Dincilerin Radikal Şovları Üzerine…



Diyanet İşleri Başkanlığı önderliğinde her yıl “Kutlu Doğum Haftası” etkinlikleri düzenleniyor. Bu yıl Kutlu Doğum Haftası’nın genel seçim süreci ile örtüşmesi nedeniyle radikal İslamcıların ölçüsüz “dini şovlarını” tanıklık ediyoruz. Akıllarına/zihinlerine zorlayarak ortaya çıkardıkları şovlar peygamberi anmak uğraşından çıkmış, çağdaş yaşam değerlerine tehdit de dönmüştür.

Siyasal İslamcıların ulaştığı nokta başta “mütedeyyin Müslümanlar” olmak üzere yurttaşlarımızı kaygılandırmaktadır.

Dini ritüellerde ve menkıbelerde ulaşılan ölçüsüzlüğün nasıl bir dini iklime doğru sürüklenmekte olduğunu ortaya koyuyor. Düzenlenen kutlu doğum etkinliklerin de “geleneksel İslam” anlayışı ile örtüşmeyen birçok uygulamalar öne çıktı. Örneğin Tokat'ın Zile ilçesinde Kur'an-ı Kerim motifli pasta kesilmesi, Üsküdar Belediyesi tarafından kutlama etkinlikleri kapsamında hazırlanan 'Asr-ı Saadet'e Yolculuk' adlı sergide hacı ve umrecilerin kutsal topraklarda ziyaret ettiği mekânlar maketlerle yapılarak ziyarete açılması... Yine Tuzla Belediyesi, Hz. Muhammed'in ve Müslümanların Mekke'den Medine'ye hicretini, temsili yürüyüşle canlandırması; yol boyunca Hicret güzergâhındaki 436 km'lik mesafe, dekor ve çevre düzenlemeleri ile anlatılması…

İnsanlarımızın hazırlanan maketler karşısında dua etmesi, Kâbe çevresinde tavafta bulunması yapılan düzenlemenin ne kadar tehlikeli olduğunu ortaya koydu.

Anadolu’nun değişik noktalarında yapılan akıllara, geleneksel din anlayışına zorlayan etkinlikler Diyanet tarafından eleştirilmek yerine ibadet amaçlı yapılmadığı sürece bir sakıncası olmadığı belirtilerek desteklenmesi düşündürücüdür.

Yurttaşlarımız yalnızca Kutlu Doğum Haftası etkinliklerinde siyasal İslamcıların dezenformasyonu altında değildir. Yüzler ifade edilen radikal dini yayın yapan radyo ve televizyon kanalları, kaçak Kur’an Kursları, evlerde dini sohbet toplantılarında korkutulmakta; İslam’ın sevgi, iyi ahlak, akılcı temelinden alınıp “vahhabi İslam” anlayışına sürüklenmektedir. Eğitim baştan aşağı dinci bir atmosfere sürüklenerek kız, erkek öğrenciler arasında ayrışma tohumları ekilmekte, okullarımızdan yakın gelecekte birlikte okumak istemiyoruz çığlıkları yükselecektir. Öğrenci velileri başarıyı sınav kapılarında dua okuyarak aramaktadır. Tıp öğrencileri “mahrem/haram” anlayışı nedeniyle kadavralara don giydirerek çalışmakta, üniversite yöneticileri İslami yaşam tarzına aykırı diyerek tuvaletlerdeki klozet ve pisuarları sökmekte…

Yurttaşlarımız ve kurumlarımızda ki bu savrulmanın ana sorumlusu aklı ve bilimi önceleyen muhalefetin örselenmesidir. Ölçüsü kaçmış, şova dönük radikal İslam anlayışına karşı, dincilerden oy devşirmek adına sessiz kalmak, radikal İslamcılarla uzlaşı arayışına girmek ülkemize yapılacak en büyük kötülüktür.

Radikal İslamcıların ölçüsüz dini şovlarına, muhalefetin sessizliğine gördükçe Mustafa Kemal’i anmadan edemiyorum. Mustafa Kemal’in doksan yıl öne gördükleri, aldığı önlemler aklıma geldikçe hayıflanıyorum. Önlemler alınmasaydı ortaçağ karanlığında boğulmuş, sokaklarında kadınların olmadığı, doğmalar içinde boğulmuş bir ülkede yaşıyor olacaktık.

Mustafa Kemal iyi ki varsın…


İrfan O. Hatipoğlu 
iohatip@hotmail.com

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)