Mutfak hayır diyor | İrfan Osman Hatipoğlu


İrfan O. Hatipoğlu Mustafa Kemal Üniversitesi

Çarşı pazarda besin maddeleri fiyatları aldı başına gidiyor. Dar gelirlilerin pazar çantaları hem hafifliyor, hem de içeriği değişiyor. Meyve sebzenin en ucuzunu almak için pazarda daha fazla dolaşmak zorundalar. Pazar çantalarındaki değişiklik dar gelirlilerin günlük yaşamlarını da olumsuz etkilemekte… Yeni alışkanlıklar edindiler. Yeni edindikleri alışkanlıkların en önemlisi beslenme düzenlerinde yaptıkları değişikliklerdir. Sağlıklarına olumsuz etkileyecek kadar yeterli ve dengeli beslenme ilkelerinden uzaklaştılar. Oysa Dünya Sağlık Örgütü sürdürülebilir sağlığı; sadece hastalık ve sakatlık durumunun olmayışı değil, kişinin bedenen ruhen ve sosyal yönden tam bir iyilik hali olarak tanımlar. Sürdürülebilir sağlığın korunması ise insanların pazar çantalarının dolması, temel besin maddelerine kolay ulaşmasıyla olur.

Pazar filelerinin hafiflemesinde çiftçilerimizin kabahati yok. Üretim sürecinde yaşadıkları zorluklara karşın, ülkemizde yeterli besin maddesi üretimi yapılıyor. Kısacası dar gelirlilerin besin maddesini ulaşmada yaşadıkları güçlük üretici kaynaklı değil. Uygulanmakta olan “tuttuğunu hallet” anlayışı ile uygulanan serbest piyasacı düzen. Besin maddesi piyasası spekülatörlere bırakılarak rant yaratma aracına dönüştürülmesi. Üreticiden tüketiciye uzanan dağıtım kanalları düzenli/etkin çalıştırılmamasıdır. Üretici-tüketici birlikteliği/örgütlenmelerinin önü tıkanarak tarladan sofraya uzanan zincirin kısaltılamamasıdır. Bu nedenle ürünler üreticiden çıkıp market raflarına ulaştığında fiyatlar enflasyon oranının çok üzerinde artıyor. Örneğin market raf fiyat artışı bir önceki yıla göre; nohutta yüzde 55.22, yeşil mercimekte yüzde 30.79, kuru fasulyede 21.55, tavuk etinde yüzde 20.96, ayçiçeği yağında yüzde 11.16 olmuştur.

Pazar çantalarının hafiflemesi ve mutfakların yangın yerine dönmesinin diğer nedeni AKP hükümetlerinin uyguladığı ekonomi politikasının sonuçlarıdır. İnsanlar üretimden kopartıp kent varoşlarına tüketici olarak yığıldı. Verimli tarım toprakları beton yığınlarına dönüştürüldü ve kentsel, sanayi atıkları ile doğa kirletilerek üretim dışına çıkarıldı. Çalışanlar ve küçük üretici sistemli şekilde yoksullaştırıldı. Orta ve alt gelir gurubu besin maddesi alımında enflasyon oranından yüksek, alım gücü kaybına uğradı. Örneğin AKP hükümetleri -Ocak 2013-Ocak 2017- döneminde dar gelirliler; ekmek ve tahıllar karşısında yüzde 10.1, et için yüzde 19.3, balık için yüzde 12, sebze için yüzde 36’lık alım gücü kaybına uğradı. Temel besin maddelerini ulaşmak için gelirinin yarısını ayırmalarına karşın, mutfaklarından bedensel ve zihinsel gelişimi sağlayan protein içerikli besinleri çıkarmak zorunda kaldılar. Tek yönlü –karbonhidrat ağırlıklı- beslenir duruma geldiler. Gebe kadınlarda demir/vitamin eksikliği, buna bağlı gelişen çocuklardaki bedensel ve zihinsel gerilik ulusal sorun haline dönüştü. Okuduğunu, söyleneni anlamayan, kavrama/düşünme yoksunu insanlar çevremizde görünür hale geldi.

Pazar filelerinin hafiflemesi ve mutfakta yaşanan yangın insanlarımızı örselemektedir. Arayış içindeler. Siyasal iktidarın yurttaşlarımıza mutfaklarında teslim almak için ‘gıda kolileri’ dağıtması, sosyal yardımlarla sürdürülebilir açlığa mahkum ederek teslim alma uğraşı, geçen dönemlere göre karşılık bulmuyor. Çünkü sanal gelişmişlik/kalkınmışlık kurguları, yükseltilen hamaset duygusunun günlük yaşamlarından çok şey alıp götürdüğünü gördüler. Önce sağlıklarının bozulduğunu, arkasından çocuklarında gelişen bedensel ruhsal gerilikler geleceklerini kararttığını fark ettiler. Sürüklendikleri açmazdan aklı ve bilimi önceleyen bir yönetim anlayışı ile aşılabileceğinin ayırtına vardılar. Yapılmak istenen anayasa değişikliği ile bunun olmayacağını biliyorlar. Bunun için de hayır diyorlar.

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)