Referandum neleri gösterdi | Mustafa Solak


Referandum, AKP ve MHP açısından Pirus Zaferi bile değildir. Pirus Zaferi, kazanılan zaferin verilen kayıplardan dolayı hezimet olduğu zaferdir. Kazanılan zaferin anlamsız hale gelmesini ifade eder. Grek kolonisi Tarentum Kralı Pirus Roma’ya saldırır ve ne pahasına olursa olsun savaşı kazanmak için her şeyini feda eder. Sonunda Pirus, savaşı kazanır, ancak yanında ordudan çok az kişi kalmıştır. Pirus’un zaferin ardından “Tanrım, bir daha böyle bir zafer verme!” dediği söylenir. Pirus Zaferi aslında yenilmeye mahkûm galibiyetleri anlatmak için kullanılır!

Bu referandum evet veren açısından da şüpheli hale geldiği için ortada evetçiler açısından da bir zafer değildir. 2,5 milyon mühürsüz pusulaların geçerli sayılması evetçilerin vicdanını da yaralamıştır. “Hain, darbeci, PKKlı, FETÖcü” denilen kesim karşısında “vatanı savunma” kaygısıyla hareket eden bu kitlenin, “evet” sonucu karşısında, düşmanı yenmiş gibi sevinmesi gerekirdi. Şimdi hukuksuzluk karşısında tatmin olmamakta, sorgulamaktadırlar.

Milletin feraseti kazanmıştır. Devletin olanaklarının tek yanlı propagandaya ayrılması, hayırcıların hain, darbeci sayılması milletimi düşündürmüş ve vicdanını harekete geçirerek hayır oylarını artırmıştır. YSK’nın müdahalesine takılan milli irade geleceğimizin en büyük güvencesidir. Referandum hukuksuzdur, gayrimeşrudur.

Sonuçlara itiraz edeceğiz ama seçimden seçime çalışma tarzı yerine halk içinde halkla beraber olmaya, mücadele etmeye, Atatürk’ün Bursa Nutku’ndaki gibi yargı, jandarma, polis var demeden kaderimize sahip çıkmayı, senin örgütün benim örgütüm kibrine kapılmadan, geçmişte böyle yaptın, bu hatan vardı demeden, bağımsız, laik Cumhuriyete sahip çıkan her kurumu biraraya getirmeyi sürdüreceğiz. Milletimize ve Cumhuriyetçi kurumlara önderlik edeceğiz. Millet ferasetini göstermiştir ama oyları gaspedilmiştir. Hükümet düne göre güçsüzdür. Mücadelesiyle öne çıkmış kurumlarda örgütlenelim, görev alalım, birleştirelim. Referandum şunları göstermiştir:

1)  En büyük başarı referandumun meşruiyetinin evet diyenler arasında da kabul edilmemesidir. Evet diyenler açısından da şüphelidir. Bu sonuçların başa baş çıkmasından daha önemlidir. Adil olmayan, hukuksuzluğu dayanan bir hükümetin tabanı uyanmaya başlamıştır. Bundan sonra çöküşe geçeceklerdir.

2) İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Adana, Mersin, Diyarbakır, Hatay gibi büyük illerin “hayır” demesi milletimizin direneceğini gösteriyor. Artık önderlik etme görevi bizi bekliyor. Kentli Türkiye “hayır” dedi. Kentler emekçi sınıfın, aydın kesimin yoğun yaşadığı yer olması nedeniyle önemlidir. Özellikle emekçileri örgütlemenin yollarına bakalım. Sandıktan kafamızı kaldıralım, seçimden seçime odaklanmayalım ve mücadeleyi örelim. Cumhuriyetçi dernek, sendika, partilerde görev alalım, Cumhuriyetçileri biraraya getirelim.

3) “İstanbul’u alan Türkiye’yi alır” algısı gereği İstanbul’da kaybeden evetçi cephe Türkiye’yi de kaybetti. İstanbul’da AKP’li Küçükçekmece, Eyüp, Üsküdar, Esenyurt belediyelerinde hayır çıktı. Bağcılar, Sultanbeyli gibi AKP kalelerinde hayır oyları % 39, Güngören’de 47. AKP ve MHP buralarda zayıfladı. Bu, umut vaadecidir. Bazı ilçelerde 1 bile puan fark yok.

4) Eyalet sistemine zemin hazırlayan anayasa taslağına Doğu, güneydoğu illerimizin çoğunun hayır demesi birlikten yana tavır koyduklarını da gösterirdi.

5) Laiklik mücadelesini önemseyelim. Laikliğin birleştirici bir ilke olduğunu kavramak ve laiklik karşıtlarına pas vermekten kaçınmak gerekiyor. Hayır diyenlerin önemli kesimi emekçi olduğundan laikliğin en çok gerektiği bu kesime laikliği daha rahat anlatabileceğiz. Emekçilerin hayır demesi laikliğin önemsendiğini gösteriyor.

6) Hükümet dünyada yalnızlaşacaktır. Erdoğan ve partisi, ABD, NATO, AB bundan sonra daha fazla “diktatör” diyecektir. Bu ise AKP üzerinden ülkemize müdahalenin gerekçesini oluşturacaktır. AKP karşıtlığı, Cumhuriyetçi kesimin emperyalizmin oyunlarına gelmesine neden olmamalıdır. Ne yapılacaksa emperyalizme değil milletin gücüne dayanılarak yapılmalıdır.

7) AKP kendi içinde bölünme yaşayacaktır. Abdullah Gül’ün Kayseri mitingine katılmaması, Ahmet Davutoğlu’nun oyunun rengini söylememesi buna işarettir. Ekonomik krizin derinleşmesiyle bu kesimi parti içinde homurdanmayı artırarak kopacaktır.

8) İtirazlar sonu vermezse Cumhuriyetçiler kendi Cumhurbaşkanı adayını tespit etmek üzere ortak davranmalıdır. ADD, CKD, ÇYDD, TGB gibi mücadelesiyle öne çıkmış kurumlar öncelikle biraraya gelerek partilerle görüşmeler yapmalıdır.

9) 23 Nisan’ı planlayalım. Meşaleli yürüyüş, çocukları boyama, maske, parkta konser vb.

10) Örgütlülüğün önemi ortaya çıktı. Halkla temas kurulan yerlerde hayırın oranı arttı. Kenardan sızlanmak değil örgütlü mücadele gerekiyor. Örgütlenelim ve birleştirelim.



Mustafa Solak

Tarihçi-yazar

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)