Yargıtay yolu...


Balyoz hükümözlüleri:
- Daha bunun Yargıtay’ı var, diye teselli ediliyorsa da...
Yargıtay’ın makul bir sürede karar verme olasılığı yok...
Avukat Turgut Kazan, 330 kişinin dosyasının inceleneceğini hatırlatarak:
- Bu dava maalesef bin yıl sürer, diyor...
Ve buradan yola çıkarak ekliyor:
- Söylemeye dilim varmıyor ama... Bu bir ölüm cezasıdır... Sanıkların birçoğu ölüme mahkûm edilmiştir...
* * *
Yargıtay nasıl bir incelemeye gidecek?
Avukat Şahin Mengü anlatıyor:
- Yargıtay kararları önce usulden inceler. Usuli hatalar tespit ederse... Yani tanık dinlenmemiş, soruşturma hakkı kısıtlanmış, deliller incelenmemiş vb. derse davayı usulden bozup yeniden yargılama isteyebilir.
- Diyelim usul hatası bulmadı...
- Bu davada usul hatası bulmamak bir tek şartla mümkündür; görmek istemezseniz. Ama diyelim ki dediğiniz gibi oldu. O zaman esastan incelemeye geçer. Orada yanlış bulursa sanıkların tamamı veya bir kısmı hakkında tahliye kararı verme de mümkün olmak üzere davayı mahkemeye iade edebilir.
- Tahliye verebilmesi için mutlaka esasa girmesi mi gerekiyor?
- Hayır. Yargının gerçekten bağımsız olduğu ülkelerde yüksek mahkemeler kararı usulden bozarken de tahliye kararı verebilir. Örneğin, “Bu dava dosyası içinde yüzlerce düzmece delilin varlığı söz konusu... Bir delil grubu içinde bir tanesi bile düzmece ise bu durum öteki tüm delilleri sakatlar... Ey mahkeme, sen böyle düzmece delillerle kimseyi yargılayamazsın” deyip hem usulden bozup hem de tahliye kararı verebilir...
Peki acaba Yargıtay bağımsız karar verecek bir kompozisyon içinde mi? Soru işareti?



Özkök ve Yalman...
Balyoz Davası kararları sonrasında eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün çeşitli gazetelerde demeçleri yayımlandı. Şu sözleri Fikret Bila’ya söyledi:
“... Askerlik mesleği emre itaat etmeye dayanır. Şimdi bu olayda yüzbaşı, binbaşı, yarbay, albay var. Bunların sorumluluğu ilk emri verenlerinkiyle aynı düşünülmemeli... Bu bakımdan ben rütbelere göre daha kademeli, daha yaygın bir dağılım olabilir diye düşünmüştüm.”
Bir başka gazetede Özkök’ün “Yargılama adil olmadı diyemem” sözleri okunuyor.
Bu sözlerden anlaşılan...
“Suç vardır. Üst rütbedekiler cezayı haketmiştir. Ancak emir-komuta sistemi gereği alt rütbedekiler suça zorunlu olarak katılmıştır. O yüzden o dönemde ast rütbede olup, emrin gereğini yapanların daha az ceza alacaklarını düşünmüştüm...”
Oysa Hilmi Özkök, zaman zaman gazetelere verdiği demeçlerde hep aynı şeyi söyledi:
“Bende Balyoz darbe planı konusunda bilgi ve belge yok...”
Ergenekon duruşmasında avukat Celal Ülgen sordu Hilmi Özkök’e:
- Genelkurmay Başkanlığı görevinizde bir darbe girişimine tanıklık ettiniz mi, böyle bir duyum aldınız mı?
- Hayır, dedi Hilmi Özkök...
Şimdi mahkeme kararını adil buluyor! Sakın hakkında yalancı tanıklıktan dava açılmasın!
Öte yandan zamanın Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman kendisinden “gizli tanık” diye söz edilmesine içerlemiş...
İddianamede adı “Darbeyi önleyen komutan” diye geçtiği halde bu konuya hiç açıklık getirmedi Yalman...
Özkök ve Yalman sanırız davanın ucunun kendilerine de dokunacağı endişesiyle hep kapalı kaldılar... Davanın ucu fiziki özgürlüklerine değilse de itibarlarına fena halde dokunacaktır.



Bir merak: Suriyeli mülteci kamplarındaki son derece kaliteli yaşam koşullarını ve mültecilere tanınan hakları duyan vatandaşlarımız arasında o kamplara sızmak isteyenler olmuş mudur?
Haldun Ertem



Şam
Suriye sınırında Özgür Suriye Ordusu ile Suriye Hükümet Kuvvetleri arasındaki çatışmada atılan kurşunlar Akçakale İlçesi’nde evlere, okullara kadar ulaşıyor...
Demek ki Suriye ordusu sınıra kadar geldi, muhalifler sınırda diremeye çalışıyor...
Ya da muhalifler Türkiye’yi çatışmaya sokmak için sınırda vuruşuyor.
Hangisi bilmiyoruz... Peki Türkiye’ye atılan mermiler bir meşru savunma hakkı doğurur mu?
Uluslararası Hukuk Doktoru Volkan Günel’e göre:
- Hayır, atılan mermilerin Türkiye’ye ulaşyması meşru müdafaa hakkı doğurmaz...
Yani... Bizim kuvvetlerin savaşa girmesi için yeterli gerekçe henüz yok...
Ancak şu var... Suriyeli muhaliflere verdiğimiz destek bize PKK kurşunu yanında serseri kurşun olarak da dönmeye başladı. Bunlar hiç beklenmiyordu.



İçişleri Bakanı Şahin, “6 bin demir copu vatandaşlara AB standartlarında hizmet vermek için aldık” demiş.
AB standardında hizmet için kendisinin de o koltukta oturmaması gerekir.
Fahrettin Fidan



Kediler
TBMM ye sunulan “Hayvanları Koruma Kanunu Değışiklik Teklifi” çok açık bir şekilde dışarda hiç kedi ve köpek kalmamasını hükme bağlıyor.. Hayvansever örgütleri ve duyarlı yurttaşlar diyor ki:
- Sokaklarda, köylerde, çiftliklerde, beldelerde, yaylalarda milyonlarca kedi ve köpek var. Belediyelerin bunları canlı olarak toplama ekipleri yok. Toplanan hayvanların bakım ve tedavi imkânları ise hiç yok. Dolayısıyla bu hayvanların hepsi öldürülecektir. Bu yasa teklifi kedi ve köpekleri yok etmek için hazırlanmıştır. Bu bir katliam yasası olacaktır.
Yasa teklifinde toplanacak milyonlarca hayvanın “Doğal Yaşam Parkları”na konulacağı öngörülüyor ama; 50 köpek için bile bakımevi kurmayan belediyelerin onbinlerce hayvan için yaşam parkı oluşturacağına kimse ihtimal vermiyor.



Suriyeli mülteciler üniversiteye sınavsız girecekmiş.
Üniversiteye girmek için artık dershaneye değil, Özgür Suriye Ordusu’na yazılmak gerekiyor...

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)