AB Mandacıları vatana ihanete teşebbüs halindedirler




CHP Genel Başkanı Kemal KILIÇDAROĞLU, “Stratejik İletişim Merkezi” (STRATİM) tarafından 19 Ocak 2015’te düzenlenen ve Mercator Vakfı ile Avrupa Birliği delegasyonu tarafından desteklenen “5. İstanbul Forumu’na” katıldı.

 K.KILIÇDAROĞLU, nam-ı diğer Dersimli Kemal, bu toplantıda yaptığı konuşmada;

 “Biz Türkiye’nin AB üyeliğini demokrasimiz, ekonomimiz ve toplumumuz için vazgeçilmez bir hedef olarak görüyoruz. Türkiye’de otoriter bir rejim inşa etme hevesinin hız kazandığı bir dönemde AB’yi bir demokrasi çıpası olarak görüyoruz.” “Partimizin önceliği ülkemizin AB’nin temsil ettiği çağdaş değerlere kavuşmasıdır”. “Zira AB savaşa karşı barışı, yoksulluğa karşı refahı savunanların çok önemli bir projesidir.”

Gerçekten böyle midir? Bilindiği üzere “AB Anayasası ve AB Müktesebatı, 29 Ekim 2004 tarihinde Roma’da, AB’nin o günkü 25 üyesinin devlet ya da hükümet başkanları Avrupa Birliği Anayasasını ilke olarak kabul edip imzaladılar. AB’ni 27 üye devletinin tümü, AB Anayasasını, Lizbon Anlaşması ile yapılan değişikliklerle birlikte kabul etmiştir. AB Anayasasını kabul etmeyen bir ülkenin AB’ye aday üye olması ya da o ülke ile Müzakerelerin başlaması düşünülemez, Bu nedenle Türkiye’yi temsil eden Abdullah Gül-Recep Tayyip Erdoğan ikilisi de, AB Anayasasını kabul ettiklerini bildiren bir belgeyi imzaladılar.”(1)

Müzakerelerin amacı, AB Müktesebatının tamamının Aday Ülkede uygulamaya konulmasını sağlamaktır. AB Müktesebatı yaklaşık 100.000 sayfanın üzerindedir.
Türkiye, AB’ye üye olabilmek için, AB Müktesebatının tamamını, yani 35 bölümün tümünü birden kabul etmek zorundadır. İşte, AKP hükümetinin Türkiye adına, tamamını kabul ettiği AB Müktesebatının 23. ve 24. bölümlerinde, şu kurumlar, kuruluşlar ve uygulamalar yer almaktadır:

Avrupa Adalet Kurumu (Eurojust)
• Avrupa Birliği Savcılığı (European Public Prosecutor)
• Avrupa Polis Teşkilatı (Europol)
• Avrupa Tutuklama Emri (European Arrest Warrant)
Yazıyı uzatmamak adına burada yalnızca “Avrupa Tutuklama Emri” ne ilişkin kısmını, Araştırmacı –Yazar Sn. Yılmaz Dikbaş’ın sağlam belgelerle gerçekliğini kanıtladığı “Avrupa Birliği Tabuta Çakılan Son Çivi” kitabından yararlanarak açıklayamaya çalışalım.
  “• Avrupa Tutuklama Emri (European Arrest Warrant) ile ilgili çerçeve karar, 13 Haziran 2002 tarihinde alındı. Bu karar 7 Ağustos 2003 tarihinde yürürlüğe girdi. Avrupa Tutuklama Emrinin yasal olarak uygulanmasına 1 Ocak 2004 tarihinde başlandı. 1 Ocak 2004 tarihi itibariyle Avrupa Birliği yargı organlarına, tüm AB üye ülkelerinde Tutuklama Emri çıkarma yetkisi verilmiştir. Adına, Avrupa Tutuklama Emri (ATE) denilen bu yetkiyi kullanma, Avrupa Birliği’nin 27 ülkesinin tümünde geçerlidir. Avrupa Tutuklama Emri şöyle uygulanmaktadır.         
Bir AB üye ülkesindeki bir şüpheli kişi hakkında, başka bir AB ülkesindeki bir mahkeme tarafından Tutuklama Emri çıkarılabilmektedir. Tutuklama Emrini alan ülke mahkemesi 48 saat içinde şüpheliyi bulup tutuklama zorundadır. İlke olarak hiçbir AB üyesi, kendi vatandaşları hakkında çıkarılan Tutuklama Emrini reddedemez.” 

