Ordu, değil darbe yapmak, açıklamadan da çekinir durumda


Balyoz davasında esas hakkındaki savunmasını yapan tutuklu sanık Hakim Albay Onur Uluocak, ''Ordu değil darbe yapmak, açıklama yapmaktan bile çekinir olmuş, içine düşürüldüğü durum ülke güvenliğini tehdit eder hale gelmiştir'' diye konuştu.

Orgeneral Bilgin Balanlı, emekli orgeneraller Halil İbrahim Fırtına, Çetin Doğan ve Ergin Saygun ile emekli Oramiral Özden Örnek'in de aralarında bulunduğu 250'si tutuklu 365 sanıklı davanın 105'inci duruşması başladı.

İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde oluşturulan salonda yapılan duruşmaya, emekli orgeneraller Çetin Doğan ve Halil İbrahim Fırtına, emekli Oramiral Özden Örnek ile MHP milletvekili emekli Korgeneral Engin Alan'ın da aralarında bulunduğu 189 tutuklu ile 3 tutuksuz sanık katıldı.

Duruşmaya, Orgeneral Bilgin Balanlı, emekli Orgeneral Ergin Saygun, emekli Korgeneral Nejat Bek ile hakim Albay Ahmet Zeki Üçok'un da aralarında bulunduğu 61 tutuklu sanık ile Ergenekon davasından tutuklu yargılanan bu davanın tutuksuz sanığı emekli Tuğgeneral Levent Ersöz gelmedi.

Duruşmada esas hakkındaki savunmasını yapması için kürsüye gelen sanıklardan Hanifi Yıldırım, 23 aydır tutuklu yargılandığını belirterek, ''Her gün, 'niye tutukluyum, neden buradayım, suçum ne' diye kendi kendime soruyorum. Bir çıkış yolu bulamadım. Ben kolluk amiriyim. Mahkemelerle beraber çalıştık. Suçlu yakaladık. Olay yerinde inceleme yaptım. Dosya hazırladık. Bana 'şöyle bir belge var ondan suçlusun' deyin. Var mı öyle bir belge?'' dedi.

Taleplerinin mahkemece kabul edilmediğini belirten Yıldırım, adil ve tarafsız yargılama yapıldığına inanmadığını ifade ederek esas hakkında savunma yapmayacağını söyledi.

Duruşmada esas hakkındaki savunmasını yapan tutuklu sanıklarından Hakim Albay Onur Uluocak, birinci sınıf askeri hakim olduğunu, mahkemenin kendisini yargılama yetkisi bulunmadığını ifade ederek, yargılamaya yetkili mercinin Yargıtay'ın ilgili dairesi olduğunu söyledi.

Uluocak, mahkemenin CMK'nin hükümlerini ihlal ettiğini belirterek, ''İddianameye göre darbe suçunun teşebbüs aşamasında kalmasının yegane tanığı olan ve bu sebeple kovuşturmada mutlaka dinlenilmesi gereken emekli Orgeneral Aytaç Yalman'ı tanık olarak çağırmamak suretiyle CMK'nınn 210. maddesi ihlal edilmiştir'' dedi.

Yalman'ın gazetelerde yer alan açıklamalarına değinen Uluocak, ''Kendisi adeta mahkemeye, yargıçlara bir şeyler söylemek istemekte, ancak kendi gelmeye cesaret edememekte, siz de bir türlü çağırmamaktasınız'' diye konuştu.

Heyetin, sanıklar hakkında bir an önce mahkumiyet kararı verebilmek için, yorum gerektirmeyen ve çok açık olan usul hükümlerini görmezden geldiğini söyleyen Uluocak, verilecek mahkumiyet kararının savunma hakkının kısıtlanması, eksik soruşturma gibi konulardan dolayı Yargıtay'da bozulacağını, ya da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin ''Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin'' kararı nedeniyle yargılamanın yenilenmesinin gerekeceğini söyledi.

