Önce Star Gazetesi’nden başlayalım


Herkesin bildiği üzre ODATV’den arkadaşlarımız on dokuz aydır içerde.. Davanın ana konusunu oluşturan bilgisayarlara virüsle atılan dosyaların bilimsel bilirkişi incelenmesi kaç zamandır süründürülüyor. Nihayet TÜBİTAK bir hafta önce dosyasını hazırladı ve arkadaşlarımızın bunca yıldır boşu boşuna içerde yattığı ortaya çıktı..

Şimdi mahkeme ‘kararını’ bekliyoruz.. Ancak korkumuz o ki, bir çok mahkeme, kararını ‘kamuoyu nabzını’ tutarak veriyor, yani Türkan Saylan ve bir çok örnekte olduğu gibi şayet kamuoyunda bir ‘tepki’ varsa salıveriyorlar, yoksa sakız gibi çekip çekip sündürüyorlar..

Hepimiz heyecanla TÜBİTAK raporundan sonra kamuoyu tepkisini bekledik, onurlu ve sağduyulu bir çok yazar kaleme aldı, sağ olsunlar, ancak mesela CNN’de Enver Aysever paso duraksız programlar yapıyor, tek soru sormadı.. Mesela Zafer Arapkirli (ki iyi insan diye biliriz) Basın Odası programı yapıyor, yine konuşulmadı..

Oysa ODATV’ye polis baskını olduğunda aynı TV’ler aylarca aralıksız ve manşetten yayın yaptı..

Hepsinin hesabı görülecek hepsine sıra gelecek.. Önce Star Gazetesi’nden başlayalım.. Aylarca manşetlerini ODATV iftiralarıyla süslediler.. Yayın yönetmeni Karaalioğlu defalarca ekranlarda ‘Karanlık ODATV’ suçlamalarında bulundu..

Henüz on dokuz ay önce nasıl hatırlamazsınız, medyanın yetmiş TV’si yetmiş gazetesi her gün sabah öğle akşam ODATV’yi haber yapmadı mı? Haberler, açık oturumlar, iftiralar, töhmetler, yalanlar gırla diz boyu gitmedi mi?

İşte bilimsel rapor ortada, ne çabuk unuttunuz? On dokuz ay önce olanlar, şimdi takvimlere bakarken bulunmayan kaybolmuş bir zaman olmuş..

Böyledir kardeşler, bazen saate bakarken bulunmaz zaman’lar vardır, yüzleşmek korkusundan hafıza siler..

1830’larda Fransa’da aydınlanmacılar eski zaman eski dönemler bitti diye meydanlarda saat kulelerine ateş etmeye başlamış..

Hem ODATV’ye iftiralar hem de ‘eski dönem’ bitti yaygaralarıyla ekranlarda festivaller düzenlediniz, manşetlerinizi bahçe çiçek dekorasyonu gibi özene özene yalanlarla hazırladınız?

Şimdi niye sustunuz..

Gerçeğin hiçbir önemi olmayan günler mi yaşıyoruz?

TÜBİTAK raporuna verilecek cevabınız yok mu? Aylarca manşetlerden suçladınız şimdi namusunuz ahlakınız kişiliğiniz ideolojiniz olan o manşetlere dönüp söyleyecek tek lafınız yok mu?

Güç kudret şüphesiz göz kamaştırıcıdır ancak taşınamazsa rezillik ve sonra kaos başlar..

Eksozundan ateş fışkırtan yarış otomobilleri gibi aylarca ODATV’ye iftiralar atan yazarlar ekranlar gazeteler nerdesiniz? Ya bu TÜBİTAK raporuna cevabınızı verirsiniz ya da yemin olsun hepinizi afişe etmek rezil etmek insan içine çıkacak yüz bırakmamak boynumuzun borcu olsun..

TÜBİTAK raporu çıkalı kaç gün oldu, nerdesiniz?

Nerde olduğunuzu söyleyeyim Mustafa Karaalioğlu, savaşta batmanın sonu yoktur, ahlaksızlığın dibi yoktur..

Yalan iftira sizin ve İslamcılığınızın klasik değerlerinden oldu..

Ahlaksız bir güce iktidar verdiğinizde ilk işi ‘hukuk’u katletmek olur.. Her şeyi düzelteceğiz diye yola çıktılar, evet birkaç yıl içinde her şeyi düzelttiler, asma, kesme, yok etme, saptırma, ölçüsüzlük, gaddarlık, dışlamayla.. her şeyin ırzına geçtiler. Şimdi tertemiz suçsuz çocuklar Silivri zindanlarında..

Daha dün taksi durağında Star Gazetesi’ni gördüm, taksiciye bu gazeteyi kim satın alıyor dedim, ağbi, yanımızdaki ‘market’ her gün toptan alıp esnafa bedava dağıtıyor..

