Akp`nin Hukukçu (!) Vekillerine İthaf Olunur


Hukukçu kimliği ile tanınan yazıp çizdikleri ve söyledikleriyle hadiselere sadece akıl ve mantık zaviyesinden objektif bakabilme erdemini gösteren ve bu meziyeti nedeniyle her kesimden takdir ve taltif gören gazeteci yazar Taha Akyol, hükümetin güdümünde bulunan HSYK marifetiyle yaşanan son hadiselerde cereyan eden hukuk skandalları silsilesini teferruatıyla anlatan bir yazı kaleme almış.

Yürürlükte bulunan ve ilgili kanun koyucu da dahil olmak üzere idari ve siyasi tüm kurumları bağlayan yasa, kararname ve iç tüzük hükümlerini madde madde sıralayarak bir döneme damgasını vuran "ergenekon balyoz kck davaları ile son olarak 17/25 aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarında görev alan üst düzey emniyet personeline yönelik olarak, ramazan günü bir sahur vakti medyatik müsveddeler gözetiminde yapılan operasyonun uygulanış şekliyle birlikte operasyonun alt yapısını ve hukuki gerekçelerini oluşturacak olan hazırlık safhasında ki eksikliklerden gözaltı işlemlerinin yapıldığı esnada " emir yüksek yerden iması içinde bir yerden gelen talimatla hareket ettikleri ap açık belli olan yeni atanan çömez memurların ısrarla yaptıkları yanlışlardan" ve sonrasında medya araçları vasıtasıyla hazırlık evresi gerekirse gözaltı işlemi yapılması, şüphelilerin emniyette ifadelerinin alınarak " haklarında mevcut olan suçlama dosyasının delilleriyle birlikte savcılığa iletilmesi" ve ilerleyen süreçte diğer yargı aşamalarının tamamının gizli yürütülmesi gerektiği halde operasyonun her anının bilinçli bir şekilde aşama aşamama kamu oyunu yanlış yönlendirme amacı taşıyan psikolojik harekat izlenimi verecek şekilde özellikle bir kısım medya araçları vasıtasıyla servis edilmesi ve daha nicesi gibi sayısız hukuk rezaletlerini akıcı üslubu içinde sıraladıktan sonra şu tespitte bulunuyor:

“Sizin yaptığınızı MAC CARTY bile yapamadı“

Akyol yazısının devamında " temel hak ve hürriyetlerin iyileştirilmesi devletin otoriter yapısının dizginlenerek hukuk kuralları içerisinde daha çok hesap verebilir ve kamu adına yargı kurumları aracılığı ile denetlenebilir bir seviyeye getirilmesi ve hepsinden önemlisi kamu güdümünden baskı,tehdit ve yönlendirmelerinden bağımsız yargı mekanizmasının bütünüyle arındırılması amaçlarını taşıyan ve bu yönüyle 1980 askeri darbesinin ürünü olan 82 anayasa ile kısmen de olsa yüzleşebilme imkanı tanıyan " 12 eylül 2010 tarihli referandumda alınan % 60 seviyesinde ülke siyasi tarihinde rekor sayılabilecek haklı bir desteğe rağmen;17/25 aralık soruşturmasının hemen ardından parti program ve iç tüzüğünde halen yazılı bulunan ve partinin kuruluş felsefesini oluşturan tüm değer kıstas ve kriterlerden dönüş yaparak " bir dönem biz bu derin yapılarla milli irade adına hesaplaşıyoruz " diyerek siyaseten nemalandığı vesayet iradesinin ulusalcı kanat temsilcileriyle adeta ağız ve fikir birliği etmişçesine "Türkiye Cumhuriyetin 80 yıllık mazisinde bilgi birikimi ve tecrübesiyle sahip olduğu civar ülke demokrasilerine yol gösteren entellektüel vizyonunu " reddederek şahsi menfaatleri doğrultusunda kurguladıkları idari düzeneği yine idarenin tahakkümü altında kurgulanan hukuksal zemin üzerinde sağlamlaştırma ve kamu idaresi içinde parti merkezli olarak doğrudan yapılanma girişimlerine mani olan yada muhalif duruş sergilen istisnasız her kesimi " nev-i şahsına münhasır taassub otoritesinin gayrı meşru çocuğu hüviyetini taşıyan " yargıçlık sistemini bir tür silah gibi kullanarak itibarsızlaştırma baskı altına alma yada cezalandırma gibi faşizan yöntemlerle " kurgu hegamonyasına " boyun eğmeye zorlama amaçlı olarak kullanma gayesiyle sanal devlet düşmanları icat etme ve otoriteye bağlı medya ajanları aracılığıyla kamuoyu gözünde küçük düşürme iftira ve yalan ifadelerle bezenmiş ısmarlama ve süsleme yayımlarla toplumlara " olanı olduğu gibi değil dilediği gibi sunma " ve 7/24 tekrar eden tekdüze yayınlarla zaten kafası karışık olan toplumları siyasi iradenin dilediği ve istediği şekilde düşünmeye mecbur etmek gibi algı yöntemleriyle mevcut varlıklarını korumayı hedefleyen vesayet anlayışının yeni dönem temsilcilerine kamu hukukunun aidiyet ölçülerinde tesis edilmesi noktasında uyarılarda bulunuyor ve akp nin hukukçu vekillerini yukarıda sıraladığım hususlarla ilgili olarak hassasiyet çizgisinde göreve çağırıyor ve diyor ki:

