Halkoylamalarında Sandığa Gitmeyen Seçmenlere Açık Mektup | Hikmet Uluğbay

TBMM 10 Ocak 2017 günü başladığı Anayasa değişikliklerini her gün sabahın erken saatlerine kadar toplantılarını sürdürerek nihayet 21 Ocak 2017 günü sabah karanlığında tamamlamış ve 339 oyla kabul edildikten sonra diğer formaliteler de tamamlanarak 16 Nisan 2017 günü halkoyuna sunulma aşamasına getirilmiştir. Halkoylamasına ilişkin takvimin işleyebilmesi için tamamlanması gereken işlemler de tamamlanmış ve oylama gününün gelmesi beklenmeye başlamıştır.

Geçmiş halkoylamalarında sandığa gidip kendi tercihini belirlemeyen, dolayısı ile fazla oyu alan tarafa bilerek veya bilmeyerek dolaylı destek olan bu seçmenlerimize bu mektubu yazmaya karar verdim. Bu yazımın son bölümünde aynı zamanda sandığa giden seçmenlerimize de bazı düşüncelerimi aktarmak istiyorum.

Halkoylamalarında sandığa gitmeyen seçmenler bu yazıyı okumaya başlamadan veya okuduktan sonra, 16 Nisan 2017 günü halkoylamasına konu olacak Anayasa değişikliğine ilişkin değerlendirmelerimi içeren “Halk Oylamasına Sunulan Anayasa Değişikliklerine İlişkin Düşünce ve Görüşlerim” başlıklı yazıma şu bağlantıdan erişebilirler; www.hikmetulugbay.com/?p=794

Böyle köklü ve kapsamlı bir yönetim/rejim değişikliğinin söz konusu olduğu durumda, kimsenin sandığa gitmeme gibi bir seçeneği, lüksü ve hakkı olamaz diye düşündüğüm için bu açık mektubu yazıyorum. O nedenle şimdiye kadar sandığa gitmekten pek hoşlanmayan siz seçmenlerimize açık bir mektup yazıp her birinizin oyunun, bir anlamda kapsamlı yönetim/rejim değişikliğinin oylanacağı son derece kritik halkoylamasında ülkemizin rejimini belirleme kararının alınmasında önemli rolünüz olduğunu anımsatmakta fayda gördüğüm düşüncesi ile bu ayrıntılı değerlendirmelerimi içeren yazıyı kaleme aldım.

Herkesin oy vermeden önce, kendisine şu önemli soruları mutlaka sorması gerekir diye düşünüyorum. Anayasa değişiklikleri yaşam geçtikten sonra, ülkemizde demokratik yaşam, insan hakları, hukukun üstünlüğü, adil yargılanma, düşünceyi ifade özgürlüğü, seçim güvenliğin daha iyi konuma mı yoksa daha kötü durumuma mı gelecek? Terörün sona ermesi, ülkede iç barış, bireysel güvenlik ve huzur, ulusal güvenlik ve yaşam koşullarının iyileşmesi mi yoksa kötüleşme mi olacak? Ayrıca, işe alınmada yansızlık, işsizliği azaltılması, eğitimin kalitesinin iyileşmesi ve ailelerin geçim sıkıntısı azalacak mı yoksa artacak mı? Bu sorulara verdiğiniz yanıta göre, şu soruyu da kendinize sormanız gerekebilir; bu halkoylaması ile önerilen değişiklikler uygulamaya girdikten sonra yukarıda saydığım sorunları çözmez, daha da kötü duruma taşırsa, oy verdiğim bu anayasa hükümlerinin ortadan kaldırılması için TBMM yeni bir teklifi görüşülebilir mi ve bu görüşme sonucunda yeni bir halkoylaması yapılarak bana oyumu değiştirme fırsatı verilebilir mi? Bu soruya verdiğiniz yanıt ne olursa olsun mutlaka sandığa gidip ülkenin, toplumun ve aile bireylerinizin demokratik lâik, sosyal hukuk devletindeki yaşamlarını sürdürmeleri için tercihinizi mutlaka belirtmeniz gerekmektedir.

