Emperyalizmin Taşeronları Boşa Umutlanmasınlar



Eğitim-İş Sendikasının, ”Laik Eğitim ve Emeğe Saygı” adı altında 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunu hatırlatmak, Türkiye'deki emek sömürüsünü teşhir etmek ve eğitimde yaşanan erozyona dikkat çekmek amacıyla başlattığı yürüyüşün son durağı olarak 20.12.2014 tarihinde, Ankara’ya gelerek, Milli Eğitim bakanlığı önünde yapacağı Basın Açıklamasına Tandoğan’da polis TOMA’lardan sıkılan tazyikli su ve biber gazları ile acımasızca saldırdı.

Eğitim İş Sendikası Genel Başkanı Veli DEMİR ve 100’ü aşkın eğitim emekçisi kanunsuz bir şekilde gözaltına alındı.

Bu saldırı yalnızca demokratik hakkını kullanan eğitim emekçilerinin örgütlü gücü olan Eğitim-İş e karşı yapılmış bir saldırı değil, ekonomik-demokratik hak ve istekleri için ayağa kalkan, direnen tüm halkın hak ve özgürlüklerine yönelik azgınlaşmış bir saldırı ve gözdağıdır.

Türkiye Cumhuriyeti devletini dini söylemleri kullanarak dinci - faşist temelde, emperyalist yağmacılar ve büyük yerli işbirlikçileri için yeniden organize eden gerici, faşist AKP iktidarı;

Kamu alanlarını özelleştiriyor, çalışanların ise güvencesiz bir yaşamı kabul etmelerini istiyorlar. Başta Sağlık ve eğitim alanında uyguladıkları politikalar sadece bu alanda çalışan memurlara değil tüm halkın haklarına yönelik bir yok etme eylemidir, halkın daha çok yoksullaşmasına dönüktür. Bu nedenle 17-20 Aralık ta başlatılan Eğitim emekçilerinin mücadelesi onurlu bir mücadeledir, halkın mücadelesidir.

Hemen hemen her barışçıl demokratik gösteriye panzerler, gaz bombaları, plastik ve gerçek mermiler ve coplarla saldıran, göstericileri linç eden, yaralayan ve gözaltına alınanları işkenceden geçiren, demokrasi maskeli dinci faşist vahşetin vurucu gücü olarak görev yapan polis güçleri ve özel harekât komandoları Eğitim-İş eylemine ölçüsüz bir azgınlıkla saldırmışlardır.

12 yıldır ülkemizi yöneten AKP, uyguladığı ekonomi politikaları ile yoksul halkımızı; işçimizi, çiftçimizi, esnafımızı, memurumuzu ve diğer emekçilerimizi daha da yoksullaştırmış ve köleleştirmiştir. Emekçilerin kazanılmış birçok hakkı gasp edilmiş, eğitim ve sağlık başta olmak üzere tüm kamu hizmetleri özelleştirilerek piyasacı bir ekonomiye terkedilmiştir. Eğitim bilimsellikten uzaklaştırılmış, emekçilerimiz yoksulluğa mahkûm edilmiştir. Yoksulluk ve sömürü her geçen gün artmaktadır. Kentler ve doğa yağmalanıyor, yoksulların evleri başına yıkılıyor. İşçi grevleri yasaklanıyor, direnenlere tahammül edilemiyor. AKP patronların, emperyalistlerin yanında yoksulların, emekçilerin karşısında yer alıyor.

Özellikle 12 Eylül 1980’den bu yana toplumsal uyanışı engellemek amacıyla başta sendikal örgütlenme olmak üzere yaşamın tüm mücadele alanlarında örgütlülüğü belirsizleştirilmiştir. Bu sayede emekçiler, kendi ekonomik-demokratik örgütlülükleri olan sendikalardan ve sınıf örgütlerinden çeşitli yöntemlerle soğutulmuş, örgütlülüğe güvensizlik oluşturulmuştur. Böylece toplumsal uyanışın öncü gücü olan emek güçlerinin örgütlenmesinin önüne geçilmiştir.

AKP’nin mayasında halk düşmanlığı, sahtekârlık, yalan ve faşizm vardır. AKP yalan söylüyor çünkü tüm politikaları iflas etmiş durumda. AKP sıkışıyor, sıkıştıkça en çok koktuğu yere, sokağa, meydanlara çıkan yoksullara, işçilere, üniversitelilere, aydınlara, öğretmenlere, sanatçılara saldırıyor. AKP toplumu baskı altına almak için fırsat buldukça yasaklara başvuruyor.

Çok açık ki AKP kendisine biat eden, AKP’nin koyduğu kurallara göre yaşayan, ses çıkarmayan, hakkını aramayan, gerici bir toplum istiyor. Böylesine bir eğitim sisteminin yaratılmasına karşı duran eğitim emekçilerine yapılan şiddetin altında yatan temel neden budur. AKP, iktidarını yasaklarla ve faşist terörü dizginsiz biçimde kullanarak korumaya çalışıyor. AKP’de biliyor ki iktidarını ancak, örgütlü güçleri ile sokağa çıkanlar sarsabilir, halk düşmanı politikalarını durdurabilir.

Eğitim emekçilerinin, biliminin ışığında, bilimin aydınlattığı korkusuz yürekleriyle düzenledikleri Laik Eğitim ve Emeğe Saygı Yürüyüşünü TOMA, tazyikli su, biber gazı ile geriletilmiş olduklarını sanan Emperyalizmin taşeronları boşa umutlanmasınlar

Onlarca yıldır ağır bedeller ödeyerek, büyük mücadeleler sonucunda kazandığımız ve hiçbirisini egemenlerin bağışı olarak göremeyeceğimiz haklarımıza, ülkemizin ve ulusumuzun bağımsızlığına sahip çıkacağız. Ne bu ülke bize birilerince hibe edilmiştir. Ne de ekonomik, demokratik haklarımız biz verilmiş ve gereğinde kolayca elimizden alınabilecek 'tasarruf tedbiri'dir.

AKP İktidarının dinci faşizmi karşısındaki, ulusal bağımsızlık, emek, demokrasi, laik eğitim mücadelemizi daha çok büyüterek sürdüreceğiz.



YÖNETİM KURULU ADINA: 
Mahmut ÖZYÜREK

ULUSAL EĞİTİM DERNEĞİ

ISPARTA ŞUBE BAŞKANI

Yorum Gönder

1Yorumlar
Yorum Gönder