“İktidarı içine düştüğü ve ısrarla sürdürdüğü bu hukuksuzluk yanlışından çıkması konusunda akp nin hukukçu vekillerinin sorumluluğu vardır bir an önce yapılan yanlışlardan dönülmesi ve hukuk devleti ilkesinin yargı sistemine yerleşmesi açısından partili diğer meclis uyelerinin uyarılması hukuk skandalları noktasında aydınlatılması görevini üstelenmek durumundadır“

Taha Akyol`un, yargı erkinin yürüttüğü bir yolsuzluk soruşturmasının ucu kabine üyeleri ve başvekilin ahalisine ulaşmasının ardından yapılan bir operasyon sonrası hukuk ilke ve teamüllerini yok sayan bir tür kabile devleti zihniyetine bürünen ve toplumun her kesiminde bu konudaki haklı eleştiri ve uyarılarına karşı alıcılılarını “ kendini kurtarma ve aklama adına “ bütünüyle kapatan ve parti içinden ve dışından kamu idaresi içinde vaktiyle görev almış yada halen vazifesinde bulunan her kesimden gelen “dost acı söyler“ babında tavsiye niteliği taşıyan samimi eleştirilere bile tahammül edemeyen iktidar partisinin daha doğrusu eski başvekilin “ emir ve direktifleri doğrultusunda iş yapan sözde vekillerin parti merkezinden talimatla genel tasarıları gece gündüz çalışarak yasal ve anayasal karşılıklarını araştırmadan komisyonlardan kavga gürültü geçirerek genel kurulda da sayısal çoğunluğun sağladığı parmak üstünlüğünden istifade ederek “ düzenlemelerin pozitif ve negatif yönlerini “ tartışmak bir yana aleyhinde tek bir söz söylemeyen ve en kısa sürede merkezden gelen taslakların genel kuruldan geçirilmesi ve hızla yasalaşması noktasında noter tasdik makamı gibi çalışarak sadece “ oturumu yöneten başkanın oylamaya sunulmuştur kabul edenler etmeyenler “ sualine parti otoritesinin emrine göre hareket edecek derecede iradeleri bağlanmış olan ve bu zavallı halleri ile değil milleti kendilerini dahi temsil etmekten aciz bir duruma düşürülmüş vekillerin “ iktidarı ve hele ki odalarının sayısı bilinmeyen sarayının karanlık dehlizlerinde uzaktan kumada ile mevcut hükümetin her hareketini yönlendiren eski başvekili üstelik de kamuoyu önünde basın kuruluşları aracılığıyla eleştirmesi yada olan biten hadiseleri kendi zaviyesinden değerlendirmesi veyahut yapılan düzenlemeler ekseninde cereyan eden istenmeyen hadiselere yönelik olarak şahsi fikirlerini ifade etmesi tek parti iktidarının tek adam yönetimine karşı pek mümkün görünmüyor..


