Şehit Anneannesi’nin isyanı!


O henüz 21 yaşındaki, ilk gençlik yıllarındaki sevgili torun sivil hayatında “müzisyenlik ve eczacı kalfalığı” yapıyormuş.. Şiddetten tamamen uzak işler ikisi de.. Kendi halinde, ailesinin tek erkek çocuğu bir gençmiş şehit Yusuf Vural.. Ailesiyle geçirdiği bir haftalık izinde iyi ki onları son kez kucaklayabilmiş, onlarla gülmüş, belki gizli gözyaşları dökmüş..

Ve tatil dönüşü Bingöl’de kahpe bir terör saldırısına hedef olarak hayatını kaybetmiş. Babası haberi alınca fenalaşarak hastaneye kaldırılmış ve anneanne.. Anneannesi “Gaztecilerin hepsine vebal ediyorum, söylediklerimi yazın” diye haykırmış acıyla.. “Torunumu koyun sürer gibi yola çıkarmışlar, daha üç gün önce polisleri şehit ettiler. Askerler böyle gönderilir mi?”..

SURİYELİ MUHALİFLERİ KORURKEN..

Her gün onlarca genç askerimiz ana baba, anneanne, kardeş, evlat yüreğini yakarak, yuvaları yıkarak şehit veriliyor. Son günlerde arka arkaya polis ve askerlerin bulunduğu araçlara PKK saldırıları yapılıyor ve hala o asker ve polisler “aynı şekilde, konvoylar halinde, zırhsız, korumasız araçlarla” yola çıkarılıyor. Sanki bir gün önce o olaylar yaşanmamış, sanki o gençlerin hayatının pek de önemi yokmuş gibi.. Suriyeli (sınırımızda savaşmakta olan) muhaliflerin sağlığı için Sağlık Bakanlığı ve her tür destek seferber ediliyor, ayaklarına araçlar gönderiliyor, bu milletin paralarıyla onların savaşması sağlanıyor ama kendi askerlerimiz anneannenin içten ifadesiyle “koyun sürer gibi” tehlike kaynayan yollara atılıyor.

BUNA ‘HATA’ DİYEMEZSİNİZ ARTIK!

Bu güne kadar şehit ve asker ailelerinden; askerlerimizin zırhsız, korumasız şekilde, hiç sakınmadan, önlem almadan yollara sürüldüğünü anlatan çok sayıda mektup geldi. Sık sık bunlardan söz ederek uyardık, “koruyun onları, böyle olmaz” dedik ama hiçbir şey değişmedi. Hem tecrübesiz, yeni asker olmuş gençleri bir-iki ay eğitimle “hayatını çekirgeler gibi dağlarda geçirmiş, silahla-mayınla arkadaş olmuş” ve gözünü kan bürümüş teröristlerin arasına yollayacaksınız, hem de yollarken bile aracına dikkat etmeyecek ortaya salıvereceksiniz.

Buna hata bile denemez artık; umursamazlık, sorumsuzluk, iş bilmezlik ne isterseniz o denir ama hata denmez. Genelkurmay Başkanı valilerden hediye alıp gülümseyerek gazetecilere poz vereceğine bu fahiş sorumsuzlukların hesabını versin millete. Ya da isterse “ondan biz sorumluyuz, bizim haberimiz olmadan kuş uçmaz” diyen kurumu da yanına alarak versin. Veya istifa etsin, zaten çoktan etmeliydi!

‘AKILLICA BİR HAREKET’ Mİ DEDİNİZ?

Bingöl’de önce 8 polisin şehit olduğu yere yakın bir mesafede ertesi gün “izinden dönen 200 silahsız askerin bulunduğu” konvoya yapılan PKK saldırısında 10 asker şehit olup 70 asker yaralandıktan sonra Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç “Teröristler açısından akıllıca bir hareketle son otobüse ateş açmışlar. İlk otobüse açsalardı daha iyi tepki verilirdi” demiş.

Doğru, onlarınki “akıllıca bir plan”, peki koskoca ordu, koskoca devlet “topraklarında cirit atan sayılı terörist”ten daha akıllıca plan yapmak zorunda değil midir? Ne işi var “200 silahsız asker”in o yollarda? Yazık değil mi, onlar ana baba evladı değil mi, onları yollara sürenler “KENDİ EVLATLARINI VEYA KENDİLERİNİ” aynı şartlardaki yollara atarlar mıydı?

BİR ORDU ASKERLE..

Atmazlardı, eğer gideceklerse yine “bir ordu sayısındaki askerler” tarafından, yerden-gökten korunarak, helikopterlerle izlenerek giderlerdi. Şehit anneannesinin vebali altında ben kalmak istemem, acısını da yüreğimde hissediyorum onun için yazdım. Ama bu ailelerin gencecik evlatlarını korunmasızca ateş içine gönderenler o vebalin altındadır, ilahi adalete de hesap verme vakti gelene, yani son nefeslerine kadar!

*****


Suriye’deki savaş bize sıçrıyor!

Şanlıurfa’nın Akçakale ilçesine yakın Tellebyad sınır kapısında “Esad muhalifleri ile Suriye askerleri” arasında Salı gecesinden Çarşamba sabahına kadar şiddetli çatışmalar olmuş. Tehlike nedeniyle Akçakale ve sınır köylerimizdeki okullar tatil edilmiş.

Dün de muhalifler çatışmayı “sınır kapısını ele geçirmek için” sürdürmüşler, yine çok sayıda Suriyeli Türkiye’ye sığınmış.. Çatışmalar sırasında Suriye’den gelen kurşunlar “Akçakale’de evinin damında bulunan 3 kişinin yaralanmasına” neden olmuş..

Bombalar patlıyor, kurşunlar atılıyor, her yer duman içinde, millet korkusundan “ilçe merkezine” kaçıyor, sokaklar boşaltılıyor, okullar kapatılıyor, insanlarımız kurşunlardan yaralanıyor.. Hepsi bu kadar da değil.. Yaralanan muhalifler için “112 Acil Servis” ambulansları çatışma yerine gönderiliyor, ambulanslar yaralıları alıp Türkiye’ye hastaneye götürüyor.

Eh buna da “pes artık” denmezse neye denir? Bırakın “dış politika”yı, akıllı politikayı ve her şeyi bir yana en basit mantık bile (eğer mantık ise, içine çıkar karışmamışsa tabii) bu yapılanları haklı göremez.

NE BU, BİZİM SAVAŞIMIZ MI?

Tamam anladık, yardım edelim filan da bu bizim savaşımız mı yahu? O muhalifler “geceleri Türkiye’deki kamplarda kalıp gündüz Suriye’ye savaşmaya gittiklerini” kendileri gazete manşetlerinden ve gülerek anlattı. Onları yedirip içirmek, yatırıp silahlandırmak, savaşmak üzere sınıra gönderip kendi köylerimizi, ilçelerimizi, okullarımızı, evindeki insanlarımızı tehlikeye atmak niye, neden yapıyoruz bunu?

Biz olsak kim yapar? Teröre on binlerce verdiğimiz yıllar içinde diğer ülkeler ve Suriye halkı da bizi düşündü mü, PKK’yı içinde besleyen yönetimlere isyan etti mi, tek kelime etti mi?

Kendi gençlerimiz ilgisizlikten art arda şehit olurken Suriye iç savaşında taraf olma ve açıktan yardıma devam ederek Esad’ın “PKK’ya desteği sürdürmesini sağlama” basiretsizliği ancak bu kadar olabilirdi. Söz bitmiştir arkadaşlar!

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)