Siz sandığa gitmekten uzak duragelen seçmenlere neden özel olarak açık mektup yazmak gereksinimini duyduğumu merak etmiş olabilirsiniz. Bunun yanıtını hemen vereyim ki, yazıyı sonuna kadar okuma gereksinimi duyasınız. Yazıyı okumaya devam ettiğinizde Tablo 1 den de göreceğiniz üzere, sizler toplam kayıtlı seçmen sayıları içinde yüzde 32.49 oranı ile 2007 halkoylamasına katılmayan seçmenlersiniz. Aynı şekilde 2010 halkoylamasındaki oranınız da yüzde 26.29 dır. Sonucu etkileme boyunuz bu denli yüksek olduğu için sizlere, ülkemizin bu kritik dönemecinde, mektup yazmamak hem sizlere saygısızlık hem de yurttaşlık görevimi yadsımak olurdu.

Sandığa gitmekten uzak duragelen seçmenler doğrusu sizlerin kim olduğunuz ve seçmen profilinizin ne olduğunu tam olarak bildiğimi sanmıyorum. Eğitiminizin, mesleklerinizin, sosyal yapınızda hangi sosyal katmanın daha ağırlıklı olduğunu da bilmiyorum. Ama toplumun tüm katmanlarını ve kültür yelpazesini farklı oranlarda içerdiğinizi tahmin edebiliyorum. Bunun yanında bildiğimi sandığım veya varsaydığım üç boyutunuz var, birincisi, politikada sizlerin düşüncenizi ve beklentilerinizi karşılayacak kimsenin olmadığını düşünüyorsunuz, galiba kendinizden başkasını da pek beğenmiyorsunuz ve ayrıca politikayı kendi düzeyinizin altında bulduğunuz veya apolitikleştiğiniz için politikada rol almayı da düşünmüyorsunuz veya belki haklı olarak sizlere aktif politikada görev alabilmek için fırsat verilmediğini düşünüyorsunuz. Belki de benim gibi düşünenlerin birer oyu neyi değiştirebilir ki diye düşünüyorsunuz. O nedenle de seçim ve halkoylaması sandığına gitmeyerek birçok kez Türkiye’nin kaderi üzerinde bilerek veya bilmeyerek çok önemli etkiler yarata geliyorsunuz. İkincisi, sizin gibi düşünenlerin birlikte oluşturabileceği potansiyel gücün farkında olmadığınız için sizler gibi düşünen ve davrananlarla birlikte ülkenin gidişinde aktif rol almak için pek çaba da harcamıyorsunuz. Üçüncüsü kesinlikle Adalet ve Kalkınma Partisi’ni bilinçli olarak destekleyen seçmenleri de değilsiniz. Çünkü o parti, seçmenlerini sandığa götürmede en başarılı parti olduğunu 15 yıldır kanıtlaya geldi. Ancak Tablo 1 de yer alan verilerden de gördüğünüz üzere bazı seçimlerde bir bölümünüz sandığa giderek bu Parti’ye de oy vermiş görünüyorsunuz. Umarım bu gözlemlerimle sizlere haksızlık etmemiş ve sizleri yanlış tanımamış ve tanıtmamışımdır. Eğer öyle olduğunu düşünüyorsanız peşinen özür dilerim.

Tanımlamaya çalıştığım bu özelliklerinizle ve sandığa gitmeme tutumunuzla Türkiye’nin kaderini olduğu kadar, kendi yaşam kalitenizi ve çocuklarınınız ile torunlarınızın yaşayacağı hukuki ortam üzerinde farkında olarak veya olmayarak yarata geldiğiniz etkileri ve riskleri sizlere özetle anlatmaya çalışacağım. Bu yazdıklarımın temel amacı sizleri eleştirmek değildir. Size sahip olduğunuz gücü açıkça göstermek ve önümüzdeki halkoylamasında sandığa gitmenizin yaşamsal önemini gösterebilmektir. Zira biraz sonra verilerden de göreceğiniz üzere sandığa gitmeme boyutunuz halkoylamalarında tavan yapmaktadır.

İlk olarak sizlere 1999-2015 döneminde yapılan tüm milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçimleri ile Anayasa değişikliğine ilişkin iki halkoylamasına ait oy kullanımlarını içeren bilgileri Tablo 1 de sunmak istiyorum. Ancak konumuz Ocak 2017 de yapılan son Anayasa değişikliklerinin halkoylamasına sunulması olduğu için Tablo 1 deki verilerden sadece halkoylamalarına ilişkin olanları değerlendirme yoluna gideceğim. Diğer seçimlerde sandığa gitmemenizin değerlendirmesini gelecek genel seçimler öncesinde yazmayı düşündüğüm yazıda ele alacağım.


