Zübeyde Hanım Karşıyaka’nın Kalbinde Yaşıyor


14 Ocak 1923 günü vefat eden Zübeyde Hanım, Ferik Osman Paşa Camii’nin bahçesine ve Karşıyakalıların kalbine gömülmüştür.

ZÜBEYDE HANIM KARŞIYAKA’NIN KALBİNDE YAŞIYOR

Zübeyde Hanım, Karşıyaka’daki Uşakizade Köşkü’nde 17 Aralık 1922 tarihinden itibaren 28 gün misafir olmuştur. Zübeyde Hanım’ın vefat ettiği bu köşk, günümüzde Karşıyaka Belediyesi’nin mülkiyetinde olup “Latife Hanım Anı Evi” olarak anılmaktadır.
14 Ocak 1923 günü vefat eden Zübeyde Hanım, Ferik Osman Paşa Camii’nin bahçesine ve Karşıyakalıların kalbine gömülmüştür. Karşıyakalılar, bu ev sahipliğinden çok mutludur ve bu mutluluk sonsuza kadar devam edecektir. Zübeyde Hanım’ın mezarının onarılması ve Zübeyde Hanım’ın vefat ettiği “Latife Hanım Anı Evi”nin Karşıyaka Belediyesi’nce 19 Mayıs 2008 tarihinde Türk toplumunun ziyaretine sunulması beni çok mutlu etmiştir.

Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın sınıf arkadaşı ve başyaveri Salih Bozok’tan Zübeyde Hanım’ın Karşıyaka’ya gelişini dinleyelim:
“Mustafa Kemal Paşa, Latife Hanım’ı merak ve endişede bırakmamak için, O’nu memnun edecek bir mektubu yazıp göndermemi emrettiler. Mektupta; Gazi’nin savaşta bindiği Sakarya adlı atı ile birkaç teneke de balı, hediye olarak, kendi emrindeki muhafızlarından iki üç erle birlikte İzmir’e gönderdiklerini yazdırttı. Hediyelerle erlerin yola çıkışından birkaç gün sonra gece yarısı evimde uyuduğum sıralarda telefonun çalmasıyla uyandım. Telefonun başına gidince Paşa’nın sesini işittim.
‘Salih! Uyuyor muydun?’ Dedikten sonra, ‘Şimdi giyinerek hemen gel!’ Diye buyurdular. Derhal köşke gittim:
‘Validem İzmir’e gitmek istiyor. Ne doktorları ne de beni dinliyor. Ölürsem İzmir’de öleyim, diyerek yatağından kalkıp çarşafını dahi giymiştir. Hemen şimdi İzmir’e gideceğiz, emir verdim. Bir özel tren hazırlanıyor. Sen de ona göre hazırlanarak annemle birlikte İzmir’e gideceksin. Yalnız şunu da söyleyeyim ki, eğer annem yolda ölürse, Ankara’ya yakın iseniz buraya gelirsin. İzmir’e yakın iseniz orada benim her zaman ziyaret edebileceğim bir yere gömersiniz.’
‘Paşa’nın bu emirleri üzerine eve geldim. Hazırlığımı tamamladım. Ve yine Paşa’nın izinleriyle eşimi de beraber alarak İzmir’e geldik. Ankara’dan hareketimizden önce Latife Hanım’a da telgrafla haber verilmiş olduğundan tren Karşıyaka İstasyonu’na geldiği zaman Latife Hanım’ı istasyonda bizi bekler bulduk. Kendisini Paşa Hazretleri’nin anneleriyle tanıştırdığım gibi, eşimi de Latife Hanımefendi’ye takdim ettim. Hastamızı trenden alıp, daha önce hazırlanmış olan ve istasyonun yakınında bulunan köşke taşıdık. Ankara’dan beraber geldiğimiz doktorla eşim ve benden başka Latife Hanım da köşkte hastanın yanında kaldılar. Ölümlerine kadar da yanlarından ayrılmayarak, hastaya, bir hastabakıcıdan fazla bir itina ve özenle baktılar. Gazi Paşa’ya her akşam annelerinin hastalıkları hakkında bilgi verirken Latife Hanım’ın hastaya karşı yaptığı hizmetleri de bildirmekteydim.”[1]

