Sebahattin Ali’nin ‘Kürk Mantolu Madonna’sı



Türk edebiyatının önemli eserlerinden Kürk Mantolu Madonna, ilgi çekici konusu ve derin psikolojik tahlilleriyle daha ilk sayfalardan okuyucuyu satırlarına davet eder.

Son yıllarda satış rekoru kıran eser, en çok okuyucuya ulaşan kitapların başında gelir. Yazarıyla adeta özdeşleşen eser, büyük bir aşk öyküsüyle okuyucularını büyüler.

SİLAHALTINDA YAZILAN TEFRİKA

Askerlik görevini yaparken bu büyülü satırları da yazmayı ihmal etmeyen yazarımız; her akşam, zor şartlarda bir nüshasını yazarak gazeteye gönderir.

İlk yayınları tefrika halinde Hakikat Gazetesi'nde okuyucuyla buluşurken 1943 yılında kitap haline gelir.

MELANKOLİK ADAM RAİF BEY

Kitabımızın baş kahramanları Maria Puder ve Raif Bey’dir. Raif Bey; oldukça sıkıcı, içine kapanık, dünyayla bütün bağlarını kopartmış, çevresiyle fazla içli dışlı olmayan bir karakter yapısına sahiptir.

O kadar ki, hayatında uğradığı adaletsizliklere ve haksızlıklara karşı fazla bir direnç göstermediğini satır aralarında öğrenmiş oluyoruz.

Hiçbir zaman başkasının söz ve eylemlerinin hayatını etkilemesine izin vermemiş, her daim kendi kararlarını kendisi almıştır. Kendini dış dünyadan soyutlayan Raif Bey, içinde bulunduğu bu durumdan da gayet memnundur.

HAYATINI DEĞİŞTİREN SERGİ
Babasının isteği üzerine Almanya'ya giden ve henüz 20’li yaşlarında olan Raif Bey, bir gün Berlin’de düzenlenen sanat galerisine katılır. Galeride bir portre tablo dikkatini çeker ve uzunca bir seyre dalar. Tabloyu çok beğenen Raif Bey; daha önce hiç görmediği, tanımadığı, hissetmediği yalnızca tabloda gördüğü suretini bildiği bir kadına karşı derin duygular beslemeye başlar.

TABLOYU SIK SIK GÖRMEYE GİDER
Kitabı okuyanlar hatırlayacaktır; Raif Bey bu tablodaki portreyi, Andrea Del Sarto fırçasından çıkan “Madonna delle Arpie” adlı tabloya benzediğini düşünür.

Tabloyu çok beğenen Raif Bey her fırsatta tekrar görmeye gider. Ve her defasında tabloya hayran kalan kahramanımız, gizemli bir çift göz tarafından da takip alınır. Ancak Raif Bey, kendisini takip eden bu gizemli kadından bütünüyle habersizdir.

TABLONUN SAHİBİ MARİA
Yine bir akşam Raif Bey, ritüel haline getirdiği tablo görme etkinliğini gerçekleştirir. Bütün dikkatini tabloya veren Raif Bey’in yanına, kendisini uzun zamandır takip eden o kadın gelir.

Yazarın tasvirinde uzunca güzelliğinden bahsettiği kadın, tablonun sahibi Maria Puder’dir. Bu gerçek, artık Raif Bey için yeni bir hayatın başlangıç noktasıdır.

ÖZGÜR BİR KADIN
Raif Bey’e göre daha pozitif, hayata karşı sorumluluk duyan, hatta yazarın bize anlattığından yola çıkıldığında erkek gibi bir kadındır Maria.

Bu özelliklerin de etkisiyle Raif Bey ve Maria arasında kısa sürede büyük bir aşk başlar. Maria’yı çok seven Raif Bey’i huzursuz eden bir şey vardır; o da Maria’nın duygularında emin olamamasıdır.

Bu düşüncelere dalan âşık Raif Bey, kendini değersiz ve sevgisiz hissetmeye başlar ve bir aşağılık psikolojisi içinde bulur kendini.

HERŞEYİ DEĞİŞTİREN MEKTUP
Raif Efendi’ye gelen bir mektupta babasının öldüğü yazmaktadır. uzun bir tren yolcuğundan sonra çaresizce Türkiye’ye döner. Maria ile ancak mektuplaşarak görüşmektedir.

Fakat aşk ve özlem dolu mektuplar önceleri azalmaya, daha sonra ise kesilmeye yüz tutar. Maria’nın artık kendisini sevmediğini, önemsemediğini anlar.

Birbirinden uzak kalan sevgililer arasında köprü olan duygu yüklü mektuplar, artık yoktur. Raif Bey, zor olsa da Maria’yı unutmaya çalışır. Sevmediği bir kadınla evlenerek hayatını sürdürür.

ON YIL SONRA ÖĞRENİLEN GERÇEK
Raif Bey, Almanya’dayken Maria’nın bir arkadaşıyla tanışmıştır ve o kişi tam on yıl sonra Ankara’da karşısına çıkacaktır.

Maria ile ilgili adamdan öğreneceği gerçekler, Raif Bey'i tarifi zor duygulara sürükler. Kendisinde derin hisler yaşatan ve on yıl sonra öğrendiği bu gerçekler Raif Bey’i zaman yolculuğuna çıkartır.

Kitabın sonlarına doğru Raif Bey şöyle sitem eder sevdiği kadın Maria’ya:

“Ah Maria, niçin seninle bir pencere kenarında oturup konuşamıyoruz? Niçin rüzgârlı sonbahar akşamlarında, sessizce yan yana yürüyerek ruhlarımızın konuştuğunu dinleyemiyoruz? Niçin yanımda değilsin?”

Sebahattin Ali’nin usta kaleminde çıkan duru ve yalın satırlarda herkesin gezinmesinde fayda görüyorum.

Kolay okunabilen, akıcı bir üslupla bir an bile elinizden düşürmeyeceğiniz edebiyatımızın kilometre taşlarından olan Kürk Mantolu Madonna’yı henüz okumayan kitapseverler varsa dilerim bu yazı okumaları için bir vesile olur.

Bir magazin programında Sebahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonna eserindeki, Madonna’nın dünyaca ünlü pop star Madonna olduğunu zannedenler olsa da hem ülkemizde hem de dünyada Kürk Mantolu Madonna’nın kim olduğu okurlar tarafından gayet iyi bilinmektedir.

Dünyaca ünlü yayınevleri tarafından birçok dile çevirilerek yayınlanan roman geniş bir okur kitlesine ulaşmıştır.

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)