Kaynak: Yüksek Seçim Kurulu web sayfası Seçim İstatistikleri tablolarından alınan rakamlarla düzenlenmiştir.

2007 Anayasa Değişikliği Halkoylaması

Bu Anayasa değişikliğine yol açan gelişme, 16 Mayıs 2007 günü 7 yıllık görev süresi sona erecek olan 10 ncu Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in yerine 11 inci Cumhurbaşkanı seçim işlemlerine Anayasa’nın 102 maddesinde belirlenen takvime uygun olarak başlanmıştı. Bu seçim sürecinde AKP adayı Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’den başka aynı Parti’nin Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay da adaylığını koymuştu. Ancak Ersönmez Yarbay ilk tur oylamasından önce adaylıktan çekildi. Böylece seçime “tek aday” ile başlandı.

Bu noktada okurlar dilerse, bu seçimlerle ilgili diğer konular yanında “seçim kavramını” da değerlendirdiğim ve 8 Temmuz 2007 tarihinde yayınladığım “Cumhurbaşkanlığı Seçim Tartışmalarında Gözden Kaçanlar” başlıklı yazıma dileyen okur www.hikmetulugbay.com/?p=45 bağlantısından erişip okuyabilir.

Bu noktada küçük bir parantez açmak isterim. 27 Nisan 2007 günü yapılan tek adaylı 1 inci Tur oylamaya o tarihte TBMM de olan 541 milletvekilinden sadece 357 sinin katılıp oy kullanması nedeni ile Anayasa’nın 102 maddesindeki “yeter sayı” tartışması gündeme gelmiştir. Bu tartışmalar sırasında AKP sözcüleri bu yeter sayı konusunun daha önce seçilmiş olan Cumhurbaşkanları seçim sürecinde gündeme gelmediği ve uygulanmadığı savını ileri sürmüşlerdir. Bu tartışmalar sonucunda 1 inci turda yeter sayı bulunmadığı için tur oylamasının iptali CHP tarafından Anayasa Mahkemesine götürülmüştür. Anayasa Mahkemesi’nin oylamayı iptal etmesi üzerine, TBMM, 31 Mayıs 2007 günü Cumhurbaşkanının halkoylaması ile seçilmesi ve görev süresinin 5 yıla indirilmesi ve tekrar seçilebilmesini de içeren küçük kapsamlı Anayasa Değişikliğini kabul etmiştir. Bu kanun 16 Haziran 2007 günü Resmi Gazetede yayınlanmıştır. Yayınlanan kanunun “GEÇİCİ MADDE 19- On birinci Cumhurbaşkanı seçiminin ilk tur oylaması, bu Kanunun Resmi Gazetede yayımını takip eden kırkıncı günden sonraki ilk Pazar günü, ikinci tur oylaması ise ilk tur oylamayı takip eden ikinci Pazar günü yapılır.” hükmünü içermekteydi. Bu arada 367 yeter sayısının diğer cumhurbaşkanlığı seçimlerinde uygulanmadığı savına karşı da yine yukarıda erişim adresini verdiğim yazıma bakılabilir.

Bu gelişmeler yer alırken, AKP, TBMM’ne 24 Haziran günü erken seçime gitme önerisini getirmiştir. Yüksek Seçim Kurulu’nun gerekli hazırlıkların yapılabilmesi için zamana gerek olduğu uyarısı üzerine tarih ertelendi ve erken seçim 30 Temmuz 2007 tarihinde yapıldı.

