Nasıl bir ülkede yaşıyoruz?



Ergenekon davasının Yargıtay’daki temyiz duruşmasında savunma yapan eski İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu, Ergenekon davasında cumhuriyetin ve Atatürk değerlerinin yargılandığını ifade etti. Hilmioğlu ayrıca, Ergenekon davası sırasında yaşam hakkının göz ardı edildiğini belirterek öldüresiye yargılamaların yapıldığını söyledi.
Hilmioğlu savunmasına başlamadan önce Ankara’da cumartesi günü yapılan terör saldırısını kınayarak, “Nasıl bir ülkede yaşıyoruz? 2-3 gün önce cumhuriyet tarihinin en büyük terör olayı oluyor, terör örgütü tespit edilemiyor ama öte yandan hayali bir terör örgütü uydurulup tek bir kişiye zarar vermemiş insanlar yıllarca hapse atılıp, yaşam ve sağlıklarının yitirilmesine neden olunuyor” dedi.

CUMHURİYETİN FELSEFESİ YARGILANIYOR
Davanın özünün askeri darbe teşebbüsü olduğunu kaydeden Hilmioğlu, şunları söyledi:
“Davanın özünün 2003-2004 darbe girişimi olduğu ifade edilmesine rağmen iddianamelerde, Atatürk’ün Nutuk’u, Cumhuriyetin 80. yılı yürüyüşü, Cumhuriyet mitingleri, bir rektörün ‘Kubilay olmaya hazırız’ demeci suç unsuru olarak yer almaktadır. Bu dava Atatürk, onun kurduğu cumhuriyetin felsefesi ve o felsefenin savunucularının yargılandığı bir davaya dönüşmüştür.”

KAN KUSTURAN HUKUK SÜRECİ
Ergenekon davası sürecinde hastalanan insanların gerekli tedaviyi görmesinin engellendiğini belirten Hilmioğlu, “Hastaların gönderildikleri Silivri Devlet Hastanesi sağlık kuruluşu olarak adeta ilk ve son duraktı. Sanıklardan birisi Silivri Devlet Hastanesi’nden ısrarla bir üst merkeze sevk edilmediğinden hastalığı ilerledi ve bir duruşma esnasında içinde benim de bulunduğum sanıkların ve hakimlerin gözlerinin önünde kan kustu. Kan kusturan bir hukuk sistemimiz var demek ki! Bu süreç devam etseydi daha pek çok sanığın yaşamını kaybedeceğini bir hekim olarak rahatlıkla söyleyebilirim. Yani bu dava esnasında en temel hak olan yaşama hakkı tümüyle göz ardı edilmiş ve adeta öldüresiye bir yargılama yapılmıştır. Silivri sürecinde kendimi bir mahkemede değil, bir Nazi toplama kampında Nazi subaylarının esaretinde hissettim” diye konuştu.
Hilmioğlu, PKK’yı yönlendirdiği iddia edilen bu hayali örgütün mensupları olduğu iddia edilen sanık sivillerin PKK’yı her zaman en ağır bir şekilde eleştirdiklerini, tutuklu askerlerin tümünün ise PKK ile silahlı çatışmalara girip gazi olduklarını vurguladı.

KİMSENİN BURNU KANAMADI
Fatih Hilmioğlu bu davada sanık olarak bulunmasının temel nedeninin 2000-2008 yılları arasında İnönü Üniversitesi’nde yaptığı rektörlük görevi esnasındaki faaliyetleri olduğunu kaydederek, “Rektörlük yaptığım 2000- 2008 arasında tek bir öğrencinin burnu bile kanamamıştır. Göreve geldiğimde bir köy, bir mezra görünümündeki üniversite kampüsü çalışmalarımız sonucu ülkemizin en güzel 10 kampüsü arasında yer almıştır. Ülkemizin öteden beri temel sorunları olan eğitim, kalkınma, çağdaşlaşma, bölücü, gerici faaliyetler, Cumhuriyet’in kazanımları, Atatürk ve Kıbrıs konularında duyarlılık göstermiş, bu konularda sürekli aktif olmuş, bu konularda ya kendisi bir etkinlik düzenlemiş ya da düzenlenen bir etkinliğe iştirak etmiştir” açıklamalarını yaptı.

GÖZ GÖRE GÖRE CİNAYET
Ergenekon davasının temyiz duruşmasında konuşan Fatih Hilmioğlu’nun avukatı ve aynı zamanda ağabeyi Hayati Hilmioğlu, “Yaşama hakkı en kutsal haktır. Yargılama aşamasında bu hakkı hakim ve savcılar korur. Ancak bu dava sırasında bazı sanıkların hastalanmasına bazılarının da ölmesine göz yumulmuştur. Göz göre göre cinayet işlenmiştir” dedi. Hilmioğlu; Ergenekon hakimleri Hasan Hüseyin Özese, Hüsnü Çalmuk, Sedat Haşıloğlu ve Mehmet Ali Pekgüzel hakkında da suç duyurusunda bulunulmasını talep etti.
Duruşmada savunma yapan eski YÖK Başkanı Kemal Gürüz de silahlı terör örgütü üyesi olmakla suçlandığını hatırlatarak, “İddianamede geçen Cumhuriyet Çalışma Grubu’ndan haberim bile yok” dedi. Kendisinin de katıldığı Ankara’daki bir mitingde açılan “Ordu göreve” pankartıyla ilgili de “Haberdar bile değiliz” ifadesini kullandı.

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)