Napolyo`nun dediği gibi “ Dünya`da zulüm hiç eksik olmuyor lakin bu durum kötülerin çokluğundan değil iyilerin sessizliğinden kaynaklanmakta “ tespitine vurgu yaparak tekrar etmiş olayım :

"Nerde (!) akp`li vekillerde eski başvekil yada partisinin işine gelmeyen bir beyanı telaffuz edecek yürek"

Her yönüyle siyasetin kirli çarkına dahil olmuş,miri malından beslenen,rant talan dolan ve ziyan ekonomisinin içinde ister istemez yolsuzluk ve rüşvet batağına bulaşmış ve bal tutan parmağını yalar darb-ı meselinde ifade edildiği üzere harama el uzatmış ve “ siyaset – medya –sermaye “ üçgeninde kurulan ve kamu otoritesinin mensubiyet yelpazesi altında devasa boyutlara ulaşan milli servetin peşkeş çekilmesi döngüsünün kesintisiz biçimde sürdürülebilmesinde aktif rol oynayan;özet olarak eline,diline,beline ve dahi her bir zerresine kir ve pislik bulaşmış olan milli iradeyi temsil masalı ile şahsi iradelerini temsil etmekten dahi aciz hale getirilmiş bir vekilin parti yönetimine ve hele ki dümen başı eski başvekile eleştirilerde bulunarak “ arkadaşlar kral çıplak “ diyebilme cesareti göstermesi mevcut şartlar dahilinde imkansızdır.

17 aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonun sonrası istifa eden 4 bakandan birisi olan lakin istifasıyla ilgili olarak basın mensuplarının önünde kamuoyuna izahat verirken başvekil de istifa etmeli dedikten çok değil on gün sonra şahsiyet ve haysiyetini ayaklar altına alarak tükürdüğünü yalayan ve hiç utanmadan bir de efendisinden özür dileyen bakan bayraktar örneğinde görüldüğü üzere akp vekillerin içinde hukukçu kimliği olsa bile parti otoritesinin bariz yanlışlarına dur diyebilecek medeni cesarete sahip hiç kimse çıkmaz bugüne kadar da çıkmadı zaten...

Parti içinde geçmiş dönemlerde dahil olmak üzere alnı ak yüreği pek olan,şeref ve haysiyetiyle vazife yapmış ve hiç bir illegaliteye bulaşmamış akp nin kuruluş bildirgesinde ve parti programında yer alan yazılı değerler istikametinde görev almış “ sözünü kimseden sakınmayan “ hak bilen vicdan sahibi vekiller 17 aralık sabahından itibaren kendi derdine düşen ve yargı denetimini engelleyebilme adına devlet yönetimi ve idare nizamını tehlikeye düşürecek ve kamu güvenliğinde zaafiyetlere sebebiyet verecek hukuksuz eylem ve işlemlerine “ başvekil ve iktidar mensuplarının adli bir soruşturmaya karşı yürüttükleri hamasi ve düşmanca tavırlarına ve gerilimi tırmandırmaktan başka hiçbir işe yaramayan nefret dolu beyanlarına “ daha ilk günden itibaren “ milli iradenin temsili vazifesinin getirdiği sorumluluk gereği “ karşı duran ve yapılan yanlışlıkları açık bir şekilde kamuoyuyla paylaşmaktan ve hatta gerekirse kendi vekil arkadaşlarıyla ve başvekille tartışmaktan bile tereddüt etmeyen cesur yürekler “ başvekil ve ahalisi hatada ısrar etmeye devam etme kararlılığından vazgeçme niyetinde görünmediğinden dolayı " istifa etme yürekliliğini göstererek parti ile olan ilişkilerini bitirmişlerdi..

Geride kalan üç maymunları ise Efendimiz ( SAS ) buyurduğu gibi “ haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır “ uyarısını referans alarak söylemiş olayım :

Allah (CC) Affetsin…


Malum-u İlam
pembekonak@hotmail.com
http://twitter.com/rasyonelboyut

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)