Ne kaçması şekerim, biz gezmek için Karadeniz’e açılmadık mı?..


Gazeteler, Murat Demirel’in yurt dışına kaçtığını yazıyorlar.

Bu köşenin okurları, onu yakından tanırlar. Ama yine de kısaca hatırlatmakta yarar görüyorum. Murat Demirel, ünlü Türk büyüklerindendir! Bankacılık tarihimize “en genç banka sahibi” olarak geçmeyi başarmış, müthiş bir Türk büyüğüdür!
Bu unvanı nasıl hak ettiğine
gelince…
Çok iyi eğitim almış yaşıtlarının doğru dürüst bir iş bulmak için çırpındıkları bir süreçte Murat Demirel, Türkiye’nin en büyük bankalarından birine, Egebank’a sahip oldu!
Hem de tek başına! Deyim yerindeyse tırnaklarıyla yukarılara tırmanarak!
Arkasında omuz verecek kimsesi, hatta bir “amca”sı bile yoktu!
Ama ne var ki, hiçbir başarının cezasız kalmadığı cennet vatanımızda Demirel’in ticari dehası kıskanıldı ve onun canından çok sevdiği biricik Egebank’ına el konuldu!
Çalışmaktan vatani görevini yapmaya bile fırsat bulamayan pırıltılı işadamına darbe üstüne darbe indirildi.
Topu topu 10 milyon dolarlık mal varlığı bulunmasına karşın, 1,2 milyar dolarlık zimmet çıkarıldı.
Egebank’ı hortumladığı iftirasıyla zindanlara atıldı!
* * *
“Aaa Uğur Dündar’a da ne oldu? Hortumculara arka çıkmaya başladı!” dediğinizi duyar gibiyim.
O halde ironiyi burada keseyim.
Gazetelerde 17,5 yıllık hapis cezası Yargıtay’ca onaylanan Murat Demirel’in yurt dışına kaçtığı haberlerini okurken gözümün önünden neler geçmedi ki.
Hatırlayacaksınız, yargı süreci devam ederken Murat Demirel ve eşi Ayşenur Esenler, 31 Aralık 2004’te, yani yılbaşı gecesi, Burgaz Limanı’ndan Bulgaristan’a kaçak giriş yapmak üzereyken yakalanmışlar ve Türkiye’ye iade edilmişlerdi.
Çıkarıldıkları mahkemede “Bizim kaçmak gibi bir niyetimiz yoktu. Yılbaşı gecesi gezmek ve eğlenmek için Karadeniz’e açılmıştık. Ama fırtına bizi Bulgaristan kıyılarına sürükledi!” demişler ve ceza almamışlardı.
Oysa gerçek bunun tam tersiydi.
Ayşenur-Murat Çifti, Karadeniz’e gezmek için değil, kaçmak için açılmışlardı. Kaçış planı çok önceden en ince ayrıntısına kadar yapılmıştı.
Ancak bindikleri balıkçı teknesi, Bulgar polisince uyuşturucu kaçakçılığı şüphesiyle izlendiğinden yakayı ele vermişlerdi.
Yanlarında yüklü miktarda döviz vardı.
Ama asıl büyük “emanet”, onları Burgaz’da bekliyordu.
Bu emanet, kocaman bir sarı zarftı. İçinde göz kamaştıran bir servet bulunuyordu. Örneğin Murat Demirel’in Belize vatandaşlığı pasaportu, gizli banka hesaplarının cüzdanları, kara para cennetlerinde faaliyet gösteren şirketlerinin belgeleri, banka dekontları vs… Bunlara ilaveten Burgaz’da alınmak üzere İstanbul’da elden teslim edilen yüz binlerce euro ve dolar…
Eğer yılbaşı kalabalığına karışıp, kapağı Burgaz’a atabilmiş olsalar, Demirel bu kocaman sarı zarfı bond çantaya koyacak ve Belize pasaportuyla dünyada istediği yere uçacaktı. Eşi Ayşenur Esenler içinse hiçbir sorun yoktu. Çünkü o, Amerikan vatandaşıydı.
Ancak İstanbul’daki hesaplar Burgaz’a uymadı!
Kocaman sarı zarf, Murat Demirel yerine, ARENA ekibine geldi. Biz de hemen Egebank’a el koyan Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) yetkililerine teslim ettik.
Gerisini biliyorsunuz. TMSF, yıllar süren hukuk mücadelesinin ardından, Cayman Adaları’ndaki gizli banka hesabında bulunan 22 milyon doları Türkiye’ye getirdi.
Milyonlarca dolar, artık Hazine’nin kasasında.
* * *
Murat Demirel’in kaçması beni hiç şaşırtmadı.
Kaçacağı belliydi. Çünkü dünyanın her tarafında parası vardı.
Diğer hortumcular da öyle yapmadılar mı?
Önce paraları kaçırıp, sonra da kendileri kaçmadılar mı?
Hayyam Garipoğlu, Orhan Aslıtürk de göstere göstere gitmediler mi?
Naylon fatura imparatorluğu kurup, devletten trilyonlarca lira hortumlayan Orhan Aslıtürk getirildi de ne oldu? Hiçbir şey olmadı!
Bir gün bile hapiste yatmadı. Ama onun naylon holdingini ortaya çıkaran gazeteci Nedim Şener, aylarca cezaevinde kaldı!
* * *
Burası Türkiye… Burası öyle bir ülke ki, yurt dışında bulunmalarına karşın savcılık çağrısı üzerine koşa koşa gelen subaylar “kaçma şüphesiyle” içeriye girerler, kaçacağı besbelli olan hortumcularsa, ellerini kollarını sallaya sallaya kara para cennetlerine giderler.
Gözünüzün önüne tecritteki Tuncay Özkan’ı, Mustafa Balbay’ı, Prof. Mehmet Haberal’ı, İlker Başbuğ’u, diğer yurtsever aydınları ve gazetecileri getirin… Sonra da tropik cennet Cayman Adaları’nı hayal edin!
Birilerinin “Ne kaçması şekerim, biz gezmek için Karadeniz’e açılmadık mı?” dediklerini duyar gibi olacaksınız.
Sonra da kadeh tokuşturma ve kahkaha seslerini!..

Uğur Dündar

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)