29 Ekim Fotoğrafları


Bazı günler vardır ki, o günlerde yayımlanmış olan gazeteleri, arşivlere koyarak saklamak; gelecek kuşaklara da birer tarih sayfası olarak aktarmak gereklidir.

Dünkü gazeteler, ayrıcalıksız öyleydi.

En büyük bayramımızın kutlanmasını, resmi devlet törenleri içine hapsetmek isteyenlerin barikatlarını yıkarak aşan halk yığınlarının coşkusunu ölümsüzleştirmiş olan fotoğrafların yanı sıra TV ekranlarındaki filmler de o coşkuyu engellemek isteyen polis gücünün silahsız, sopasız yurttaşlara bayram armağanı olarak sıktığı su ve gazlarla ilgili haberleri de gelecek kuşaklara “İşte Erdoğan Türkiyesi” olarak belgeleyecektir.

29 Ekim akşamı Çankaya’daki resepsiyonda Sayın Cumhurbaşkanı ile Başbakan’ın, 29 Ekim törenleri için yaptıkları açıklamalar arasındaki fark; devletimizin başı ile siyasal iktidarın başı arasındaki görüş ayrılığını da belgelemektedir.

Başbakan, hâlâ Ankara Valiliği’nin aldığı istihbaratın gereğini yaptığını ısrarla yineliyor. Ancak o istihbaratın içeriğinden tek kelime ile bile söz etmiyor. Şayet o istihbarat denilen şey, törenler için çağrı yapan ve pankartları ile kafilelerin önüne geçen Türkiye Gençler Birliği’nin konumundan esinleniyorsa; bilinmelidir ki adı geçen örgüt İşçi Partisi’nin gençlik koludur. Dolayısıyla yasaldır.

Ama tıpkı bu parti gibi marjinallikten kurtulamamıştır.

En büyük ulusal bayramın coşkusunu kırmak isteyenler, tam aksi ile karşılaşabileceklerini hesap etmemiş olmalıdır.

Bu durum bana rahmetli Ecevit’in ana muhalefet partisi lideri olduğu yıllarda Taksim’de yapmak istediği seçim mitingine dönemin Başbakanı Demirel’in Tercüman gazetesi sahibi merhum Kemal Ilıcak’tan aldığı bir duyumu bildirerek “Taksim’de Ecevit konuşurken Intercontinental Oteli’nden ateş edecekler” sözlerini anımsatıyor!

CHP Genel Başkanı o suikast ihbarını bir bumerang sopası gibi değerlendirmiş, “Eşimle birlikte Taksim’de olacağım. İstanbullular siz gelmeyin” demiş ve bu sözler alanı tıklım tıklım doldurmuştu.

Önceki gün başkentteki törende de tarih tekerrür etti ve yasak bu kez bugünkü CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu tarafından yüz geri edildi. Sayın Kılıçdaroğlu, tam bir lider olduğunu göstererek hiçbir yasal dayanağı bulunmayan bu yasağı tanımadığını ispat ederken, barikatlardan birisini de tutarak kaldırmayı başardı.

1957’li yılları yaşayanlar, İçel’de bir seçim konuşması barikatlarla önlenmek istenen rahmetli İsmet İnönü’nün, alandaki Atatürk Anıtı’na tırmanarak kürsüye geldiğini anımsarlar.

Başbakan, önceki günkü bayramı milyonlarca insana zehir etmek istemiş ama başarılı olamamıştır.

“Ankara Valiliği görevini yaptı ama polis görevini yapamadı” derken Sayın Cumhurbaşkanı’nın bayramdan önce valiyi çağırıp, “Bayramı kutlamak isteyen yurttaşlara karşı şiddet kullanılmamasını” öğütlemiş olmasından da habersiz olduğu ortaya çıkıyor.

Dün grupta yaptığı konuşmada devletin çift başlı yönetilemeyeceğini söylerken Sayın Cumhurbaşkanı’nın anayasaya göre yürütmenin de başı olması gerektiğini bilmezden gelmekle kalmıyor, iki yıl sonra Abdullah Gül’ün bu makamı boşaltması gerektiğini ihsas ederek Çankaya savaşlarını şimdiden başlatmış oluyor.

Bir Türkiye gerçeğidir izlediklerimiz.

Partilerini iktidara taşıyan iki eski yol arkadaşından birisi halkına karşı sevgi beslerken, ötekisi hiddeti elden bırakmıyor.

Başbakan’ın bu tutumu Ankara Cumhuriyet Başsavcısı’nı da etkilemiş olmalı ki 89 yıllık Cumhuriyet tarihimizde bir “ilk” gerçekleşiyor. Önceki günkü bayramda valinin yasağını dinlemeyen Cumhuriyetçiler hakkında kovuşturma açılıyor!

Bence tam sırasıdır: 29 Ekim’de Ata’sını ziyaret görevini yerine getirmek isteyenler tek tek kendi haklarında suç duyurusu yaparak savcıya “Biz de oradaydık” diye başvurmalıdır.

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)