Gazi’nin yakın arkadaşı Kılıç Ali’nin anılarından Zübeyde Hanım’ın İzmir’e gelişini izleyelim:
“O sıralarda tedavi eden doktorlar, Zübeyde Hanım’ın deniz kenarında bir yerde dinlenmesini gerekli görmüşlerdi. Bunun için en elverişli yer İzmirdi ve doktorların da önerisiyle Zübeyde Hanım’ın İzmir’e gönderilmesine karar verildi. Bu seyahat, O’na gelinini de görme fırsatı verecekti. Zübeyde Hanım bu nedenle, İzmir’e gideceği için çok memnundu. Kendilerini tedavi eden Doktor Yüzbaşı Asım Bey ile birlikte hemen İzmir’e hareket etti. Gazi, Başyaveri Salih Bey’le eşleri Pakize Hanım’ı bu seyahatte annesinin yanında gitmelerine izin vermişlerdi.”[2]



Atatürk’ün Emir Çavuşu Ali Metin, anılarında o günleri şöyle anlatır:
“…Zübeyde Hanım dizlerinden rahatsızdı. Çok zor yürüdüğünden hasır koltukla taşınıyordu. Zübeyde Hanım, ilk ziyaretine gelen İzmirlileri vagonunda kabul etti. Gelen ziyaretçilerin çokluğundan Zübeyde Hanım çok yorulmuştu. Etrafı göremez halde idi. Bu arada Latife Hanım’ı da tanıyamamıştı. Meraklandığını anlıyordum. Bir ara vagonda birkaç hanım kalmıştı. Zübeyde Hanım bu durumu fırsat bilerek oturan misafirlere, bir mesele için yalnız kalmak istediğini bildirdi. Vagon boşaltıldı. Ben de dışarıya çıkıp Latife Hanım’ın Zübeyde Hanım’a su getirmesini temin ettim. Latife Hanım’ın getirdiği suyu içen Zübeyde Hanım, Latife Hanım’ı yukarıdan aşağı iyice süzdükten sonra bardağı verdi. Latife Hanım dışarıya çıktı. Zübeyde Hanım bana:
‘Ali bu hanım Mustafa’mı mutlu edebilir mi acaba?’ Diye endişesini belirtti. O akşam Latife Hanım’ın Karşıyaka’daki Liman Köşkü’ne misafir edildik. Bütün İzmir gazeteleri nişandan bahsediyordu. İzmir halkının ne amaçla İzmir’e geldiğimizi bilmesine karşın, Zübeyde Hanım’ın emriyle etrafa bir şey söylemiyorduk. Nişan hediyesi olarak Sakarya isimli Gazi’ye ait çok güzel bir atı da yanımızda getirmiştik.”[3]

Gazi’nin sınıf arkadaşı, Orgeneral Asım Gündüz’ün o güne ait anılarında:
“Eşim, Zübeyde Hanım’ı İstanbul’dan tanıdığı için, Latife Hanım’la beraber kendilerini Karşıyaka İstasyonu’nda karşıladık. …Latife Hanım her gün beyaz elbiseler giyerek bir hemşire gibi ziyaretine gider, yemek ve bakımı ile ilgilenirdi. Bu sevecen ve özenli bakımdan mutlu olan Zübeyde Hanım da oğluna yazdığı bir mektupta:
‘Oğlum çok haklı imişsin, bu kızı çok beğendim, gözüm arkada kalmasın, sana layık bir eş olur’ demişti. Zübeyde Hanım bu mektubu eşime yazdırıyordu. Zübeyde Hanım böylece Latife Hanım’ın özel ilgisi altında bakılmasına karşın, ne yazık ki çok uzun yaşamadı. Eşimle her ziyaretimde Zübeyde Hanım’ın, Latife Hanım için uzun uzun dualar ettiğini hatırlarım.”[4]

