"Tek Adam’’ Mustafa Kemal Paşa Deli Değil, Zırdeliymiş



Dünya tarihinde ki büyük liderlerin birçok özellikleri vardır. En belirgin özelliklerinden birisi de ileri görüşlü olmalarıdır. Bu özellik ATATÜRK’ ün en temel niteliklerinden birisidir. Birinci Dünya savaşının kaybedildiği ve Anadolu’nun çaresizlik içinde parçalanmayı beklediği günlerde o, birçoklarının yaptığı gibi karamsarlığa hiçbir zaman teslim olmamıştır.
Sahip olduğu tarih şuuru ve geleceği algılama yeteneğiyle, işgalci güçlerin geçmişteki çıkar çatışmalarını ve gelecekteki beklentilerini çok iyi analiz etmiştir. Bu analizle sömürgeci güçlere karşı oluşturulacak bir direnişin başarıya ulaşacağını önceden görmüştür. Aşağıda okuyacağınız söyleşi ATATÜRK’ ün ileri görüşlülüğünü ve öngörü yeteneğini yansıtmaktadır:
Söyleşiyi yapan kişi REFİİ Cevat Ulunay’ dır. Türk Basın Tarihi’ne "Atatürk’ün, 150’likler listesine koyup yurtdışına sürgüne gönderdiği gazeteci" olarak geçmiştir. Bu listede ki diğer vatan haini olan gazetecilere de bir göz atmış olalım ve hafızamıza iyi kazıyalım.

İşte Yüce ATATÜRK’ ün 150’ likler listesinde ki gazeteciler

1. Mevlanzade Rıfat - Serbesti Gazetesi sahibi, Hürriyet ve İtilaf üyesi
1. 98. Sait Molla - Türkçe İstanbul Gazetesi sahibi
2. 99. İzmirli Hafız İsmail - İzmir Müsavat Gazetesi sahibi ve eski muharriri, Darülhikmet üyesi
3. 100. Refik Halit Karay - Aydede Gazetesi sahibi ve Posta Telgraf eski Müdür-ü Umumisi
4. 101. Bahriyeli Ali Sami - Bandırma Adalet Gazetesi sahibi
5. 102. Neyir Mustafa - Edirne’de Teemin ve Elyevm, Selanik Hakikat Gazetesi sahibi
6. 103. Ferit - Köylü Gazetesi eski muharriri
7. 104. Refii Cevat Ulunay - Alemdar Gazetesi sahibi
8. 105. Pehlivan Kadri - Alemdar Gazetesinden
9. 106. Fanizade Ali İlmi - Adana Ferda Gazetesi sahibi
10. 107. Trabzonlu Ömer Fevzi - Balıkesir İrşad Gazetesi sahiplerinden
11. 108. Hasan Sadık - Halep Doğru Yol Gazetesi sahibi
12. 109. İzmirli Refet - Köylü Gazetesi sahibi ve müdürü
Ulunay, kalemi güçlü bir yazardı ama kara günlerin kara gazetecisiydi. Anadolu’da kurtuluş savaşı yapanlara ateş püskürüyor, işgalci İngiltere’yi destekleyerek şöyle diyordu:

"İngilizleri bekliyoruz. Türkler kendi güçleriyle adam olamaz. İngilizler elimizden tutarak bizi kurtaracak!" (16 Nisan 1920-Alemdar Gazetesi)

İşgal yıllarında İstanbul’da yayınlanan gazetelerin önemli bir kısmı işgal kuvvetlerini destekliyor, (Bu durum AKP döneminin aynısı bir dönemdir. Yani ne yazık ki basınımızın çoğu vatan ve millet yerine yalnızca parayı tercih etmiştir. Bu yüzden yine hemen Yüce ATATÜRK’ ün şu Milliyetçi sözünü hatırlıyoruz. Din, dil, ırk, mezhep ayırmaksızın, yüce TÜRKİYE CUMHURİYETİNİ kuran, yüce TÜRKİYE halkına, Yüce TÜRK MİLLETİ denir. ) Ali Kemal ve Refii Cevat Ulunay "MÜTAREKE BASINI" nın önde gelen isimlerini oluşturuyorlardı.

“Tarih tekerrür eder” derler eskiler… “Tecrübeyle sabittir…” diye de eklerler… Evet! Tarih tekerrür eder etmesine de, hep “tarihten ders almayan milletlerin tarihi tekerrür eder.”

Geçmişi unutan,

Toplumsal belleği silinen,

Özellikle de “ulusal duygusu yok edilen” milletlerin tarihi tekerrür eder….

