Terörün 'Özgür Gündem'i Olmaz!


Türkiye 24 Temmuz 2015'ten itibaren bölücü terörün üzerine gitmeye, teröristlerin açtığı hendekleri kapatarak mahalleleri temizlemeye başladı. Asker ve polisin başarılı operasyonlarıyla hendeklere gömülen terör örgütü de eş zamanlı olarak çıkış yolları aramaya...

Emperyalizmin ‘kara gücüm’ dediği terör örgütü PKK bu amaçla özellikle sivil ve siyasi kanatta tüm imkanlarını seferber etmektedir. Şehirleri bombalayan, bebekleri çocukları katleden örgüt, üniversitelerde de vatansever gençlere saldırmaktadır.

Gelinen nokta, sözde halk gerillalarının AB kapılarında, bize yardım edin dediği, karadaki efendisi ABD'ye "durdurun şu TSK'yı, bitiyoruz" diye feryat ettiği bir sürece dönüştü.

Bu dönemde PKK’nın kuyrukçuluğunu yapan sivil ve siyasi kanattaki kuyrukçuları da terör örgütüyle aynı kaderi paylaştı. Bu kaderi paylaşanlardan birisi de Özgür Gündem Gazetesi oldu. Gazete, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Bürosu’nun Nöbetçi İstanbul 8. Sulh Ceza Hakimliği’ne başvurmasıyla 16 Ağustos itibariyle geçici olarak kapatıldı. Verilen kararda Özgür Gündem’in sürekli PKK terör örgütü propagandası yaptığı ve silahlı terör örgütünün yayın organı gibi hareket ettiği iddiasıyla kapatıldığı bildiriliyordu.

PKK ve yancısı örgütlerin haberlerini manşetten veren, terörist başı Abdullah Öcalan’ın köşe yazılarını yayınlayan, Duran Kalkan ve Cemil Bayık gibi PKK yöneticilerinin her açıklamasını sayfalarına taşıyan bu kurumun gazetecilik değil terör örgütünün bülteni görevi yaptığı açıktı.

Yaptığı haberlerde PKK’nın dilini kullanan gazetede Türkiye’nin güneydoğusu sözde Kürdistan olarak geçmekte, terörist başına özgürlük çağrıları yapılmakta hatta bu konuda tehditler savurmaktan çekinilmemektedir. Türkiye’nin kuruluş senedi Lozan Antlaşması yüzyıllık soykırım rejiminin adı olarak nitelendirildi, neredeyse havai fişekler patlatarak Antlaşmanın yıkıldığı iddia edildi. Türkiye uyarılırken, kurtuluş yolu olarak İmralı’daki Öcalan gösterildi. Gazetenin birinci sayfasında ya manşette ya da sürmanşette, bir şekilde illaki PKK haberlerine yer verildi. (Bu manşetlerden bir kaçına buradan bakabilirsiniz.)

Hangi Özgürlük?

Düpedüz PKK propagandası yapan bu gazetenin kapatılmasına bazı aydın (!), gazeteci ve siyasetçiler destek verdi hatta CHP Gençlik Kolları destek ziyaretlerinde bulundular. Bu destekler hep demokrasi ve özgürlük imajıyla pazarlandı. PKK propagandası yaptığını görmemek için yüksek bir algı bozukluğu veya art niyet dışında bir gerekçeyle açıklanamayacak bu gazeteye destek verenler hep aynı cümleleri kullanıyorlar. Bu cümleler “gazetecilik suç değildir” ve “bugün susarsanız sıra size de gelecek." Evet gazetecilik yapmak suç değildir. Ama gazetecilik maskesi altında terör örgütü propagandası yapmak suçtur! Bunu söylediğinizde, sizinle gazetecilik açısından fikir tartışmasına girmek yerine "AKP yandaşı, faşist" gibi, son derece içi boş söylemlerle suçlayıp kendilerince algı yönetimi oluşturmayı tercih etiklerini not düşmek gerekir.

Kaldı ki gazetenin kapatılmasına tepki gösterenler gazetenin kapatılma nedeninden hiç bahsetmiyor. Kapatılma kararına demokrasi ve özgürlük söylemleriyle karşı çıkılıyor. Burada şu kritik soruyu sormak gerekiyor; Hangi özgürlük? Neye özgürlük? Çocukları bebekleri katleden, emperyalizmin ‘kara gücüm’ dediği terör örgütünün propagandasına mı özgürlük? Halkı bölücü siyasetlerle birbirine düşürenlere mi özgürlük? Ankara’da İstanbul’da, Diyarbakır’da, Van’da, Elazığ'da, Bitlis'te masum insanları katleden terör örgütüne mi özgürlük? Türkiye’nin bölücülüğe karşı mücadelesini katliam, soykırım diye karalamaya mı özgürlük? Türkiye’yi sömürgeci, bizzat emperyalizmle savaş içinde kurulup kökleşmiş TSK’yı sömürge ordusu göstermeye mi özgürlük? Üniversite öğrencilerinin katledilmesine mi özgürlük? Peki ya terör örgütünün yıllardır katlettiği insanların yaşam hakkı? Okulları yakılan yıkılan çocukların eğitim hakkı?

