Tepki!..


Her dine saygılı insanların, değişik etnik grupların, Alevi’nin Sünni’nin huzur içinde yaşadığı Hatay… O barış kenti; Suriyeli eli silahlı, gözleri kanlı muhalifler, sığınmacılar geleli beri huzursuz.

Işık Kansu Hatay’a gitti. Geçen haftanın son günü Hatay izlenimlerini yazdı Cumhuriyet’te.

Hükümetin, basiretsiz dış politikalarının huzur ve barış kenti Hatay’ı ne hallere dönüştürdüğünü berrak, akıcı üslubuyla anlattı ve bir ülkeyi, ülkenin bir ilini bir iktidarın nasıl toplumsal ve ekonomik kargaşaya sürüklediğini gözler önüne serdi.

Kansu’nun gözlemlerini okuyunca Baba Esad’dan beri Hatay’ı Suriye’nin parçası gösteren haritaları ve şimdi il ilçe sokaklarında “Hatay bizim, yakında geleceğiz” diye bağırarak dolaşanları anımsadım.

Suriye, Atatürk’ün Hatay’ı Türkiye’ye bağlamasını hiçbir zaman sindiremedi.

Bu kafanın bireylerine insanlık namına sınırları açtık. Ama Hatay’ı Işık’ın kaleminden izleyelim:

“Yayladağı’nda (birkaç yıldır tütün ekilmediği için kapanan) tütün fabrikasına Suriye’den gelenleri koymuşlar. Sığınmacı desen sığınmacı değil, göçer desen göçer değil. Erkekleri yüzlerinde çember sakal, üstlerinde askeri kamuflaj elbisesi, kadınları baştan aşağı kara çarşaf ilçe sokaklarında… Dükkân tezgâhlarında mücahitler alınlarına taksınlar diye siyah bandlar…”

Özgür Suriye Ordusu Türkiye’de öylesine özgür ki; Işık Kansu, sanayi sitesinde el bombası yapıldığını, hatta “yuvarlak çok sayıda boru kesildiğini, boru bombalar üretildiğini” yazıyor.

Sınır yol geçen hanı.

Hırsızlık, fuhuş arttı. İlkokullar cephanelik olarak kullanıldı. İhracat da üretim de durdu… Huzur yok Hatay’da!

RTE’nin birkaç günde indireceğini sandığı, kan kırmızı Türkiye düşmanı kesilen oğul Esad da, bu politikaların mimarı BM’de dost bildiklerinin yalnız bıraktığı Dışişleri Bakanı Davutoğlu da hâlâ sımsıkı yapıştıkları koltukta!

Hatay’daki Suriyeli pisliğini kim temizleyecek?

Umutsuz bir soru!

***

Dün 17 milyon öğrenci, 800 bin öğretmen ders başı yaptı.

Laik Cumhuriyetin vazgeçilmez öğesi laik eğitimi 4+4+4 çemberine alan ilericiliğin geri vitesi ME Bakanı Ömer Dinçer, 66 ayındaki çocukları okula göndermemek için rapor alanların yüzde 3’ü geçmediğini övünerek açıkladı.

Şayet gerçekten rapora başvuranların sayısı düşük ise bu laik eğitimden vazgeçip dini eğitime gönül verenlerin sayısının arttığını gösteren bir kanıt değil. Bu Bakan Ömer Bey’in rapor alanları cezalandıracaklarını ilan ederek tehditler savurmasının eseri…

CHP Sözcüsü Haluk Koç’un ifade ettiği gibi “iktidarın bu karşıdevrim hareketini” ilan ettiği gün, doğal olarak gözler, Atatürk’ü ve onun temel ilkelerini savunması beklenen CHP’ye çevrildi.

ME Bakanı’nın okul kitaplarından Atatürk adını ve ilkelerini çıkardığı haberi gazetelerde 13 Eylül’de manşetlerden duyuruldu. CHP Genel Başkanı ve parti o gün tek satır tepki göstermedi. 14 Eylül’de kimi köşe yazılarında, Atatürk’ü ve ilkelerini savunması gereken CHP’deki bu sessizlik eleştirildi. Ertesi günü 15 Eylül’de Kılıçdaroğlu; telafi amacıyla konuştu: “Atatürk’e kin ve düşmanlık duymak, Türk toplumuna kin ve düşmanlık duymak demektir. Ders kitaplarından çıkaracağız ne olacak, bu ülkeyi Ortaçağ karanlığına mı sürükleyeceksiniz?” dedi ama bu geciken tepki medyada ilgi görmedi.

***

Oysa, Kılıçdaroğlu ve parti ilk gün Bakan Dinçer’e, Atatürk’ün 1930’da Türk Ocakları üyelerine yaptığı şu konuşmayı anımsatarak tepki gösterebilirdi:

“Arkadaşlar; inkılaplarımız henüz yenidir. Dedikleri gibi kökleşip benimsendiği hakkındaki kanaatlerimiz ileride karşılaşacağımız hadiselerle tahakkuk edecektir.

Fakat şuna emin olmalısınız ki; bugün başına şapka giyen, sakalını bıyığını tıraş eden, smokin ve frakla cemiyet hayatında yer alanlarımızın çoğunun kafalarındaki zihniyet…

…hâlâ sarıklı ve sakallıdır..”

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)