Keşke Atatürk’ün ayakkabılarını yapma şansım olsaydı


Ankara’nın en eski esnaflarından olan Nurettin Cebeci, politikacılara, askerlere ve sanatçılara yıllarca ayakkabı yaptı. Cebeci’nin en ünlü müşterileri arasında eski başbakanlardan Ecevit, KKTC’nin efsane lideri Denktaş ve Zeki Müren gibi isimler var

Ankara küçük bir şehirken en önemli yerleşim yerlerinden biri Cebeci’ydi. Küçük esnafların yerini büyük markalara bıraktığı bu semtte el yapımı kundura ustası Nurettin Cebeci hala ayakkabı yapmaya devam ediyor. Nurettin Usta, dokuz yaşında çırak olarak başladığı ayakkabıcılıkta zamanla mesleğinin en iyisi oldu ve devletin en üst kademesindeki yöneticilerden sanatçılara kadar pek çok ünlü isme ayakkabı yaptı. Paradan daha değerli olan servetin itibar olduğuna inanan Nurettin Usta, ünü yayıldıktan sonra gelen tüm seri üretim tekliflerini reddederek 10 metrekarelik atölyesinde Bülent Ecevit, Zeki Müren, Rauf Denktaş, Kartal Tibet gibi pek çok tanınmış isme ayakkabı üretti. Dükkânının her tarafı Atatürk portreleriyle dolu olan Nurettin usta, “Atatürk’e ayakkabı yapma imkânım olsaydı” diye başlayan cümlesini şöyle sürdürdü:

‘YALNIZCA BİR KİŞİYİ GERİ ÇEVİRDİM’
“Keşke yaşım elverseydi de Atatürk’ün ayakkabılarını yapma şansım olsaydı, defalarca gidip ayak ölçülerini alırdım. Hiç kimse için kullanmadığım en kıymetli malzemeleri kullanarak mesleğimin en güzel ayakkabılarını yapardım onun için.”
Para kazanma kaygısı bir yana asıl amacının devleti giydirmek olduğunu kaydeden Cebeci, “Kenan Evren’den Bülent Ecevit’e, Deniz Baykal’dan Devlet Bahçeli’ye pek çok kişinin ayakkabılarını ben yaptım. Hiçbirini geri çevirmedim. Son dönemlerde işlerimin iyice durgunlaştığı bir zamanda dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın danışmanlarından teklifler aldım. Beğenirlerse Tayyip Erdoğan’ın da ayakkabılarını yapacağımı söylediler. Eksik olsun diyerek onları geri çevirdim” diye konuştu.

‘ESKİDEN KENDİME GÜVENİYORDUM’
Henüz mesleğinin başlarındayken bir şeyler yapmaktan, borçlanmaktan korkmadığını borçlarının altından kalkabildiğini söyleyen Cebeci, “1968’de dükkânın içi bomboştu, üzerimde bir kefalet borcu vardı. Ama yapılan ayakkabı rafta kalmıyordu müşteriler ayakkabıyı bekliyordu. O sayede borçlarımı kapattım. 1969’da evlendim peş peşe üç çocuğum oldu. Dükkânım kiraydı, evim kiraydı, imalathanem kiraydı, ama çark dönüyordu. Borçların altından kalkabiliyordum. 1978’de tamamen borçla ilk çıkan yerli otomobili aldım. Yani hiçbir şeyim olamadığı halde kendime güveniyordum. Şimdi evim, dükkânım, imalathanem bana ait; evin geçimini çocuklar sağlıyor. Ama yine de kendime güvenemiyorum. Yaptığım ayakkabılar raflarda kalıyor. Üretimi çok az yapıyoruz” şeklinde konuştu.

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)