Cumhuriyet ve Kadın



Birçoğumuz görsel/yazılı medyada haberleri izlemekten korkar oldu. İşlenen kadın cinayetleri, uygulanan şiddet bu korkunun nedenidir. Uygulanan şiddetin biçimi, cinayet yöntemleri yüreğimizi burkuyor, aklımızı donduruyor. Arkasından sağduyusunu yitirmiş erkekler ülkesi mi olduk? Hukukun üstünlüğüne inanan, insan haklarına saygılı, birlikte yaşama kültürünü, ortak sevgiyi zenginleştirmek yerine “vahşi, kaba, tahammülsüz” insan olmaya mı seçtik; toplu cinnet mi geçiriyoruz soruları gündeme geliyor.

Bugün kadınlarımızın sürüklendiği kaotik ortamın sorumlusu siyasal İslamcı iktidardır. Ülkeyi yerleştirdiği kumpasçı, entrikacı, yalancı, rüşvetçi yönetim anlayışı ahlaki değerleri aşındırmış, yerine sevgisizliği, kabalığı koydu. Bu evirilmeden en çok kadınlar etkileniyor. Çünkü siyasal İslamcı iktidarın dayandığı söylem; kadınlara birey olarak kabul etmez, kocalarının “kulu” olarak ele alır. Kadınlar kötülüklerin anası “şeytan” olarak görülür. Bohçalamaları, eğitimsiz, beceriden yolsun bırakılma uğraşı, çalışma yaşamından çıkartılma, evlere hapsedilmek istenmesi vb. uygulamalar bu anlayışın ürünüdür. Ürkütücü yanı kadınlarımızın cumhuriyetin değerlerine sahip çıkmak yerine, iktidarın ötekileştirici, özgür birey olmaktan çıkartıp “kocalarının kulları” uygulamalarına destek olmalarıdır.

Başta Mustafa Kemal olmak üzere cumhuriyetin kurucuları cumhuriyetin yaşaması, “çağdaş uygarlık” düzeyine ulaşmanın kadınların eşit yurttaş, özgürleşmesiyle ilintili olduğunu biliyordu. Bu nedenle kadınları örseleyen, ötekileştiren tabulara, doğmalara, söylemlere savaş açtılar. Kadın-erkek eşitliği, ülke yönetiminde söz sahibi olmaları cumhuriyetin öncelikleri arasında sayıldı.

Cumhuriyetin kuruluşu sonrası ilk iş kadınların eşit yurttaş olması için 1924 Anayasasında düzenleme yapıldı. Eşit yurttaşlık ilkesi 1926 yılında yürürlüğe giren Türk Medeni Kanunu ile zenginleştirildi, uygulama ilkeleri kondu. Yapılan düzenleme ile kadınların eşit yurttaşlar olmaları -istediği mesleğe girebilme, mahkemelerde erkekle eşit düzeyde tanıklık, erkeklerle eşit miras hakkı- sağlandı. Diğer yandan da eşlerin eşit olduğu bir aile yapısına yönelik düzenlemeler -tek eşle evlilik, boşanmada eşit hak sahipliği- yer aldı. Eğitimi yeniden düzenleyen Tevhid-i Tedrisat Kanunun da (1924) kız ve erkek çocuklara eşit eğitim hakkı öngörüldü. Ve kızların okullaşmasının önü açıldı.

Yurttaşların yasalar önümde eşit olmaları önemliydi. Kadınların kendilerini tanımlaması, hukuki kazanımlarını korumaları, ülke yönetiminde, hak arayışında etkin olmaları seçme ve seçilme hakkının olmasından geçiyordu. Yapılan yasal düzenlemelerle kadınların seçme ve seçilme hakkını kullanmalarının önü açıldı. İlk olarak 1930 yılında çıkarılan Belediyeler Kanunu ile kadınlara belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakları verildi. 1933 yılında çıkarılan Köy Kanunu ile kadınlara muhtar, köy ihtiyar kurulu üyeliğine seçilme ve seçme hakkı getirildi. Kadınlarımız 1934 yılında yapılan düzenleme ile milletvekili seçme ve seçilme hakkını kazandı; 1935 yılında Türkiye’nin ilk kadın milletvekilleri Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) girdi.

Sevgili kadınlar; bir yol ayrımına hızla yaklaşıyorsunuz. Ya cumhuriyetin değerlerine sahip çıkacaksınız ya da siyasal İslamcı iktidarın “kocalarının kulları” olma önerisini seçeceksiniz.

Karar sizin.

İrfan Osman Hatipoğlu
iohatip@hotmail.com

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)