On Beş Milyon Genç!..


Yürümem zorlaştı. Nerdeyse olumsuzlaştı. Kısacası yaşlılık kendini iyice duyuruyor.

Ne bekliyorsun ey yazar? Çocuk yaşından bu yana yazdıkların yetmedi, yenilerini de okurlarına sunmak mı? Bu bir hırs mı, ne?

Geldik dayandık çıkış kapısına! Nasıl giriş varsa, elbet bir çıkış da olacak!..

Çok düşünmemek gerek, üstelik düşünecek nice olaylar, olgular, yaşantılar durup dururken!..

Bıkkınlık verdi, diyorsunuz! Hapishaneler, içleri tıklım tıklım, ana babalar, kardeşler eşler ağlamaklı; mahkemeler savcılar, yargıçlar, önde arkada her yerde...

Bir huzur yok toplumda! Bombalar patlıyor, canlı bombalar kendine kıyıyor, yollar kesiliyor, mayınlar yerleştiriliyor, bir savaş hali yaşıyoruz.

Yetmiş beş milyonluk bir ulus olmuşuz. Nasıl başarmışız bunu? Kendi kendimize, büyüklerimizin “üç yetmez dört olsun” diye anneleri kışkırtarak...

Bir de on beş milyon nüfuslu Türkiye’ye dönsek, anımsasak ya!..

1933’tü, onuncu yılı Cumhuriyetimizin. Beyazıt’ta askerler geçiyordu. Marşlar yükseliyordu: “On yılda on beş milyon genç yarattık her yaştan...”

On beş milyonken daha mı güçlüydük, etkileyiciydik, korkutucuyduk!..

On yaşında bir çocuktum o günlerde!.. Okuldaki arkadaşlara ben öğretmiştim, “On yılda on beş milyon genç” marşını... Radyoda dinlemiş, ezberlemiştim. “Başta bütün dünyanın saydığı başkumandan” diye bağırarak...

O günlerin coşkusu, gururu, onuru, güveni!.. Gel de birini bul, arayabilsen de...

Cumhuriyetin onuncu yılı, marşıyla durup duruyor belleklerde... Capcanlı, dipdiri, yaşam dolu...

İstiklal Marşı, Harbiye Marşı!.. Yine söylüyoruz... Neyse yasaklamaya kalkışan olmadı! Bakarsın bir akılsız çıkar, onu da yapmaya kalkışır!

Kişilik, nitelik denen değerleri bir yitirdin mi geriye ne kalır?

Ben onuncu yıldayım, siz isterseniz doksanıncı yılda olun! 1933’ün resmi geçitlerini izleyen Atatürk çocuğuyum ben!

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)