Rezaletin ardından mektup


BİR anda patlama oluyor ve 25 şehit veriyoruz. Çoğu üniversite mezunu, kısa dönem askerlik yapan ve oraya birkaç gün önce getirilen gençler can veriyor. Başka bir ülkede olsa, sorumlular istifa eder.
Bizde ise bunlar makam koltuklarına tutkalla yapışmıştır. Hiçbir şekilde ayıramazsınız.
Dahası, kamuoyuna adam gibi açıklamalar yapılır.
İşine gelen bir olay olsaydı Tayyip kürsülere çıkıp yine bar bar bağırmaya başlardı. Şimdi tık yok. Şam’da nasıl namaz kılacağını, İstanbul’da düzenlenen dini liderler toplantısında nutuk atıp 1332 yıl önceki Kerbela olayını anlatmakla meşgul.
Beklerdim ki, Genelkurmay Başkanı Necdet Bey doğru dürüst bir şey söylesin. Çok teşekkür ederiz, zahmete girip dün olay yerini onurlandırdı. Söylediği tek şey şu:
“Hiçbir şey konuşmayacağım. Ortada her şey.”
Göreceksiniz, bu olay da birkaç gün sonra unutulup gidecek. Aynen Suriye üzerinde düşen veya düşürülen uçağımızda, öteki şehitlerimizde olduğu gibi arada kaynayacak.
Bu arada içi boş tabutlarla şehit cenazeleri kalkacak. Patlama ve yangının etkisiyle parçalanmış, un ufak olmuş, yanıp kömürleşmiş beden parçacıkları tabutlara rastgele serpiştirilecek.
Türk Ordusu bugüne kadar nice badireler atlattı ama hiç bu duruma düşmedi.
Baştakiler dikkat etsin, Cumhuriyet Ordusu güvenilirliğini ve saygınlığını giderek yitiriyor.
En güvendiğimiz kurum, şimdi Tayyip ordusuna dönüşüyor.
Siyasete bulaşan yargı komuta kademesinin saygın isimlerini tutukladı. Temizlik harekatı yargı eliyle yapılıyor, hiç hoşlanmadıkları Atatürkçü komutanlar emekli ediliyor ve bunlar zevkten dört köşe, ellerini ovuşturuyor.
Sevgili dostum Necati Doğru ’nun dünkü Sözcü ’deki yazısının başlığı “Bize Bir Ordu Gerekli” idi. Necati şöyle diyordu:
“10 yıl önce terör sıfırdı. Bunu bu ordu başarmıştı. Aynı ordu 10 yıl sonra cephaneliğini bile koruyamaz hale getirildi…”
Şu işe bakın ki, böylesine bir olay sonrasında Tayyip ’ten tık yok, Çankaya’daki şahıs başsağlığı ve üzüntü mesajı yayınlamakla yetiniyor, Milli Savunma Bakanı’nın ne yaptığı belli değil, Genelkurmay Başkanı olaydan neredeyse iki gün sonra Afyon’a gidiyor ve hiçbir şey söyleyemiyor.
Tek tesellimiz, bu işlerden anladığını (!) tahmin ettiğim Orman Bakanı Veysel Eroğlu oldu. Afyon’da yaptığı bilimsel ve gerçekçi açıklamalarla yüreğimize su serpmeyi başardı:
“Ne yapalım, takdiri ilahi!.. Böyle olaylar Pakistan ve Hindistan’da da oluyor!” Vatan size minnettardır be! Hepinize helal olsun be!