Sn. DİKBAŞ, 32 maddesinin tümünü yazdığı “Avrupa Tutuklama Emri Kapsamına Giren Suçların bazıları şöyle;

1. Bir suç örgütüne katılma
2. Terörizm
11. Bilgisayar kullanarak internet ortamında işlenen suçlar
17. Irkçılık ve yabancı düşmanlığı

Bunlardan kimileri, Türkiye’de Türk vatandaşları için kolayca uygulanabilecektir:
“• Irkçılık ve yabancı düşmanlığı. “Ne Mutlu Türküm Diyene” söylemini kullananlar hakkında, herhangi bir AB ülkesindeki bir mahkeme, ‘ırkçılık yapıyor’ gerekçesiyle tutuklama emri çıkarabilecektir.
  ‘Toprak vatandır, yabancılara satılamaz!’ diyenlere, bu görüşü yazarak ve konuşarak yayanlara, ‘yabancı düşmanlığı’ yaptıkları gerekçesiyle, herhangi bir AB üyesi ülkedeki mahkeme tutuklama emri çıkarabilecektir.
  ‘Özelleştirme’ adı altında Türk halkının 90 yıllık birikimleri, yer altı ve yer üstü madenleri, fabrikaları, işletmeleri ellerinden alındı. ‘Özelleştirme, sömürgeleştirmektir’ diyenler, ‘özelleştirme adı altında milli servetlerimiz yabancılara peşkeş çekildi!’ diye haykıranlar, ‘yabancı düşmanlığı’ yaptıkları gerekçesiyle, herhangi bir AB üyesi ülkedeki mahkeme tarafından çıkarılan Tutuklama Emri ile tutuklanıp hapse atılabilecektir.”(1)
Bilgisayar kullanarak internet ortamında işlenen suçlar ‘Türkler 1915 yılında bir Ermeni soykırımı yapmamıştır, bu alçakça uydurulmuş bir yalandır!’ diye yazıp bunu internet ortamında yayanlar AB üyesi herhangi bir ülke mahkemesi kararı ile tutuklanabileceklerdir.
·                        Tam bağımsızlığı, ulusal egemenliği, ulusal değerleri savunan “Kemalist” bir örgüte üye, yönetici veya kurucu olan herhangi bir TC yurttaşı Bir suç örgütüne katılma” gerekçesi ile AB üyesi bir ülke mahkemesi kararı gereğince tutuklanabilir.
“AB demokratik bir kuruluş değil, faşist bir örgüttür. Avrupa Birliği'nin hükümet konumundaki kurumunun adı, Avrupa Komisyonu'dur. Avrupa Komisyonu, seçilmişlerden değil, atanmışlardan oluşmaktadır. AB'de yasaları, Avrupa Komisyonu yapar.
Yani AB'de yasaları yapan organ, seçilmişlerden değil, atanmışlardan oluşmaktadır.” (1)
Yasaları, seçilmişlerin değil de atanmışların yaptığı rejimin adı, demokrasi olamaz! Bu nedenle, AB demokratik bir kuruluş değil faşist bir diktatörlüktür.
Peki, AB Mandacısı, TESEV kurucu üyesi Bay KILIÇDAROĞLU ne diyor? “AB’yi bir demokrasi çıpası olarak görüyoruz.”
 Çıpa veya Çapa, “Denizcilikte herhangi bir deniz taşıtını istenilen bir yerde sabit tutmak için suyun dibine bırakılan metalden yapılmış aletin adıdır”
Bay KILIÇDAROĞLU'na göre, Türkiye’de demokrasi, Türk halkının değil, AB’nin güvencesi altındadır. Bu durumda Türkiye’deki demokrasi düşmanı gericiliği Emperyalist AB ile kol kola girerek yeneceğiz!  Tarih onlarca kez doğrulamıştır ki; Emperyalizmle kol kola girerek gericiliğe karşı mücadele verilemez. Böylesine sefil ve alçakça bir düşünüş ancak emperyalizmi güçlendirmeye ve meşrulaştırmaya yarar.
AB müktesebatı incelenirse kolaylıkla görülecektir ki AB’nin temel ilkesi ve amacı ulus devletleri ortadan kaldırmaktır. Yani ulus devletlerin Egemenlik haklarını ortadan kaldırmaktır. Demek ki;
“AB’ye girmek demek, Ulusal Egemenliği AB devletine teslime razı olma anlamına gelmektedir. Peki, Ulusal Egemenliği AB’ye teslim etmenin anlamı nedir? Ulusal Egemenliği AB’ye teslim etmenin anlamı, Hıristiyan Avrupa Birliği’nin vesayeti altına girmek demektir. Adı, unvanı, makamı ve rütbesi ne olursa olsun, her kim ki AB yanlısıdır, o kişi “Ben Hıristiyan Avrupa Birliği’nin boyunduruğu altına girmeyi kabul ediyorum” demektedir.”
Bay KILIÇDAROĞLU; “AB üyeliğini demokrasimiz, ekonomimiz ve toplumumuz için vazgeçilmez bir hedef olarak görüyoruz” diyerek, Türk halkını aldatıp kandırmayı “vazgeçilmez bir hedef olarak” görüyor.
Oysa AB'nin kendi kaynakları Bay Kemal KILIÇDAROĞLU’nu yalanlıyor.
Avrupa İstatistik Ofisi ya da kısaca “Eurostat”, Avrupa Komisyonu'nun bünyesinde yer alan ve merkezi Lüksemburg'da bulunan örgüt Kasım 2014 te bir istatistik yayınladı. Buna göre:
·                        Avrupa Birliği vatandaşlarının yaklaşık 4'te 1'i yoksulluk ve sosyal dışlanma riski altında bulunuyor.
·                        Eurostat verilerine göre yoksulluk ve dışlanma riski Macaristan'da yüzde 34, Letonya'da yüzde 35, Yunanistan'da yüzde 36, Romanya'da yüzde 40 ve Bulgaristan'da yüzde 48'e kadar yükseliyor.
·                        Yoksulluk ve sosyal dışlanma riski altında yaşayanların oranı İtalya'da yüzde 28, İspanya'da yüzde 27, İngiltere'de yüzde 25, Belçika'da yüzde 21, Almanya'da yüzde 20, Danimarka'da yüzde 19, Fransa'da yüzde 18, Hollanda, İsveç ve Finlandiya'da yüzde 16 düzeyinde bulunuyor.
·                        AB'de risk altındakilerin sayısı 2008'de 116,5 milyon seviyesindeyken bu rakam geçen yıl 122,7 milyona yükseldi.
·                        Nüfusun yüzde 17'sinin yoksulluk sınırının ve yüzde 10'unun açlık sınırının altında yaşadığı AB'de, kronik işsizler de hesaba katıldığında risk altındakilerin oranı yüzde 24,5'i buluyor.