Hukuk fakültesini bitirmiş, mesleğe başlamadan önce yemin etmiş ve uzun yıllar hakimlik yapmış kişilerin bu şekilde davranmalarının bir anlamı olabilmesi için davanın siyasi bir dava olduğu gerçeğinin kabul edilmesi gerektiğini ifade eden Uluocak, şöyle devam etti:

''Sanık sandalyesinde yargılanan bizler değil, geçmişi darbe ve darbe girişimleri ile dolu olan Türk Silahlı Kuvvetleri'dir. O halde kendisine bundan sonrası için ibret olacak kalıcı bir ders verilmelidir. Ne var ki bu ders darbelerin yapıldığı dönemde çocuk yaşta olan biz masumların üzerinden verilmekte, 'Bir masum cezalandırılacağına, bin suçlu cezasız kalsın' ilkesi yerine 'Bin masum cezalandırılsın yeter ki askeri vesayet kalksın' anlayışı ile hareket edilmektedir. Ayrıca böyle bir cezalandırma bir zamanlar bizim şimdi sahip olduğumuz gibi az gelişmiş, melez bir demokrasisi olan İspanya, Portekiz, Yunanistan ve Güney Amerika ülkelerinin siyasi tarihlerinde çoktan yerini almış, ancak Türk siyasi tarihinde henüz var olmayan 'darbecilerden hesap sorma' sürecini de oluşturacak ve böylece sivil toplum günah çıkartarak, ülkenin hali hazırdaki az gelişmişliğinin sorumluluğu askerlerin üzerime yıkılacaktır. Kamuoyunda yaratılmak istenen algı budur. Ancak kamu vicdanı bunu asla kabul etmeyecektir.''


"Çok önceden planlanmış bir siyasi dava"

Özel yetkili bir mahkeme olarak yapılan bu yargılamaya milletin inanmadığını, yargıya git gide güvenin azaldığını belirten Uluocak, ''Devlet içinde devlet olmakla suçlandınız. Özel yetkili mahkemelerin görevlerine son verildi. Ben sizin yerinizde olam madem yasama organı benim tarafsız ve bağımsızlığımdan şüphe ediyor, ben de görmekte olduğum bütün davalardan çekinirdim'' dedi.

Uluocak, bu davada suç ve cezaların şahsiliği ilkesinin bilerek ve isteyerek ayaklar altına alındığı belirterek, ''geçmişteki darbe, darbe girişimleri ve 28 Şubat benzeri süreçlerinin hesabını sormak ve TSK'yi tasfiye ve terbiye etmek maksadına yönelik, bu maksada hizmet eden her türlü hilenin mubah görüldüğü çok önceden planlanmış bir siyasi dava'' olduğunu söyledi.



Ordu, değil darbe yapmak, açıklamadan da çekinir durumda

''Ordu değil darbe yapmak, açıklama yapmaktan bile çekinir olmuş, içine düşürüldüğü durum ülke güvenliğini tehdit eder hale gelmiştir'' diyen Uluocak, ''Heyetinize düşen sahteliği onlarca defa kanıtlanan sanal yazıları bir kenara iterek bu komploları kuran aşağılık suç örgütünü ortaya çıkarmaktır. Kararınız bu yönde olmasa bile, tarihin şaşmaz adaleti, TSK'nın katledildiği bu cinayeti ve işbirlikçilerini er geç ortaya çıkartacak ve 'işkence' ve 'milli müdafaaya ihanet' suçlarından yargılayacaktır. Zira kusursuz cinayet yoktur.'' dedi.

Güney Deniz Saha Komutanlığı'ndan Kuzey Deniz Saha Komutan Yardımcılığı'na getirilen tutuklu sanık Koramiral Abdullah Can Erenoğlu da, mahkemenin savunmanın tek bir tanığını dinlemediğini, 2 yıldır tek bir tutuklunun bile tahliye edilmediği söyledi.

Erenoğlu, haksız olarak tutuklanması ve yargılanmasının insan hakları ihlali olduğunu ifade ederek, bu koşullar altında esas hakkında savunma yapamayacağını dile getirdi.

Tutuklu sanık Hakim Albay Bülent Günçal ise, birinci sınıf hakimleri yargılama görevi Yargıtay olduğundan, bu mahkemenin kendisini yargılama yetkisi bulunmadığını söyledi.