Bir mektup

DÜN bu mühimmat ve cephanelik patlamasıyla ilgili olarak bir uzmandan aldığım mesajı biraz kısaltarak sizlere sunuyorum. Değerlendirmeyi siz yapın lütfen:
“Tüm medya yanlış sorular sorup yanlış cevabın peşinde koşuyor. Herkes olayın nasıl olduğunu öğrenmek istiyor. Halbuki önemli olan, 25 askerimizi neden ve ne uğruna şehit verdiğimizdir.
Afyon’daki bu olay öyle iddia edildiği gibi mühimmat sayımında olmuş olamaz. Mühimmatçıların gece karanlığında mühimmatla ilgilenmesi kesinlikle yasaktır. Tüm işlemler gündüz yapılır.
Erlerin mühimmata dokunmaları, ilgilenmeleri de yasaktır. Son derece önemli ve hassas olan bu konuda erlere asla görev verilmez.
Tüm işlemleri bu konuda yıllarca özel eğitim almış olan ve mühimmatçı olarak yetiştirilen subay, astsubay ve uzman çavuşlar yerine getirir.
Erlerin bu tür yerlerdeki tek görevi temizlik yapmak, komutanlara çay kahve getirip götürmek ve nakliye sırasında mühimmata dokunmadan yardımcı olmaktır.
Mühimmat deposunda 20 kişi çalışıyorsa bunun 16-17’si astsubay ve uzman çavuş, sadece üçü dördü erdir.
Mühimmatçılar bir savaş veya önemli bir tatbikat olmadığı sürece, gece vakti mühimmatla asla ilgilenmezler. Bu kesinlikle yasaktır.
Patlayıcılarla bunların fünyeleri ayrı yerlerde korunmak zorundadır. Acil ve hemen kullanmayı gerektirecek bir durum yoksa, asla bir arada tutulmazlar.
Mühimmat sayımlarında tamamen uzman kadrolar görevlidir. Erlerin korumalı sandıkları taşıma dışında hiçbir görevi olmadığı gibi, mühimmata dokunmaları da yasaktır. Mühimmat sayımları da gece değil gündüz yapılır.
Şimdi Afyon olayına bakacak olursak, herhangi bir savaş veya tatbikat yoktu. Gece vakti astsubaylar, uzman çavuşlar ve 30 er eşliğinde orada acaba ne yapılıyordu? Neden bu kadar az mühimmat uzmanı ve bu kadar çok er vardı? Fünyeler neden bombaların üzerindeydi?
Gecenin o vaktinde aciliyet neydi ve kimlerden niçin saklanıyordu? Neden sadece el bombası, anti tank ve personel mayınları taşınıyordu?
Patlamanın nasıl meydana geldiğinden önce, asıl bunları incelemek gerekir. Cevabı aslında çok basit. CIA Başkanı birkaç gün önce ülkemize geldi ve talimatlar verdi. Bizim hükümetin Suriye’deki İslamcı militanlara açık desteğini, silah ve mühimmat gönderdiğini ve o teröristleri eğittiğini artık bütün dünya biliyor.
İşte, Afyon’dan gece vakti gönderilmek için hazırlanan mühimmatın amacı buydu. Şehitlerimizin görevi de, bunları sandıklara ve araçlara yüklemekti.
Bu 25 kişi, Suriye uğruna verdiğimiz ilk şehitlerimizdir.”

Şahin Mengü soruyor

CHP eski milletvekili Avukat Şahin Mengü ilginç bir olay yakalamış. Güney Afrika’da yapılan ve Kılıçdaroğlu ’nun başkan yardımcısı seçildiği Sosyalist Enternasyonal toplantısı sonunda Kürtlerle ilgili bir karar alındı. Özetle şöyle:
“Kürt sorunu, İsrail ve Filistin gibi çok taraflı çözüm bulunması gereken bir sorundur. Irak, İran, Türkiye ve Suriye’yi (toplantıda) temsil eden partiler ve Kürt halkı, Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası kuruluşların yardımıyla çok taraflı bir çerçeve içinde çalışmalıdır.
Sosyalist Enternasyonal Kongresi, Kürt sorunuyla ilgili özel çalışma grubunun Kürt halkının haklarını ve güvenliğini korumak, ilerletmek ve yaşam koşullarını geliştirmek amacıyla tekrar kurulması kararını almıştır.” Şahin Mengü soruyor: “Şimdi CHP tabanının ve Türk halkının bilmesi gereken bir konu var. Sayın Kılıçdaroğlu, Türkiye ile birlikte diğer ülkelerin içişlerine ve sınırlarına müdahale anlamına gelen bu karara muhalefet şerhi koymuş mudur?
Koymadıysa, CHP’nin kırmızı çizgilerinden biri olan üniter devlet yapısıyla bunu nasıl bağdaştıracaktır?
Sosyalist Enternasyonal kongresinde alınan bu karar, ABD ve AB’nin ülkemiz için tasarladığı hudutların değiştirilmesi planı anlamına gelmektedir. CHP bu oyuna karşı niçin bir tavır koymamıştır?”
Mengü soruyor, bakalım Kılıçdaroğlu yanıt verecek mi!

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)