Bay KILIÇDAROĞLU’nun Türk halkına sunduğu “vazgeçilmez hedef” budur. 

Buraya kadar yazdıklarımızı özetlersek;
·        Avrupa Birliği, bir Polis Devletidir!
·        Avrupa Birliği, bir Faşist Devlettir!
·        Avrupa Birliği, küresel yağmacı, işgalci, emperyalist haydutlar örgütüdür.
“Yeni CHP’nin Genel Başkanı Bay Kemal KILIÇDAROĞLU, çok ateşli bir Avrupa Birliği yanlısı ve AB mandacısıdır.” Kemal KILIÇDAROĞLU, AB’ye girmeyi en temel, en vazgeçilmez politikası olarak saptamış, TESEV kurucu üyesi, bir özel görevlidir. Avrupa Birliği ile ilgili gerçekleri halkımızdan özenle saklamakta, halkımıza yalan söylemektedir.  Bay KILIÇDAROĞLU, bu yazdıklarımızın hiç birini yalanlayamayacak, gerçek olmadığını iddia edemeyecektir!

Türkiye Cumhuriyetinin ve CHP’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk gerçekleri, Kemal KILIÇDAROĞLU ve tüm mandacıların suratına bir tokat gibi çarparak, şöyle diyor;
“Ahmaklar, memleketi Amerikan mandasına, İngiliz koruyuculuğuna bırakmakla kurtulacak sanıyorlar. Kendi rahatlarını sağlamak için bütün bir vatanı ve tarih boyunca devam edip gelen Türk bağımsızlığını feda ediyorlar.
“Oh, ne ala!... Mücadele yerine mandayı kabul edeceğiz ve rahata kavuşacağız!... Bu ne gaflet, ne körlük ve hatta ne budalalık! İstanbul'un yüce kişileri de bu fikirde. İçlerinden biri çıkıp da "Ya İstiklal, ya ölüm" diyemiyor."
 “Temel ilke, Türk Milleti’nin onurlu ve şerefli yaşamasıdır. Bu amaç tam bağımsız olmakla sağlanır. Ne denlai zengin ve gönençli olursa olsun, bağımsızlıktan yoksun bir millet, uygar insanlık önünde, uşaklıktan öte bir gözle görülmeye layık değildir.
Yabancı bir devletin güdümüne girmeyi istemek, insanlık niteliklerinden yoksunluğu, güçsüzlüğü, uyuşukluğu benimsemekten başka bir şey değildir. Bu aşağılık duruma gerçekten düşmemiş olanların isteyerek başlarına bir yabancı yönetici getirmeleri hiç düşünülemez.
Oysa Türk’ün onuru ve yetenekleri çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet, tutsak yaşamaktansa yok olsun daha iyidir.
Öyleyse; ya bağımsızlık ya ölüm.”

Ancak hiç kuşku duyulmasın, Türk ulusunu düştüğü bu aşağılık durumdan kurtaracak olan Kemalistler, AB’yle imzalanmış tüm belgeleri yırtıp tarihin çöp sepetine atacaklardır. Adı, unvanı, makamı ve rütbesi ne olursa olsun, AB yanlılarının vatana ihanete teşebbüs halinde olduklarını bıkmadan, usanmadan, yılmadan haykırmayı sürdürecekler, Ulusal Egemenliğimize sahip çıkacaklardır.


Mahmut ÖZYÜREK

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)