Çünkü çok basit; ders almazsan, ders alıp önlem almazsan, geçmişte yaşanan sorunların gelecekte de yaşanması kaçınılmaz olur…

İşte Türkiye’nin bugün yaşadıklarının arka planında tam da bu tür bir “geçmişten ders almamazlık durumu“ vardır. Türkiye “toplumsal bellek kaybı” yaşamış gibidir. 2010 Türkiyesi’nde, 1919 Türkiyesi’ndeki sorunların yaşanmaya başlanmasını başka türlü açıklamak olanaksızdır.

Yakın tarihte şöyle kısa bir göz atınca, her şey bir yana, 1919’un işbirlikçileriyle 2010’un işbirlikçileri arasındaki benzerlik insanı “şaşırtacak” türdendir.

TARİH: 1919

BİRİLERİ ORDUDAN RAHATSIZ!

Padişah Vahdettin, “İngilizleri memnun etme” politikası gereği, Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan hemen sonra, 5 Kasım 1918’de ordunun onda dokuzunun terhis edilerek, erlerin memleketlerine gönderilmesine yönelik kararnameyi hiç tereddüt etmeden imzalamıştır.(1) Ayrıca İngilizlerin, Ali İhsan Paşa ve Yakup Şevki Paşa gibi başarılı komutanları tutuklayarak Malta’ya sürgün etmesine ses çıkarmamıştır.

Özellikle, 16 Mart 1920’de İstanbul’un işgal edilip Meclisi Mebusan’ın dağıtılmasından sonra İstanbul’da bütün ipler işgal kuvvetlerinin eline geçmiştir. İngilizler, sözde Ermeni soykırımından sorumlu tuttukları “eski İttihatçıları” ve işgallere direniş gösteren “ulusalcı asker-sivilleri” tutuklatmışlardır. İngilizleri gücendirmek ve tedirgin etmek istemeyen Padişah Vahdetin ve onun taşeronu durumundaki Sadrazam Damat Ferit, İngilizlerin verdikleri tutuklama listelerindeki kişilere göz açtırmamışlardır.

29/30 Ocak gecesi ilk geniş çaplı tutuklamalar gerçekleştirilmiştir. İngilizlerin düzenlediği 60 kişilik tutuklama listesinden ilk aşamada 27 kişi tutuklanarak Bekirağa Bölüğü’ne koyulmuştur.

Amiral Webb’in Londra’ya gönderdiği bir rapordaki şu ifadeler, tutuklamaların İngilizler için ne anlama geldiğini çok iyi göstermektedir:

“Tutuklamalar, bu zamana dek olmuş en sevindirici olaydır… Hükümet başladığı bu uygulamayı sürdürecek olursa, taşradaki edilgen direnişin çoğu çöker, hükümet sözünü geçirebilir..” (2)

Satılmış Mütareke basını da tutuklamalara alkış tutmuş; Alemdar, Sabah, Söz gazeteleri tutuklamaların daha da artırılmasını istemiştir. Örneğin, 2 Şubat 1919 tarihli Alemdar gazetesinde Refi Cevat, “Hepsi bu kadar mı?” diye sormuştur.(3)

Damat Ferit iktidara gelir gelmez İstanbul’da adeta bir “İttihatçı avı” başlatmıştır. Eski bakanlar, birçok subaylar, eski İttihat ve Terakkiciler, hatta İttihat ve Terakki’ye bağlı olmamakla birlikte “ulusalcı” olarak tanınalar da tutuklanmıştır. Kısa sürede tutuklanan asker-sivil ulusalcıların sayısı 200’ü aşmıştır.

Zaman içinde tutuklamalarla da yetinilmemiş idamlar da başlamıştır. Örneğin, Boğazlayan Kaymakamı ve Yozgat Mutasarrıf Vekili Kemal Bey idam edilmiştir.

Özellikle, İsmail Canbulat, Sabri Bey ve Fethi Bey gibi tanınmış eski İttihatçıların tutuklanması, “vatanseverleri” sindirmeye yönelik bir harekettir. Prof. Sina Akşin’in ifadesiyle, “Bu kampanya İttihat Terakki’ye ve ulusçulara karşı topyekün bir sindirme hareketi niteliğine bürünüyordu.”(4)

İsmail Canbulat’tan sonra Fethi Bey’in de tutuklanması, sıranın Atatürk’e ve Rauf Bey’e geldiği şeklinde yorumlanmıştır. Hatta o günlerde bazı gazetelerde yakında Atatürk’ün de tutuklanacağı haberi çıkmıştır. (5)

Mütareke basını, Millî Mücadele tarihimizde yüz karası bir olaydır. Birçok gazete, işgalci devletleri desteklemiş ve hain yayınları ile halkı zehirlemeye çalışmıştır!