Bedava dağıtıldığı halde imkanlarına baktığınızda tirajı utanılacak kadar düşük..

Vicdansız ahlaksız iftiracı insanların gazetelerini niye alsınlar?

Siz oturun artık bir daha geri getirilemez Müslüman vicdanına ağlayın.. Siz oturun, göz boyayıcı tekniklerle gizlemeye çalıştığımız gaddarlığınızı sorgulayın..

Müslümanlığı siyaset pazarına sürdükçe abarttınız, abarttıkça toprağımızın merkez değerlerinden ortalama sağ duyusundan uzaklaşıp okyanuslaştınız..

Hadi çıkıp konuşun, işte TÜBİTAK raporu, aylarca iftira attığınız insanlar şimdi içerde, söyleyecek bir sözünüz yok mu?

Adam mısınız leş misiniz canlı mısınız kukla mısınız bir söyleyin. O aylarca süren iftiraları ben atmadım, siz attınız, hadi cevaplayın!

Siz neyin gazeteciliğinizi yapıyorsunuz?

Sustuk unuttuk kapattık diyerek içerde yatan gencecik arkadaşlarımızı bizlere ve halkımıza unutturacağınızı mı sanıyorsunuz?

O attığınız iftiraları onlarca yıl geçse de torunlarınızdan torunlarına kadar hesabını sormayacağımızı mı sanıyorsunuz?

İşte meydan işte belgeler işte bilimsel raporlar, çıkın karanlık dehlizlerinizden dışarı, konuşun, fareler gibi saklanmayın..

Biz sizin köleniz değiliz, iftira atmışsanız şimdi cevabını vereceksiniz, ya özür dileyeceksiniz, ya da bu virüslerin TÜBİTAK ve diğer raporlar gibi düzmece olduğunu adam gibi söyleyeceksiniz..

Yoksa bu işi ‘hukuk’tan çıkarıp ‘kan davasına’ mı dökmek istiyorsunuz? Haberiniz olsun bu toprağın hukuka bağlı, halkı, okumuşları sizleri ‘sokağa çıkartmaz’. En azından ben yaşadıkça ve elim kalem tuttukça rezilliğinizi her gün afişe etmeyi beş vakit ibadetten sayarım, usanmam..

Müslüman kumar oynar mı, oynadınız işte, bakmadan görmeden incelemeden hurra saldırdınız, şimdi hesabını sizler vereceksiniz..

Eskiden Osmanlı’nın sokaklarında, esnaf, çıraklarına kürek kürek mangal kürek verir sabahları işlek yollara çıkartır, sosyal bir hayır hizmeti olarak kaldırımlardaki tükrük ve balgamların üstüne kül döktürürmüş..

Yüzünüze kül dökecek temiz yüzlü samimi tek bir Müslüman mı kaldı?

O gazetede ve diğerleri, tek tek köşelerinde atıp tutanlar, hepinize sıra gelecek, hepinizin tek tek suratına vurulacak, dua edin, bugün denizde av yasağı kalktı, dua edin dört aydır yolunu beklediğim Çingene palamudundan bir adet alıp yiyecek param vardı cebimde..

Tertemiz dünya güzeli arkadaşlarımızı iftiralarla uçurumdan atacaksınız ve bizler de seyredeceğiz, öyle mi?

Halkımızın ve bizim tertemiz çiçeklerden daha güzel gencecik çocuklarının yapraklarını yola yola iftira manşetleri attınız, dönün bir daha bakın, duyguları, itibarları, kişilikleri sayenizde yolunmuş genç tutsaklara, zindan kurutmuş olsa da yüzlerini, bir daha bakın, yapraklarını dökse de kurumuş çiçekler, boyunları hala dik duruyor..

Hukuk yok ahlak yok insan yok, yoksa hepimiz artık ‘ölüler ülkesinde mi?’ konuşuyoruz? Şaşırmayın, mezarlık korkusuyla inanç sahibi olmuş insanların mezarlık’tan başka rüyası hayali olur mu, oldu mu?

İlk çağların en ilkel animist kültürlerinin bile ‘hukuk’u vardı, tarihte yaşamış her insan topluluğunun mutlaka bir hukuk’u vardı.. Siz, demek hala ‘hukuksuzluk’un ne demek olduğunu bilmiyorsunuz. Hukuksuzluk, bir ülke için imha savaşından, soykırımdan daha beterdir; bu yüzden ‘hukuk’ yeryüzünde olmazsa olmazlar’ın en başında ilk yasadır..

Bunların hepsini sıfırdan başlayarak tek tek öğreneceksiniz..

Aylarca manşetlerden ekranlardan iftiralar düz ve şimdi bilimsel gerçekler ortaya çıkınca sus, ne bu, gizli yatak macerası mı, boşal ve sus, hangi ayetmiş, bize de öğretin?

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)