Yeni bir parti kurulsaydı..


Kamuoyu araştırması adı altında yapılan anketlerden hiç hoşlanmıyorum bilirsiniz, sık sık yazarım bunların özellikle seçim yaklaşırken aralıksız olarak “beyin yıkama yapar gibi” ortaya sürüldüğünü.. Bir kere anketleri yapanların bir ikisi hariç hemen hepsi “güçlü” partilere o ya da bu nedenle angaje olmuş durumda.. Kimin kimle dostluk veya çıkar ilişkisi olduğu belli değil..

Sonra ortam “demokratik” olmaktan koptuğu için, tehditler duyulmuş olduğu için kimsenin kendini “özgür” hissetmesi de pek mümkün değil.. Buna; elektronik oy toplama, her tür kimlikle oy verme, fazladan basılan milyonlarca oy pusulası (fazlalıkların sonradan ne olduğu, nereye gittiği de bilinmez), parmak boyasının kaldırılmış olmasını, kapı kapı dolaşıp seçmene hediyeler filan dağıtılmasını, rakip partilerin belediyelerine para verilmemesini de ekleyin.. Sonuca güvenenleri kutlarım.

DİN FAKTÖRÜNÜN KULLANILMASI..

Neyse, son olarak Andy-Ar Sosyal Araştırmalar Merkezi’nin 21 ilde yüz yüze yaptığı ankete göre AKP ile CHP’nin oyları son 1 yılda düşmüş. AKP yüzde 8’lik azalma ile yüzde 46.7’ye, CHP yüzde 19.5’e inerken MHP yüzde 16.1’e yükselmiş. Bu sonucu “Türkiye’de seçmenin yeni bir parti beklentisi yüksek” olarak değerlendirenler var ki her ne kadar bizim millet en kusursuz parti bile ortaya çıksa futbol takımı tutar gibi bildiğinden şaşmaz olsa da mevcut partilerin hepsini telaşlandıracak, milleti “Evet, buna gönül rahatlığıyla oy verebilirim” dedirtecek bir partinin kurulması, yeni bir alternatifin yaratılması ne iyi olurdu.

Türkiye’de siyasi hatalar hep yapıldı ama; kazanmak uğruna her şeyin göze alınması, hatta yalan, iftira, tutulmayacak vaatler, kendi hatasını bile karşıdakine yıkma, bırakın laik bir rejimde dinin siyasete her şekilde alet edilmesini “mezhep” çekişmesi bile yaratma hiçbir zaman bu denli alıp başını gitmemişti.

YENİ PARTİDEN BEKLENTİLER

Bu şartlar altında ve “terör” ile “dış politika” konularındaki bağlantılı ve ciddi yanlışlar bizi sıkıştırırken yeni ümitler verecek bir parti kurulsa neler yapmasını beklerdik? Açıkçası ben şunları beklerdim ve hatta o yeni partinin genel başkanının yerinde olsam halka bunları söylerdim;

1- Bundan sonraki seçimlerin daha güvenli olması için elektronik toplama kalkacak, parmak boyası geri gelecek, hiç kimse fazladan oy pusulası bastıramayacak, seçmen sayıları çok dikkatle hesaplanacak.

2- Biz iktidar olursak; sözde değil, gerçekten “herkesin hükümeti”ni kuracağız, mesela TV röportajı yapılıyorsa sadece bizim gazetemiz gibi davrananları değil, karışık olarak her gazetenin yazar veya genel yayın yönetmenlerinin sorularını bekleyeceğiz. Ve dış seyahatlere de “bizi eleştirenler” dahil hepsinden gazeteci götürecek, eleştiriye açık olacak, medyanın görevini ancak böyle yapabileceğine inanacağız.

3- Halka her bakımdan açık ve net olacağımızdan, her soruya verecek net cevaplarımız olacağından o gazetecilerin soru ve eleştirileri , yazı ve TV programları bizi rahatsız etmeyecek. Yalnızca “bizden” olanların değil, “tarafsız-bağımsız” olanların programlarına da katılacağız.

4- Aslında “bizden” olan bir medyanın varlığını da istemeyecek, gerçek demokrasilerdeki gibi medyayı özgür bırakacak, medya patronlarına asla baskı yapmayacak, gazetecilerin işlerine son verilmesine katkı sağlamayacak, gazetecilerin hapse atılmasına izin vermeyecek, “mahkum” olmadığı halde hukuk dışı şekilde özgürlüğü alınmış herkesin tahliye edilmesi için diğer partilerle birlikte çalışacak, bu konuyu unutturmayacağız. Böylece demokrasinin ilk şartı olan “halkın haber alma ve tartışma özgürlüğü”ne saygı gösterilecek.

