‘Nereye mi Gidiyoruz?’


“Ne olacak bu memleketin hali?” sorusu yerini “Nereye gidiyoruz”a bırakmış.

Yaz tatilinde Yalçın Doğan, gezdiği dolaştığı yörelerde insanların artık yana yakıla bu soruya yanıt aradığını yazıyor.

Oysa, sorun, bir başka soru ile yanıtlanabilir: “RTE ve AKP ile nereye gidiyor bu ülke?”

Biraz gazete okuyan, TV’deki haberleri biraz olsun izleyen bir kişi, bu soruyu kolaylıkla yanıtlayabilir.

Kendine güveni fazla abartan RTE’nin aynaya baktığında eski günlerden eser kalmayan bir yüzle karşılaşacağını da saptayabilir.

2002’de iktidara geldiğinde sıfır noktasındaki terör 2012’de ülkeyi bölme aşamasına geldi.

Kanlı eylemlerini kurtarılmış iller ve ilçeler diye propaganda ediyor..

ABD’nin sürekli Arap Baharı’nın lideri diye yağlayıp yıkadığı RTE, böyyük devlet adamı olayım derken büyük devlet ABD’nin ustaca yönettiği diplomatik manevraların taşeronu oldu.

Tunus, Libya hatta Mısır’da, Körfez’deki Arap ülkelerindeki ayaklanmalara öncülük ettiğine “inandırılan” RTE; Obama’dan “dostu” Esad’ı iktidarı bırakmaya ikna etmesi “ricası” üzerine sonu karanlık bir yola koyuldu.

Başımıza birbirine bağlı bir zincirin halkaları gibi birçok büyük bela açtı.

Esad düşmanlığı, Esad’ı, PKK’nin daha palazlanmasına, silahlanmasına yöneltti.

Esad, Kuzey Suriye sınırlarını PKK’nin denetiminde olan Kürt örgütlerine terk ediverdi.

PKK’yi destekleyenleri Avrupa’da ararken yanı başımızda bulduk: Suriye, İran, Irak!

***

Toplu şehit haberleri gelince; RTE ile bakanları, Genelkurmay Başkanı, Suriye politikalarının yönlendirilmesinde önemli rolü olan MİT Müsteşarı, Başbakanlık’ta toplanıyor ve Akşam’da dün manşetten verilen habere göre:

“Türkiye’de tırmanan terör olaylarının arkasında İran mı var? Suriye gerilimi nedeniyle Tahran yönetimi yeniden PKK kartını açtı mı? Ankara bu soruların yanıtını arıyor.”

Her şehit haberinden sonra kukumav kuşu gibi ne yapacağını hâlâ kestiremeyen bu hükümet; iktidara yakınlığı bilinen Sabah’a göre terör bölgelerine terör uzmanı olan komutanlar gönderecekmiş! Bir dizi görüşme yaptığı Türkiye’ye günübirlik gelip giden CIA Başkanı’nın “tavsiyelerinin” neler olduğunu, hükümetin uygulamalarından sonra öğreneceğiz.

Halktan gizlenen kimi hükümet yaptırımlarını ise İngiliz gazeteci Robert Fisk’ten öğreniyoruz.

“Şu anda isyancılar (Esad’a muhalifler) arasındaki çeşitli gruplar edindikleri silahları şimdilik gömmekteler. Esad düştükten sonra gömdüklerini çıkarıp kendi savaşlarını çıkaracaklar... Suriye ordusu bana Halep’te buldukları (Suudi Arabistan ve Katar’dan gelen) silahları gösterdi. Belli ki o silahlar Türkiye’den gelmişti...” diyor.

Sünni-Alevi kargaşasını kışkırtan, Hatay’da toplumsal rahatsızlığa neden olan sığınmacılara ülkelerine dönmeleri söylendiğinde; “Hatay bizim” diye baba Esad’dan beri Suriye’nin politik sloganı ile karşılık verdiklerini Fisk’in açıklamalarına ekleyebiliriz.

***

Hükümetin terör ve dış politika başarısızlığı Türkiye’yi Ortadoğu bataklığına sürüklemiş iken siyaset dünyamız; hâlâ sen-ben kavgasında.

Gün boyu TV haberlerinde ilk sıradaki şu olaya bakınız: AKP Hâkkari İl Başkanı’nı PKK kaçırmış. Kardeşi, Kılıçdaroğlu’nu arayarak yardım istemiş. Oysa Başbakan, daha önce aileyi arayarak il başkanını PKK’nin elinden kurtaracak her şeyi yapacaklarını vaat etmiş.

AKP Genel Merkezi’nin sözcüsü Hüseyin Çelik; “Kardeş sizi aradı diye, yani PKK’nin sizin hatırınızı daha çok sayacağını mı ima ediyorsunuz?” diye Kılıçdaroğlu’na saldırıyor.

Bu denli basit sorunlarla çatışan siyaset dünyamızın; demokratik kurallar içerisinde teröre çare üretemeyeceği ayan beyan ortada.

Hâlâ Meclis’te oluşturulacak bir komisyonla birlikte çalışacak “Akil Adamlar”ın derde deva olacağını savunan bir muhalefet ve TBMM’de sorunu tartışmaktan, olan biteni halkın gözleri önüne sergilemekten kaçınan bir iktidar ile ulusal soruna çare üretilebilir mi acaba?

Siyaset adamları dışında üretilebilir diyen varsa lütfen parmak kaldırsın!

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)