4 Şubat 1919 tarihinde, Alemdar gazetesinin yazarlarından Refii Cevat Ulunay, Mustafa Kemal Paşa’yı, bir gazeteci olarak, Şişli’de kaldığı evde ziyaret eder. Çanakkale Savaşları’na ilişkin sorularını bitirdikten sonra ayrılmak üzere ayağa kalktığı zaman….
Refii Cevat, bu görüşmeyi şöyle aktarır:

Sorularımı bitirip veda etmek üzere ayağa kalktığımda Mustafa Kemal Paşa dedi ki:

-"Biraz daha oturunuz lütfen."

Oturdum. Şöyle bir konuşma geçti aramızda:

-"Soracağınız sorular bitti mi?"

-"Bitti Paşam."

-"Bu vatan içine düştüğü bu felaketten nasıl kurtarılır, istiklaline nasıl kavuşturulur? diye bir soru sormanızı beklerdim."



Mustafa Kemal, "Bu vatan, içine düştüğü bu felaketten nasıl kurtarılır, diye bir sual sormanızı isterdim" der. Ulunay şöyle cevap verir:

"Ben bu vatanın kurtarılmasını mümkün görmediğim için böyle bir sual düşünmedim. Neyle, hangi askerle, hangi silahla, hangi parayla? Maalesef paşam, vatan kupkuru bir çölden farksız oldu. Affınıza sığınarak arz edeyim ki, artık bu kupkuru çölde hiçbir hayat belirtisi yok!"

Mustafa Kemal Paşa kaşlarını çatar:

"Çöl sanılan bu álemde saklı ve kuvvetli bir hayat vardır. O, millettir. O, Türk milletidir. Eksik olan şey teşkilattır. Bu teşkilat organize edilebilirse, vatan da, millet de kurtulur. Bunu böyle bilesiniz Refii Cevat Beyefendi!"

Refi Cevat Ulunay, matbaaya dönünce arkadaşları "Anlat" derler. Anlatır:

"Şu sıralar Anadolu’ya geçilir, milli direniş harekete geçirilirse, Fransız’ı da, İngiliz’i de, İtalyan’ı da memleketten kovulur, vatan istiklaline kavuşur, millet de esaretten kurtulurmuş! Anladınız mı arkadaşlar? Bu adam, deli değil, zırdeliymiş!"

Refi Cevat, Milli Mücadele’ye hiç inanmaz. Anadolu’daki kurtuluş savaşçıları için çok ağır yazılar yazar, kahramanlara küfreder, hakaretler yağdırır!

Kurtuluş Savaşı kazanıldıktan sonra Refii Cevat Ulunay, 150’lik listenin içinde yurt dışına sürgüne yollanır. Uzun yıllar sonra genel af çıkınca yurda döner, 1968 yılında 78 yaşında ölünceye kadar 15 yıl Milliyet Gazetesi’nde köşe yazıları yazar. Yıllar sonra Ulunay’ a "Yanılgınızın pişmanlığını duymadınız mı?" diye sorarlar. Şöyle cevap verir:

"Hayır. Ben haklıydım yerden göğe...
O şartlar içinde kurtuluş mücadelesine atılıp
Türkiye’yi üç büyük devletin pençesinden
kurtarmaktan söz edenlere karşı herkes benim gibi düşünürdü.
Böyle düşünen tek adam oydu, tek adam!"
Mustafa KEMAL’ di

O günlerde entel-dantel takımı bir sürü insan, Ulunay kafasındaydı. Milletine güvenmeyenler, Türklüğün bittiğini, büyük devletlere karşı savaşmanın olanaksızlığını düşünüyor, "İngiliz ya da Amerikan mandası" olmanın daha akılcı olacağını savunuyorlardı. Ne yazık ki, bugün de öyle tipler çok miktarda var!