30 Temmuz 2007 seçimleri sonucunda AKP341, CHP 112, MHP 70 ve Bağımsızlar 26 milletvekilliği kazandılar.

Seçim sonrasında TBMM ilk toplantısını 4 Ağustos 2007 günü yaptı ve 9 Ağustos 2007 günü de Meclis Başkanı’nı seçti. O sırada 10 ncu Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer yeni Cumhurbaşkanı henüz seçilmediği için görevine devam etmekte idi. Diğer bir deyişle Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı boşluğu yaşamıyordu. Anımsayın biraz önce de yazdığım gibi TBMM 31 Mayıs 2007 günü Cumhurbaşkanı seçiminin halkoylaması ile yapılmasını öngören bir 5678 sayılı yasa ile Anayasa değişikliğini kabul edip kanunlaştırmıştır. Bu kanunun yukarıya alıntıladığım Geçici 19 uncu maddesinde de 11 inci Cumhurbaşkanının seçimine ilişkin halkoylaması takvimini de belirlemişti. Bu Anayasa değişikliğinin halkoylamasına sunulmasına ve 11 inci Cumhurbaşkanının seçilmesine ilişkin takvime ilişkin süreç te başlamıştı. İşte bu ortamda TBMM, Cumhurbaşkanı seçiminin halkoylaması ile yapılmasına ilişkin 5678 sayılı yasayı iptal etmeksizin Cumhurbaşkanı seçim sürecini başlattı. Abdullah Gül’ün 11 inci Cumhurbaşkanı seçildiği bu seçim sürecindeki 3 tur oylamalara ilişkin veriler Tablo 2 de yer almaktadır.


Ağustos 2007 tarihinde yapılan bu Cumhurbaşkanlığı seçiminde de Anayasa’nın 102 nci maddesi değişikliği halkoylamasında onaylanıp değiştirilmediği için yürürlükteydi ve 367 kuralı da geçerli idi. Tablo 2 den de görüldüğü üzere adaylardan hiçbirisi ilk turda 367 oy almadığı halde neden kimse itiraz edip Anayasa Mahkemesine iptal başvurusunda bulunmamıştır? Çünkü, Tablo 2 nin “Katılım” satırından da görüldüğü üzere, her bir oylamaya adaylara oy vermek için 448 veya 446 milletvekili katılmış ve Anayasa’nın 102 nci maddesindeki “yeter sayı” sağlanmıştır. Demek ki 367 kuralı birden fazla adayın yarıştığı veya parti içi olduğu kadar partiler arası uzlaşma ile gösterilen aday veya adaylarla Cumhurbaşkanını sorunsuz bir biçimde seçebiliyormuş. Bilindiği üzere, seçim sözcüğüne anlamını veren husus en az iki gerçek veya tüzel kişinin bir yarış içinde olmasıdır. 102 maddeyi yazanlar 1980 öncesinden ders çıkaracak siyaset kurumunun Cumhurbaşkanı seçimine en az birkaç adayın katılacağını öngörmüş ve istemiştir, o nedenle de aday göstermek için 20 milletvekilini yeterli görmüştür. İşte Tablo 2 Anayasa’da ön görülen anlayış içinde adaylar gösterilip seçim yapıldığında sorunsuz sonuç alınacağını kanıtlamıştır. Yukarıda sözünü ettiğim ve erişim bağlantısını verdiğim, www.hikmetulugbay.com/?p=45 yazımda 1980 sonrası yapılan Cumhurbaşkanı seçimlerinde çok adaylı yarışlar olduğu için 367 üzerinde katılımlarla sorunsuz bir biçimde seçildiğini gösteren verileri yer almaktadır.

TBMM 28 Ağustos 2007 günü 11 inci Cumhurbaşkanı’nı seçtiğine göre, halkoylaması yapılacak 5678 sayılı yasada yer alan Geçici 19 uncu maddenin ilk fıkrası hukuk açısından anlamsız konuma düşmüş oluyordu. Bu garip durumu ortadan kaldırmak için, TBMM halk oylamasından önce ya 5678 sayılı Anayasa değişikliğini iptal eden veya bir maddelik yeni bir Anayasa değişikliği kanun tasarı veya teklifini kabul ederek halkoylamasına sunulmuş olan 5678 sayılı yasanın Geçici 19 uncu maddenin 11 inci Cumhurbaşkanı seçimi ile ilgili ilk fıkrasının iptal edildiğine karar verebilirdi. Bu yasa da 5678 sayıl yasa ile birlikte aynı gün halkoylamasına sunulabilirdi. Her ikisi de yapılmamış ve ülkemiz Anayasa Hukuk Tarihinde açıklanması ve anlaşılması zor bir iz bırakılmıştır.

