Yeni sistemde bilim arka planda kalacak


Yeni sistemde en çok tartışılan konular arasında eğitim yaşının düşürülmesiyle birlikte dini içerikli dersler bulunuyor. Uzmanlar, "MEB 'çocuklar önce inansın sonra Allah izin verirse öğrenir' mantığı içinde. Önce inanan insan, yani itaat eden insan yetiştiriyorlar. Bilgi arkasından geliyor" ifadelerini kullandı.

MEB, mecburi olarak okula başlaması gereken 66-72 ay yaş grubu çocukların okula bir yıl geç başlaması için “devlet, eğitim ve araştırma hastaneleri ve üniversite hastanelerindeki çocuk sağlığı ve hastalığı uzmanı ile çocuk psikiyatrisi uzmanlarından, çocuğun ‘bedenen ve zihnen gelişmediği, okula uyum sağlayamayacağı’ tıbbi tanılı bir rapor almasını” şart koştu. Ardından bakanlık, 60-72 aylık çocukların okula başlaması için yeterli olan gelişim özelliklerini açıkladı. Aranan şartlar arasında “Neden-sonuç ilişkisi kurup, ip atlayabilmesi, sohbete katılabilmesi, haftanın günlerini sayabilmesi, topu yerde 5-6 kere sektirebilmesi, topu tek elle omuz üstünden atabilmesi ve tek ayak üzerinde de 10 saniye durabilmesi”nin de bulunması dikkat çekti.

Bakanlığın 66-72 aylık çocuklar için rapor şartını belirlemesi, çocuğunun okula hazır olmadığını düşünen ailelerin hastanelerde rapor kuyrukları oluşturmasına yol açtı. Eski sınıf öğretmeni Ali T., 68 aylık kızına rapor alamadı. Geçen yıl küçük olduğu gerekçesiyle ana sınıfına kaydettiremedikleri çocuklarının bu yıl ilkokula otomatik olarak kaydolduğunu aktaran Ali T, “Yenimahalle Devlet Hastanesi’ne gittim. Çocuk hastalıkları doktoruna, ‘Okulöncesi eğitim almayan kızımın ilkokula başlaması mümkün değil, onu okulöncesi eğitime göndermem için rapor almam gerekiyor’ dedim. Doktor sadece çocuğun boy ve kilosunu ölçebileceğini, diğer işlemleri çocuk psikiyatristinin yapması gerektiğini söyledi” dedi.

MEB’den uyarı

Ali T, MEB’in okula başlamak için belirlediği ölçütlerin psikiyatrist tarafından test edildiğini belirterek, “Doktor kızıma, ‘5 tane küpü üst üste koy, çizgi üzerinde yürü, tek ayağını kaldır, 10’a kadar say, deniz deyince, anne deyince, masa deyince aklına ne geliyor’ sorularını sordu” dedi. Kendisinin de sınıf öğretmenliği yaptığını “Bu testlerin okula başlayabilme ile okuma yazma öğrenebilme, kalem tutabilme ile ilgisinin olmadığını” doktora söylediğini aktaran Ali T, doktorun kendisine “Benim yapabileceğim bir şey yok. Kural böyle, 68 aysa okula gidecek” dediğini söyledi. Ali T, “Öğrendiğim kadarıyla MEB, Sağlık Bakanlığı aracılığı ile hastaneleri fazla rapor verilmemesi yönünde uyarmış” dedi. İki doktorun da rapor vermediğini belirten Ali T, “Psikiyatristten çıkarken sırada bekleyen bir veli, çocuğunu doktorun sorduklarına yanlış yanıt vermesi için tembihliyordu” diye konuştu.

Kalan 1 hafta içinde başka hastaneden rapor almaya çalışacağını söyleyen Ali T, “Ben çocuğumu ana sınıfına kaydettirmek istiyorum. Ama yapamazsam cezasını göze alır okula göndermem ya da siyasi görüşüme ters de olsa özel okula göndermeyi düşünebilirim. Özel okullarda da aynı sıkıntılar var ama hiç değilse sınıflar kalabalık olmayacak. Devlet okullarının gidişatını bilmiyorum” ifadelerini kullandı.

Önce inanç

Yeni sistemin hakkında en çok tartışma yürütülen diğer bir konusu ise dini içerikli dersler oldu. Yasa ile ortaokullara seçmeli olmak koşulu ile Kuranıkerim, Hz. Peygamber’in Hayatı, Temel Dini Bilgiler gibi dersler eklendi. Ortaokul öğrencileri bu derslerin yanında seçmeli olarak Arapça, zorunlu olarak ise Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersleri alabilecek. Bu durumda ortaokul öğrencileri, haftada 10 saat dini içerikli derse girebilecek. Kız öğrenciler sadece bu derslere türbanla girebilecek. MEB Talim ve Terbiye Kurulu’nun kararı ile ortaokul öğrencilerine Kuranıkerim dersinde “takva, itaat, zikir gibi kavramların anlatılması” da eklendi. İlahiyatçı Prof. Dr. Şahin Filiz, temel öğretim kurumlarında seçmeli de olsa verilmeye başlanan dini içerikli derslerde söz konusu kavramların anlatılması ile ilgili olarak “Pedogojik açıdan yanlış. Laik bir devlette hem laikliğe hem de sade Müslümanlığa zarar verir. Çocuklar dini sağlıklı, ideolojiden ve siyasetten uzak öğrenmeden, doğrudan inanmaya başlayacaklar. MEB ‘çocuklar önce inansın sonra Allah izin verirse öğrenir’ mantığı içinde. Önce inanan insan, yani itaat eden insan yetiştiriyorlar. Bilgi arkasından geliyor. İtaat eden, sadece dinleyen, verileri ezberleyen nesildir. Çocukların, tartışmaya, felsefeye, günümüzün çağdaş problemlerini çözümlemeye ihtiyacı kalmayacak. Çünkü inanmış ve itaat etmiş olacak” değerlendirmesini yaptı.