Faydalanılan Kaynaklar;
1--Rahmi TURAN; 24 kasım 2008
rturan@hurriyet.com.tr
Gazeteci kökenli eski Turizm ve Tanıtma Bakanı Dr. Alev Coşkun, Atatürk’ün Samsun’a çıkmak üzere İstanbul’dan ayrılmadan önceki son 6 ay içinde yaşanan inanılmaz olaylarla dolu serüveni, bilinmeyen yönleriyle kaleme alıp bir kitap yaptı: "Samsun’dan Önceki 6 Ay -İşgal, Hüzün, Hazırlık" (Cumhuriyet Kitapları)
Kitapta, İngiliz hayranı Refi Cevat Ulunay’ın, Mustafa Kemal Atatürk’le yaptığı bu söyleşide var, mutlaka okunmalıdır.
2--Atatürk’ün İstanbul’daki Hayatı, Sadi Borak, Kuleli Dergisi, 1996/1, Sayfa: 1-2

3--6 Arıburnu, Kemal (Der.); Atatürk, Anekdotlar-Anılar, 1960, s. 137-138.
4--http://www.isteataturk.com - 04.07.2015
5--Sinan Meydan

Odatv.com

Dipnotlar:

(1) Tarih Vesikaları Dergisi, 3387; Harp Tarihi Vesikaları Dergisi, S.29, belge, 745; Minber, Ati, 6,7 Kasım 1918. Vahdettin’in Türk ordularının dağıtılma kararını imzaladığı o gün Atatürk, Adana’dan İstanbul’a, Sadrazam Ahmet İzzet Paşa’ya gönderdiği bir telgrafta (2) FO 371/4172, 13694. (24. 1. 1919 tarihli telgraf) Akşin, age, s.152, 153.

(3) Alemdar, 2 Şubat, 1919.

(4) Akşin, age, s.198.

(5) Yeni Gazete, 14 Mart 1919.

(6) Sarıhan, Kurtuluş Savaşı’nda İkili İktidar, s.37.

(7) Alemdar, Türkçe İstanbul, 7 Temmuz 1919.

(8) Sarıhan, age, s.71.

(9) Alemdar, 27 Ağustos 1919.

(10) Cebesoy, Milli Mücadele Hatırları, s.79.

(11) İlk kurul, 17 Ağustos 1919’da Fevzi Paşa başkanlığında Trabzon ve Erzurum’a gönderilmiştir.
Araştıran ve derleyen; 05/07/2015-17:18

TÜRKİYE CUMHURİYETİ İÇİN EN BÜYÜK MESAJ
NUTUK’DUR
BİR MESAJDA BEN VERMEK İSTİYORUM
YÜCE ATATÜRK’ÜN
TÜRKİYE CUMHURİYETİ’Nİ KURAN
TÜRKİYE HALKINA YÜCE TÜRK MİLLETİ DEDİĞİ
YÜCE TÜRK MİLLETİNİN ASİL ÇOCUKLARI
CANIM KARDEŞLERİM
KANMAYIN ALLAH İLE ALDATAN ALLAHSIZLARA
KANMAYIN ASIRLARDIR PEŞİMİZDEKİ EMPERYALİSTLERE
KANMAYIN ŞEHİTLERİMİZİN KATİLLERİNE
BİZ HEPİMİZ KARDEŞİZ !...
Kandırmaya çalışıyorlar biz kardeşleri, kandırmaya çalışıyorlar lanetli iblisler. Hâlbuki din, dil, ırk, mezhep ayırmaksızın, omuz omuza bu ülkeyi kurtaran, omuz omuza can verip şehadet şerbetini içen biziz, biz yiğitleriz.
Cennet vatanımız için aziz şehit ve gaziliği birlikte tadan, canla başla hep birlikte bu ülkeyi kurtaran, TÜRK, KÜRT, LAZ, ÇERKEZ, GÜRCÜ, BOŞNAK, ARNAVUT, ARAP, HEMŞİN, POMAK, ROMEN, ZAZA, GÜRCÜ, SÜRYANİ, RUM, NASTURİ, KELDANİ, BAHAİ, LEH, MALAKAN, YEZİDİ ve daha adını sayamadığım nice etnik gruplarla kardeşlik içinde dünyaya en büyük ve en güzel, örnek yaşayan halkımızı kandırmaya çalışıyorlar. Sakın kanma bu soysuzlara !...
Yüce ATATÜRK, hiç ayrım yapmadan eşit bir şekilde, hepimizi asil bağrına basmış ve baş tacı yapmıştır.

YÜCE TÜRK MİLLETİ
HASAN KEMAL DURGUT
(TCHKD)

Yorum Gönder

1Yorumlar
  1. Bu yazı özellikle bu dönemde iyice okunmalı ve hafızalara kazınmalıdır dostlarım. Okunsa ve gereken yapılsa inanın ki bu vatan kurtulur !....Herkesi okumaya davet ediyorum !...Niçin mi? Vatan ve millet şehit ve gazilerimiz için !.....

    YanıtlaSil
Yorum Gönder