5678 sayılı Anayasa değişikliği kanun metni 21 Ekim 2007 tarihinde halkoylamasında kabul edilmiş ve ortaya 28 Ağustos 2007 günü TBMM tarafından Cumhurbaşkanı seçilmişken, 5678 sayılı yasanın halkoylaması ile kabul edilmesinin Resmi Gazetede ilan edilmesinden 40 gün sonraki ilk Pazar günü 11 inci Cumhurbaşkanı’nın seçiminin ilk turunun yapılacağına ilişkin bir madde de halk tarafından onaylanıp kabul edilmiştir.

Oysa, 11. Cumhurbaşkanı TBMM tarafından seçilmiş olduğuna göre 21 Ekim 2007 günü sandığa giden seçmen, sorun çözümlenmiş olduğu için Anayasa değişikliğini ret edebilirdi. İşte bu noktada siz sandığa gitmeyen seçmenlerin tarihi önemi ortaya çıkmaktadır. Bunu anlatabilmek için Tablo 3 ile 2 Ekim 2007 halkoylaması sonuçlarını anımsatmak isterim.

Kaynak: Yüksek Seçim Kurulu Başkanlığının 2007 Halkoylaması sonuçlarına ilişkin olarak internet sitesinde yer alan veriler üzerinden hesaplanmıştır.

Tablo 3 den de gördüğünüz üzere, kayıtlı seçmen sayısı üzerinden hesaplanan oranlara göre yüzde 32.49 pay ile ikinci sıradasınız. Dolayısı ile sandığa giderek sonucu etkileme gücüne sahip görünüyorsunuz. En azından hayır oylarını yükseltebildiğiniz boyutla gücünüzü sandığa yansıtmış, belki de sonucu etkilemiş olabilecektiniz.

Bazı seçmenler, sandığa gidip geçersiz oy kullanmayı seçmektedirler. Bu oyların da en çok oyu alanın konumunu güçlendirmekten başka bir katkısı olmadığı Tablo 1 den açıkça görülmektedir.

Bu noktada sadece siz sandığa gitmeyen seçmenleri ve geçersiz oy kullananları eleştirmek istemiyorum. Sizler kadar, sizleri sandığa götüremeyen siyasi partileri de eleştirmek isterim. Siyasi partiler, genel ve yerel seçimlerde savundukları politikalar yanında halkoylamalarında da evet veya hayır tutumlarını seçmene anlatabildikleri ölçüde başarılı kabul edilirler. Seçmenin sandığa götürülememesi birinci derece siyasi partilerin başarısızlık göstergesidir.

2010 Anayasa Değişikliği Halkoylaması

Benzeri bir değerlendirmeyi 22 Eylül 2010 halkoylaması ile ilgili olarak da yapabilmek üzere Tablo 4 ü hazırladım. Tablo 3 ve 4 te yer alan kayıtlı seçmen sayılarına dikkatle bakıldığında üç yıl içerisinde seçmen sayısı (52,051,828 – 42,690,262=) 9,361,566 kişi artmış görünmektedir. Bunun anlamı, her yıl seçmen sayısının 3.1 milyondan fazla artmış olması demektir ki, bu TÜİK’in yayınladığı demografik istatistiklere hiçbir şekilde uymayan bir rakamdır. 2007 kayıtlı seçmen sayıları içine Gümrüklerde oy kullananların dahil olduğu bilgisine yer verilmişken, 2010 verilerinde böyle bir bilgi de konulmamıştır. Seçmen sayılarındaki bu sıra dışı artışa, bu sitede 15 Ağustos 2010 günü “Kayıtlı Seçmen Sayılarında Aydınlatılması Gereken Ciddi Tutarsızlıklar” başlığı ile yayınladığım yazımda dikkat çekmiştim. Anılan yazıma dileyen okur, www.hikmetulugbay.com/?p=125 bağlantısından erişebilir.

Kaynak: Yüksek Seçim Kurulu Başkanlığının 2010 Halkoylaması sonuçlarına ilişkin olarak internet sitesinde yer alan veriler üzerinden hesaplanmıştır.