‘Okula hazır değil’

5.5 yaşındaki oğlu Caner’i okula yollamama kararı alan annesi Betül Solmaz, Haydarpaşa Numune Hastanesi’nde “Bedensel ve zihinsel gelişimi okula başlamaya uygun değildir” yazılı bir rapor aldı. Caner, bu rapor sayesinde önümüzdeki öğretim yılında 1. sınıfa başlamak yerine okulöncesi eğitim alabilecek. Solmaz, oğlu Caner’in bugüne kadar hiç okulöncesi eğitim almaması nedeniyle rapor almaya mecbur kaldığını belirterek, şunları söyledi:

“Benim oğlum geri zekâlı değil ama okula başlamaya da hazır değil. Okul fobisi gelişir diye korktum. Umarım, bu rapor ileriki yaşlarda önüne çıkmaz, onu damgalamaz. Doğru mu yaptım, yanlış mı, bilemiyorum. Bizi bu zor duruma düşürmemeleri gerekirdi.”

Kararsız kaldılar

Kızı Simge’yi okula göndermemek için hastane hastane dolaşan Melike Yalacık ise henüz rapor alamayan velilerden. Tatile gittiği kentlerdeki devlet hastanelerine bile giden Yalacık’a, çocuk doktorları rapor vermemiş.

Yalacık, hiç istemese de rapor alabilmek için çocuğunu bir devlet hastanesinin çocuk psikiyatrisi bölümüne götürmek zorunda. Bu arada otomatik kayıt olduğu okulun müdür yardımcısı ile de görüşen Yalacık, “Müdür yardımcısı, ‘Rapor da alsan okul açılınca çocuğu bir getir, görelim’ dedi. Psikiyatri bölümünde rapor verilirse çocuğum nasıl etkilenecek? Belki hiçbir soruyu yanıtlamayacak ve zekâsı geri diye yazacak raporda. Bunları düşünmekten uyku uyuyamıyorum” dedi.

Rapor sıkıntısı

Beykoz’da, 5.5 yaşındaki çocuklarını okula yollamak istemeyen veliler, rapor sıkıntısı yaşıyor.

Beykoz Eğitime Destek Derneği Yönetim Kurulu adına açıklama yapan Gülay Demirel, “İlçemizde üniversite hastanesi bulunmadığı gibi mevcut bulunan Paşabahçe Devlet Hastanesi’nde bu raporu verebilecek uzman hekimler bulunmadığından vatandaşlar başka ilçelerdeki hastanelere başvurmak zorunda kalmaktadır. Bu hastanelerin yoğunluğundan dolayı uzun bir süreye randevu verilmekte ki; bu süre kayıt süresini aşmaktadır” dedi.

Demirel, çocuğu okula gönderip göndermeme yetkisinin hekimlerden alınarak, ailelere devredecek ya da okullarda veya Rehberlik Araştırma Merkezleri’nde eğitimcilerin de dahil olduğu komisyonlara devredilmesini sağlayacak bir düzenleme yapılmasını önerdi.

Kazanılmış haklarını yitirebilirler

Eski Eğitim-Sen Genel Başkanı Alaattin Dinçer, yeni sisteme göre okulların şu anki durumunun bir analizini yaptı. Okulların fiziki ortamlarının 5 ve 5.5 yaş çocuklarına uygun olmadığını vurgulayan Dinçer’in çalışmasına göre, ikili eğitim yapan okulların ders giriş ve çıkış saatleri belirsiz. Özellikle 5. sınıfların sabahçı olması ve günde 6-7 saat ders yapacak olmaları bu belirsizliği artırıyor. Okulların yeni sistemle ortaya çıkan yeni ihtiyaçlarını karşılayacak bütçeleri yok. Bu konuda bütün umut, velilerden gelecek katkı paylarına bağlanmış durumda! Yeni sistemde öngörülen seçmeli derslerde gerçekleştirilecek etkinliklerin alanları yeterli değil, var olanların ise bakım ve onarımı gerekiyor.

Veliler tedirgin

Dinçer, çocuğunu okula kaydettirmek istemeyen velilerin önce rapor almak için hastane kapılarında, sonrasında mahkeme kapılarında sürünmenin kaygısını taşıdıklarını vurguladı.

Öğretmenler isyanda

Getirilen bu sistemle başta 5. sınıfları okutan öğretmenler olmak üzere diğer öğretmenlerin bir bölümü norm kadro fazlası duruma düşmenin tedirginliği içindeler.

Yeni sistem aynı zamanda on binlerce norm fazlası duruma düşmüş öğretmeni ek ders ücret alamamakla karşı karşıya bırakabilir. Öğretmenlerin, haklarındaki kazanımların sürekli budanması tepkileri artırıyor.

Kaos okulöncesi eğitimi de vurdu

Eğitim Reformu Girişimi’nce yapılan açıklamada, “4+4+4 sürecinde zorunlu hale getirilmemesi büyük bir hayal kırıklığı yaratan okulöncesi eğitimde de karışıklık yaşanıyor. Okulöncesi eğitim kurumları için net kayıt ve gruplandırma politikasının belirlenememiş olmasının yanı sıra, özellikle büyük kentlerde anasınıflarına el konularak 1. sınıf haline getirilmesi durumunda okulöncesi eğitime katılım oranlarında önemli bir gerileme söz konusu olabilir” denildi. Açıklamada, MEB’in net politikalar belirleyememiş olmasının ve politikalar arasında eşgüdümsüzlüğün, sürecin daha da zorlaşacağının sinyallerini verdiği belirtildi.

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)