Kılıç Ali anılarına şöyle devam eder:
“…Zübeyde Hanım gayet zeki, iyi görüşlü, temiz kalpli bir Türk kadını idi. Karşıyaka’da Latife Hanım’ı gördükten ve kendisi ile birkaç gün temas ettikten sonra Başyaver Salih Bey’i gizlice yanına çağırmış, yavaşçacık:
‘Salih… Benim gördüğüme göre bu kızcağız ile oğlum mutlu olamazlar. Derhal beni geriye götür. Mustafa’mı bu işten vazgeçirteyim’ demiş. Fakat çok arzu etmesine rağmen Zübeyde Hanım’ın bu isteğinin yerine getirilmesi mümkün olamamış. Ankara, İzmir yolculuğunun yorgunluğu da eklendiği için Zübeyde Hanım’ın hastalıkları şiddet kazanmış ve az müddet sonra da İzmir’de vefat etmişlerdi. Bu esnalardaki telaş ve üzüntüden dolayı Zübeyde Hanım’ın görüş ve arzularını Salih Bey, Gazi’ye iletmemişti.”[5]

Salih Bozok’un anıların devamında:
“Paşa’ya her akşam annelerinin hastalığı hakkında bilgi verirken Latife Hanım’ın hastaya karşı yerine getirdiği hizmetleri de bildirmekteydim. Bir ay sonra hastamız hayata gözlerini yumdu.”[6]

Gazi, annesinin ölümünü Eskişehir’de öğrenir. Gazi, annesini ölümünden 13 gün sonra, 27 Ocak 1922 günü annesinin mezarı başındadır. Gazi Paşa’nın annesini mezarı başında yaptığı uzun konuşma, ancak bu 13 günlük gecikme sonucunda yapılabilmiştir. Duygu yüklü ve ana acısı bastırılarak yapılan bu konuşmayı Başyaver Salih Bey’in notlarından izleyelim:
“Zavallı annem, bir zamanlar kurtuluşu bütün ulus için ülkü olmuş İzmir’in kutsal topraklarına vücudunu emanet etmiş bulunuyor. …Burada yatan annem, zevkin, zorbalığın, bütün ulusu uçuruma götüren kanunsuz bir idarenin kurbanlarından biridir. Annemi kaybetmekten çok üzgünüm.
…Annemin ruhuna yüklenmiş olduğum vicdan yeminini tekrar edeyim: ‘Annemin mezarı önünde ve Tanrı’nın yüce katında söz verip and içiyorum ki, ulusumun bu kadar kan dökerek elde ettiği egemenliğin korunması ve savunulması için, gerekirse annemin yanına gitmekte gecikmeyeceğim, ulus egemenliği uğrunda canım vermek, benim için vicdan borcu olsun, namus borcu olsun.’”
Mustafa Kemal’in bu konuşmasına Karşıyakalılar çok candan tezahüratla cevap vermiştir. Halk kendisini çılgın gibi alkışlıyor, ‘Çok yaşa Paşam… Sen çok yaşa…’ Diye haykırıyorlardı.[7]

Gazi, aynı gece Göztepe’deki Uşakizade Köşkü’ne gider ve orada misafir olur. Gazi, annesini kaybettiğinin 15. günü Latife Hanımla Uşakizade Köşkünde evlenirler. Oğlunun evliliğini (mürüvvetini) görmek için İzmir’e gelen Zübeyde Hanım, nikâhta bulunamamış ama nikâhın ertesi günü oğlu ve gelini onu ziyaret etmişlerdir. O geceyi “Latife Hanım Anı Evi”nde geçirmişlerdir. Zübeyde Hanım’ın “Anıt Mezarı”nın önünden her geçişimde ziyaret eder ve bize kurtuluşu sağlayan, Cumhuriyeti emanet eden Atatürk’ü doğurduğu ve yetiştirdiği için şükranlarımı sunarım. 14 Ocak 2015

Ahmet Gürel


[1]Salih Bozok-Cemil Bozok, Hep Atatürk’ün Yanında, İstanbul 1989.
[2]Kılıç Ali Hatıralarını Anlatıyor, Milliyet Gazetesi, Yıl:2, Sayı: 560, 2 Aralık 1952.
[3]Ziya Oranlı, Atatürk’ün Şimdiye Kadar Yayınlanmamış Anıları, Ankara 1967.
[4]Orgeneral Asım Gündüz, Hatıralarım, Hazırlayan İhsan Ilgar, İstanbul 1973,
[5]Salih Bozok-Cemil Bozok, Hep Atatürk’ün Yanında, İstanbul 1989
[6]Salih Bozok-Cemil Bozok, Hep Atatürk’ün Yanında, İstanbul 1989.
[7]Şadan Gökovalı, Kaya Çelikkanat, Orhan İlhan, Atatürk ve İzmir, İzmir 1981

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)