Yeniden Tablo 4 ün değerlendirmesine dönersek, 2010 halkoylamasına katılmayan seçmenlerin oyunun ağırlığının 2007 ye göre çok arttığı görülmektedir. Seçime katılmayan seçmen sayısı, hayır oylarına çok yakındır. 2010 halkoylamasındaki hayır oyları 2007 ye göre yüzde 81.3 artmıştır. Oysa söz konusu halkoylaması ile seçmenlerin onayına sunulan değişikliklerin önemli bölümü yüksek yargı organlarının yapısına çok önemli değişiklikler getirmişti. Bu değişiklikler izleyen dönemde yargıda yapılan değişiklik ve atamalar sonrasında Balyoz, Ergenekon gibi davalarda Türk Silahlı Kuvvetlerinin üst kademesinde azımsanmayacak boyutta general, amiral ve diğer üst rütbeli subay ordudan çıkarılmış, sahte olduğu o tarihte ileri sürülen ve daha sonra kanıtlanan belgelere dayanarak yargılanıp mahkûm edilmişlerdir. Daha sonra bu davalara esas olan belgelerin üretilmiş belgeler olduğu anlaşılmış ve açılan davalar sonucunda aklanmışlardır. Ancak bu arada görevlerinden alınan bu general ve amirallerin yerine atanan ve general ve amiral rütbelerine kadar yükselebilen subayların FETÖ üyesi olarak 15 Temmuz silahlı kalkışmasını düzenleyip başlattıkları savı ile tutuklanıp sorgulanmaya başlamışlardır. Haklarındaki iddianamelerin tamamlandığı basında yer almaktadır.

Yukarıdaki tablolardaki veriler ve diğer bilgiler, siz sandığa gitmeyen seçmenlerin halkoylaması sonuçlarını ne yönde ve ne boyutta etkilediğini açıkça ortaya koymaktadır. Bu kez halkoylamasına konulan Anayasa değişiklikleri ülkenin yönetim şeklinde ve yönetenlerin denetlenebilmesinde çok büyük ve ciddi değişikliklere yol açacaktır. Ayrıca yüksek yargıda önemli değişikliklere yol açacaktır. O nedenle siz sandığa gitmeyen seçmenleri mutlaka sandığa gitmeye davet ediyorum. Sadece kendiniz sandığa gitmekle yetinmeyiniz, sizin gibi sandığa gitmeyen diğer aile bireyi, dost, arkadaşlarınızı da bilgilendirerek onların da sandığa gitmelerini özendiriniz. Zira bu halkoylaması sonuçlarına göre sizin, çocuklarınızın ve hatta torunlarınızın yaşamına egemen olacak ülke yönetim biçimi ile TBMM’nin ülke yönetiminde, yönetenlerin denetiminde ve yasamada daha düşük bir role sahip olup olmamasına karar verilecektir. Bu arada halkoylamasına kadar, önce 11 Şubat 2017 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Anayasa değişikliklerini içeren kanunu okuyun, sonra internetten halen yürürlükte bulunan Anayasa metnini indirip karşılaştırın ve kendi saptamalarınızı yapın. Bu çalışmanız en çok birkaç saatiniz alacaktır. Ancak bilgili olarak oyunuzu kullanmanızı sağlayacaktır. Eğer bunu yapamıyorsanız değişiklikler konusunda yapılan yazılı ve sözlü basının açıklamalarını dikkatle izleyiniz. Değişikliğe ilişkin deneyimli siyasetçiler ile uzman hukukçuların görüşlerini okumanızı öneririm.

Bu okuma işlemlerine yazımın başında bu Anayasa değişikliklerine ilişkin değerlendirmelerimi yayınladığım ve yaptığım incelemeler sonucunda halkoylamasında neden hayır oyu kullanacağımı da açıkladığım yazımı henüz okumadı iseniz, isterseniz onu okuyarak başlayabilirsiniz.

Yazımı tamamlamadan önce sandığa gitmeyi bir görev bilip her seçim sandığa giden seçmenlere de bir çağrıda bulunmak istiyorum. Sadece sandığa gitmekle yetinmeyin, sandığa gitmemeyi düşündüğünü söyleyen dostlarınızı, arkadaşlarınızı bilgilendirin, kendilerinin Türkiye’nin kaderini belirlemede sahip olduğu gücü anlatın, bunun yanında da halkoylaması tamamlandıktan sonra sandığa sahip çıkma çalışmalarına katkıda bulunun.

Hikmet Uluğbay

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)