Ulu Hakan mı-Kızıl Sultan mı?


2. Abdülhamit’in 5. kuşaktan torunlarından Sultan Nilhan Osmanoğlu’nun Beylerbeyi Sarayı’nda 22 Eylül’de yapılan düğününde nahoş bir olay oldu; münasebetsiz ve herhalde tarih bilgisi kulaktan dolma bir sunucu kadının, hiç yeri olmadığı halde Enver Paşa’ya yönelik ifadeleri üzerine Enver Paşa ile hanedandan Naciye Sultan’n torunu Osman Mayatepek düğünü terk etti. Mayatepek sonra medyaya verdiği beyanlarda, ‘Tarih öğretmeye merakları varsa kaynak kullansınlar’ dedi. Malum; Enver Paşa ve diğer İttihat ve Terakki mensupları bazıları tarafından 2. Abdülhamit’in tahttan indirilmesinden ve sonra da ölümünden sorumlu tutulurlar.
Türkçülüğün-Türk milliyetçiliğinin öncüsü ve sonra da “Kuvayı Milliye”nin temellerinden biri olan “İttihat ve Terakki Cemiyeti”, Abdülhamit ve dönemi gibi yakın tarihimizin karmaşık ve tartışmalı konularındandır. İttihat ve Terakki, 20. Yüzyılın başlarında Sultan Hamit’in inkar edilemez istibdat idaresine karşı bazı askerler tarafından gerçekleştirilen milliyetçi bir hareketti.
Ve bu hareketin içinde Kolağası Mustafa Kemal de vardı. Gene Sultan Hamit tarafından organize edildiği söylenen “31 Mart” gericiliğine karşı devrim hareketini başlatan Hareket Ordusu’nun Kurmay Başkanı idi. Daha sonraları İttihatçılar; İttihatçılık ve Atatürk milliyetçiliği ve Enver Paşa ile Mustafa Kemal arasındaki münaferet ve rekabet, Mustafa Kemal’e karşı bazı İttihatçılar tarafından düzenlenen İzmir Suikastı’na ve sonra İttihatçılığı tasfiye eden İstiklal Mahkemesi hükümlerine müncer olacaktı.
Abdülhamit’in hal edilmesinde diğer İttihatçı Paşalar gibi Enver Paşa’nın da rolü inkar edilemez. Ama Abdülhamit öldürülmedi, önce Selanik’te sürgün hayatı yaşadı daha sonra İstanbul’a gelmesine müsaade edildi ve ikamet ettiği Beylerbeyi Sarayı’nda vefat etti.
Abdülhamit’in 33 yıllık saltanat dönemi, sultanın aşırı evhamı, hafiyelerinin jurnalleri ile hiç şüphesiz o sırada Avrupa’da hakim olan hürriyet akımlarına ters düşen bir dönemdi.
Birçok aydın ve yazar bu dönemde Sinop Kalesi’ne, Taif’e sürüldü. Kısaca sultanın devrilmesi farz olmuştu.
Fakat bunları söyledikten sonra başka bir gerçeği hatırlatalım. Abdülhamit, “Türküm” diyen ilk Osmanlı hükümdarı idi. Bir başka gerçek de 33 yıl süren saltanatı boyunca imparatorluk mülkünden bir karış toprak vermemişti. Eğitim sahasında yaptıkları da takdir edilecek bir başka olumlu icraatı idi.
Adının “Kızıl Sultan”a çıkarılması da büyük ölçüde Batılıların hıncı yüzündendir. Bu hınç nereden kaynaklanmaktadır? Musevi cemaati ve Siyonistlerle, Theodor Herzl, vaat edilmiş topraklarda yurt kurmak için Sultan Abdülhamit’ten Osmanlı’nın dış borçlarının tamamını ödemek şartıyla toprak isterler. Bu topraklar da Filistin’dir. Abdülhamid bu teklifi, “Ben bir karış dahi olsa toprak satmam, zira bu vatan bana değil, milletime aittir. Milletim bu vatanı kanlarıyla mahsuldar kılmışlardır” cevabı ile reddeder...
***

Unutulmamalı; Osmanlı dönemi, savaşları, haşmeti, günahlarıyla, sevaplarıyla, muhteşem hükümdarlarıyla ve müstebitlerle bizim tarihimizdir. Reddetmeyip o zamanın olaylarını ve insanlarını hakkaniyetle değerlendirmemiz gerekir...

Altemur Kılıç

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)