Gazetecilik Meslek İlkeleri Ne Diyor?

Hadi bütün bunları bir kenara koyup kendimizi zorlayıp empati kurmaya, söz konusu gazetenin destekçileri gibi işe basın özgürlüğü açısından bakmaya çalışalım.

Gazetecilik basın, yasama, yürütme ve yargının yanında dördüncü güç olarak kabul edilir. Gazeteciler toplum adına toplumu denetleyen bir kamu denetçisi konumundadırlar. Daima halkın iyiliğini istemek temel amaçları olmalıdır. Gazetecilik mesleğinin uluslararası ve ulusal kurumların belirlediği ve ülkemizde de kabul gören ilkeleri vardır. Bu ilkelerde ifade ve basın özgürlüğü savunulurken terör propagandası yapma özgürlüğü yer almaz. Bunlardan bir kaçına şöyle göz atalım:

İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi / Madde 10 İfade Özgürlüğü:

1. Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü ve haber ve görüş alma ve de verme özgürlüğünü de kapsar. Bu madde, Devletlerin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine tabi tutmalarına engel değildir.
2. Görev ve sorumluluklar da yükleyen bu özgürlüklerin kullanılması, yasayla öngörülen ve demokratik bir toplumda ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu güvenliğinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, gizli bilgilerin yayılmasının önlenmesi veya yargı erkinin yetki ve tarafsızlığının güvence altına alınması için gerekli olan bazı formaliteler, koşullar, sınırlamalar veya yaptırımlara tabi tutulabilir.

Basın Kanunu
Basın özgürlüğü
MADDE 3. - Basın özgürdür. Bu özgürlük; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içerir. Basın özgürlüğünün kullanılması ancak demokratik bir toplumun gereklerine uygun olarak; başkalarının şöhret ve haklarının, toplum sağlığının ve ahlâkının, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği ve toprak bütünlüğünün korunması, Devlet sırlarının açıklanmasının veya suç işlenmesinin önlenmesi, yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması amacıyla sınırlanabilir.

Türkiye Gazetecilik Hak ve Sorumluluk Bildirgesi
E. Gazetecinin temel görevleri ve ilkeleri

3. Gazeteci; başta barış, demokrasi ve insan hakları olmak üzere, insanlığın evrensel değerlerini, çok sesliliği, farklılıklara saygıyı savunur. Milliyet, ırk, etnisite, cinsiyet, dil, din, sınıf ve felsefi inanç ayrımcılığı yapmadan tüm ulusların, tüm halkların ve tüm bireylerin haklarını ve saygınlığını tanır. İnsanlar, topluluklar ve uluslar arasında nefreti, düşmanlığı körükleyici yayından kaçınır. Bir ulusun, bir topluluğun ve bireylerin kültürel değerlerini ve inançlarını (veya inançsızlığını) doğrudan saldırı konusu yapamaz. Gazeteci; her türden şiddeti haklı gösterici, özendirici ve kışkırtan yayın yapamaz.

Basın Konseyi Basın Meslek İlkeleri

13. Şiddet ve zorbalığı özendirici yayın yapmaktan kaçınılır.

Bu maddeleri hiç yorum yapmadan aktardım. Elbette karşı tarafın argümanları hali hazırda mevcuttur. Zaten sıkça dillendirilen terörist-gerilla çelişkisi, halkların özgürleşmesi gibi artık insanların ne yazık ki duyduğunda tüylerini diken diken eden ve artık PKK siyasetinin bir argümanı haline gelen ve tamamen içi boşaltılmış BARIŞ! söylemi gibi...

Kötü gazeteciler ve daha kötüler

Son bir ek yapalım. Bu söylemleri sulandırarak, terör argümanına malzeme edenlerle, FETÖ'cü gazeteciler için "onların yaptığı olsa olsa kötü gazeteciliktir" diyen vicdan pazarlamacıları aynı bulanık sudan besleniyorlar. Üstelik "kötü gazetecilik" söylemini köşelerinde sahiplenenlerin bazıları ulusal ve uluslararası çapta basın kuruluş ve derneklerinde yönetici veya üye pozisyonunda. Onlara birkaç soruyla bitirelim. Peki siz bu kötü gazetecileri ifşa etmek için konumlarınızı neden kullanmadınız? Kötü mühendisi, kötü doktoru haber yaparken kötü gazeteciyi denetlemek de sizin göreviniz değil miydi?

Bu insanlar yıllarca (hem de ortalama bir gazetecinin çok üstünde maaşlarla) basında varlıklarını hem de hiç bedel ödemeden sürdürüp yalanlarına halkı inandırma misyonuna girişmişken siz ne yaptınız? Yoksa siz de, onların kötü gazeteci olduğunu 15 Temmuz gecesi mi anladınız?



Ercan Deniz KÜÇÜK

İstanbul Üniversitesi

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)