Günçal, ''Türk ordusunun sahte dijital verilerle, uydurma senaryolarla zindanlara dolduruldukları bir dönemde, kürsüde olmak yerine zulme uğramış silah arkadaşlarımın yanlarında bulunma onuruna erişmiş bir hakim olarak sözlerime son veriyorum'' diye konuştu.



'Karaya oturan gemi ne ise mahkemenizin hukuk denizindeki durumu da odur'

İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada, üçüncü ''Balyoz Planı'' iddianamesinde yer alan sanıkların esas hakkındaki savunmaları alındı. Tutuklu sanıklardan Kurmay Albay Hakan Mehmet Köktürk, ''Suga Harekat Planı'' kapsamında Ege denizinde Yunanistan'la meydana gelen gerginliklerde Deniz Kuvvetleri'nin vereceği tepkiyi düzenleyen ''Angajman Kuralları'' ile ilgili çalışma yapmak üzere oluşturulan çalışma grubunda görevlendirildiği iddiasını kabul etmedi.

Köktürk, Suriye'nin Türk jetini düşürmesinin ardından angajman kurallarının değiştiğini belirterek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bu kuralların değişimine ilişkin açıklamalarının yer aldığı 27 Haziran 2012 tarihli gazete sayfalarını mahkemeye sundu.
Angajman kurallarının değişmesinin bizzat Başbakan Erdoğan'ın bilgisi dahilinde olduğunu ifade eden Köktürk, ''Suga'' kapsamında angajman kurallarıyla ilgili kendisinin bir çalışma yapmasının mümkün olamayacağını anlattı.

Tutuklu yargılanan Sinan Topuz, suç tarihinde yurt dışında olduğunu ifade ederek, fiziksel olarak isnat edilen suçu ve iddialardaki görevlendirmeyi yerine getirmesinin imkansız olduğunu söyledi. Topuz, 10 Eylül 2002-Ocak 2009 tarihlerinde NATO görevinde gemide olduğunu ifade ederek, 2003 yılının Mart-Temmuz ayları arasında bir fırkateynin 2. Komutanı olarak ABD'de olduğunu kaydetti.

Tutuklu sanık Tuğamiral Ali Sadi Ünsal, Gölcük'teki Donanma Komutanlığı'nda bulunan ve suçlamalara dayanak oluşturan 5 No'lu harddisk üzerindeki parmak izlerinin kime ait olduğunun hala belli olmadığını ifade ederek, ''O parmak izi Donanma Komutanlığı karargahındaki çete üyelerinden birine aitti. Bu kiralık adam tespit edilebilseydi, arkası da gelecekti. Hem de kimler, kimler'' dedi.

Ünsal, kaldırılan özel yetkili mahkemelere kimsenin güvenmediğini savunarak, ''Bir denizci için en korkunç durumlardan biri de karaya oturmaktır. Karaya oturan gemi ne ise mahkemenizin hukuk denizindeki durumu da odur. Hukukun ve adaletin yolundan çıktığı bu zeminde ben nasıl savunmamı yapayım? Bir arabada fren ne anlam ifade ediyorsa, yargılamada da savunma o anlamı ifade eder. Savunmasız devam eden yargılama, freni olmayan bir arabaya benzer. Bizi zorla bu freni olmayan arabaya bindirdiniz. Ama unutmayın ki, bu arabada sizler de bulunuyorsunuz'' şeklinde konuştu.

Duruşmada konuşan bazı sanıklar da bilirkişi ve tanık dinletme taleplerinin karşılanmadığını, dolayısıyla yasal savunma ve adil yargılanma haklarının engellendiğini savunarak, esas hakkında savunma yapamayacaklarını söyledi.

Sanıkların beyanlarının alınmasını tamamlayan Mahkeme Heyeti Başkanı Ömer Diken, duruşmayı yarına ertelediklerini açıkladı. Diken, esasa ilişkin savunması alınamayan tutuklu sanıkların yarınki duruşmaya katılmalarının uygun olacağını ifade ederek, sanıkların katılımı halinde esasa ilişkin beyanların alınmasının tamamlanacağını kaydetti.


AA
Tags

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)