5- Hakim ve savcıların da yaptıkları yanlışlardan dolayı “yargıya hesap vermesi” geri gelecek. Onların hatalarına AİHM’nin keseceği cezaları milletin ödemesine engel olacağız.

6- Hiç kimsenin ve tabii hiçbir siyasetçinin yakınları “HİÇBİR İŞTE” hak etmediği yere gelemeyecek, her vatandaş eşit şartlarda ve sadece bilgisi ve yeteneği kadar yükselebilecek. Bugüne kadar yasalara en ufak saygısızlıkta bulunmuş, yasa dışı bir işe karışmış hiç kimse bu partinin milletvekili olamayacak ve dokunulmazlıktan yararlanarak paçayı kurtaramayacak. Şehit ailelerinin ve büyük halk kesimlerinin yoksullukla mücadele içinde yaşadığı ülkemizde; iktidarda olduğumuz süre içinde bu partinin hiçbir milletvekili “olmaması gereken şekilde” zenginleşemeyecek, her adımını izleyeceğiz.

7- “Maganda kurşunu”, “töre cinayeti”, “aile içi ve dışı çocuk-kadın tecavüzü”, “yaşlı erkeklerle evlendirilen çocuk gelinler”, “kadın ve çocuklara karşı şiddetin her türlüsü” benzeri haberleri artık duymamanızı sağlayacağız. En ağır cezaların affa uğramadan verileceği bu suçlar için günün her saatinde tüm TV kanalları (başta TRT) zorunlu olarak eğitici-öğretici ve cezaları anlatan yayın yapacaklar. Eğer hala bu suçların mağduru olanlar varsa devlet o anda tereddütsüz olarak müdahil olacak ve gerekenin yapılmasını sağlayacak.

8- Bütün okulların dini okul olması yanlış olduğundan hepsi eski haline dönecek. Çocuklar Batı’da en başarılı eğitime sahip ülkelerde kaç yaşında okula gidiyorsa aynısı olacak, kendi ideolojimiz yönünde ülkenin sistemlerini altüst etmeyeceğiz.

9- Eğitimle ve diğer konularla ilgili her sınavın tüm vatandaşların en ufak şüphesine izin vermeyecek kadar dürüst yapılması mutlaka sağlanacak.

10- Siyasete din-inanç konularını kesinlikle karıştırmayacak, bu konuları vatandaşın yerine biz düşünmeyecek, baskı yaratmayacak, yaratanlara izin vermeyecek ve onların iradesini özgür bırakacağız.

11- Terörü önlemek değil “bitirmeyi, sıfırlamayı” hedefleyecek ve bunun için ne gerekiyorsa “tavizsiz” yapacağız. Batı ülkelerindeki gibi “terör örgütünü öven, birlikte çalışan partiler” bunun yasal yaptırımıyla karşılaşacak.

12- Hayvanların da bu dünyada şiddete uğramadan ve korunarak yaşama hakları olduğunu unutmayacak ve bu yönde belediyelerle, veterinerlerle ortak çalışarak onlara “şiddetsiz ve sağlıklı” ortamlar sağlayacağız. Her belediye “kısırlaştırma ve parklarında güvenli ortam yaratma” görevini yerine getirecek, getirmeyenler halka duyurulacak. Sokak hayvanlarının milyonlarla artmasına göz yumup sonra da onları yok ederek kurtulmaya çalışan ilkel, bencil ve sevgisiz bir topluma dönüşmememiz için elimizden geleni yapacağız.

13- Siyaseti dürüst yapacak, rakiplerimizden söz ederken de saygıyı elden bırakmayacağız. “Balık baştan kokar” sözü doğru olduğundan toplumun bozulmaması için önce biz saygılı ve yalandan, iftiradan uzak olacağız.

14- Ekonomi ve dış politika konuları da dahil bu saydıklarımızın hepsi için yalnızca kendi bildiğimizi okumayacak, çok deneyimli bir danışman grubu ve aktif ekiplerle çalışacak, devlette israfa veya bir eksiğe izin vermeyeceğiz.

Benden bu kadar, unuttuklarımı da siz ekleyin.. Yukarıdakiler size “fazla ideal, fazla kusursuz” geliyor değil mi? Ama inanın ben yurt dışında yıllarca yaşadım ve bütün bunların gerçekten olduğu ülkeler var.. Hem de çok önce başlamışlar bu kusursuzluğa.. (Ama vatandaşlar da bizdeki gibi vurdumduymaz değil tabii, hatalara-haksızlıklara hemen tepki gösterirler.)

Haydi darısı başımıza.. Dua edelim de piyango bize de çıksın!

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)