II. Dünya Savaşı’nda geliştirilen ve Soğuk Savaş’ın simgelerinden biri olan nükleer silahlar, adeta bir denge unsuruydu. ABD’nin Japonya karşısında iki farklı şehre attığı bombadan sonra bu silahlar bir daha hiç kullanılmadı. Sahip oldukları yıkım gücü öylesine fazlaydı ki, iki rakip ABD ve Sovyetler Birliği (şimdiki Rusya) bu silahı kulanması halinde karşılığının hemen geleceğini biliyorlardı. Bu durum uzun bir süre, Soğuk Savaş dediğimiz iki kutuplu denge içerisinde tuttu dünyayı.
Bu silahların 70 yıllık serüveninde popülaritesi, Soğuk Savaş’ın sona ermesi ile azalmaya başladı. Artık tehditler ortadan kalkmıştı. Ancak nükleer silahlar azalsa da, onlara sahip olan ülkeler artmaya başladı (Şu an ABD, Rusya, İngiltere, Fransa, Çin, İsrail, Hindistan, Pakistan ve Kuzey Kore’nin nükleer silahı var). Ancak yine de nükleer silahlar popülaritesini yitiriyor. Artık dünya dengelerini sağlayan daha önemli silahlar var (medya, finans, yüksek teknoloji).
Bu arada dipnot olarak belirtelim; Türkiye topraklarında da ABD’nin kontrolünde 70-100 arasında nükleer silah bulunduğu söyleniyor. Bu silahların İncirlik Üssü’nde olduğu söylense de, bu konuda başka iddialar da mevcut.
Bulletin of the Atomic Scientists isimli yayın, 1987’den bu yana dünyadaki ülkelerin nükleer silah cephaneliğinin envanterini tutuyor. Yeni olansa, bu envanteri etkileşimli bir grafiğe dönüştürmüş olmaları. Grafikte, hem tüm dünyanın hem de diğer ülkeler bazında nükleer silah cephaneliğinin durumunu görebilirsiniz. Grafikte göreceğiniz gibi, ABD ve Rusya’nın nükleer silah stoğu azalıyor ama ikisi de bu silahlara sahip olma konusunda sayısal olarak hâlâ başı çekiyorlar.