Şerefsizlik


Şerefsizlik…

Ne demek şerefsizlik?

Onursuzluk, şerefi olmama durumu…

Onur yani şeref bir insan için en yüksek yücelik kavramıdır…

Onurlu, şerefli insan olmak, vicdanlı, vatansever, dürüst her birey için korunması gereken en üst noktada manevi yüceliktir…

Şerefli olmayan insanın, kainatta ki mahlukatlardan farkı yoktur..

Başbakan son zamanlarda bu sözü çok kullanır oldu…

Kızdığı ve şu ya da bu nedenle eleştirmek istediği pek çok kimseye ya da kesime “şerefsiz”, “şerefsizler” demekten neredeyse kendini alamaz oldu.

Şerefsiz insanlar yok mu? Var tabi…

Bu kelimeyi sonuna kadar hak eden kişiler ve kesimler tabi ki var…

Örneğin, Büyük insan Ulu önder Atatürk’e karşı peşin ve haine fikirler besleyen, büyük kurtarıcıya yönelik, utanç verici rezil karalamalarda bulunan, dini sömüren(!) şerefsizler yok mu? Tabi ki var…

Gazete ki şu manşete bakın:

“Terbiyeni takın Başbakan”

Alt başlığı:

“Erdoğan kendisini ve iktidarı eleştirenlere ‘şerefsiz’ diye hakaret etti. Kendisine boyun eğmeyenlere ve muhalefete ‘küfür’ ederek saldırmaya başladı. Genelkurmay Başkanı Necdet Özel ile ÖSYM Başkanı Ali Demir’i eleştirenlere öfke kustu” (Yurt – 10 Eylül Pzt.)

Şu açıkça belli ki, Başbakan’ın son zamanlarda sinirleri hayli bozuk…

Başbakan’ın dün söylediklerine bakın:

“Çok açık ve ağır konuşuyorum; kurumlara yönelik, milleti galeyana getirmeye yönelik bu davranışlar şerefsizliktir… Bu beyefendiler boğaza karşı içkilerini yudumlarken askerimiz canlarını siper ediyor. Ama bu beyefendiler konfor içinde galeyana geliyor…”

Burada durmak lazım…

Sayın Başbakan özellikle son zamanlarda yani kendi deyimiyle “ustalık döneminde”; halkın önünde ki pek çok konuşmasında; artık dini, camiyi, kısaca dinsel temaları sürekli ön plana çıkarmaya başladı.

İçki…

Kendi deyimiyle “aksırıncaya, tıksırıncaya kadar içmenin”, boğaza karşı “alkolli içkiler” almanın siyasal eleştiri konusu yapılması, AKP ve Recep Tayyip Erdoğan döneminin önemli parametlerinden biri oldu.

Eğer ihanetse, sadece boğaza karşı içki içmek mi, dağlarda çarpışan, canlarını siper eden kahraman askerlerimize karşı ihanet oluyor?

Peki… Kısa dönem, “konfor içerisinde” hem de çok kısa dönem “kayrılmış, gözetilmiş askerlik yapan” yüksek yüksek mevkilerde sürekli ahkam kesen muhteremlerin oğullarının durumu acaba hangi kavramlara yakındır?

“İhanet”, “haksızlık”, “adaletsizlik”, “torpil” “tuzu kuru olmak”

Olmuyor Sayın Başbakan!

Sırtınızda ki yük ağır biliyoruz.

Büyük yükün altında da iyice ezilmeye başlamanın talihsizliğini de yaşadığınızı görüyor ve kabul ediyoruz..

Konumuzun gereği tüm erkler size bağlı ve egemenliğiniz altında olduğu için:

İstediğiniz kişi ve kesime karşı rahatça her türlü konuşmayı ve suçlamayı yapıyor, hakaret sayılabilecek ağır eleştirileri kamuoyu önünde yapmaktan çekinmiyorsunuz…

Elbet bu “hakaret dolu”, “kızgın ve sinirli” günler de geçecek…

“Her sabah gün taze umutlarla yeniden doğacak ve içinde “hakareti olmayan” bambaşka şanslı ve mutlu günler de gelecek…

Yakındır, yakın! Hem de çok yakın!...

Bekleyin…

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)