Diktatörlerin yargıdatörleri



İfade özgürlüğü, adalet, eşitlik, ahlak, sağduyu insan haklarından ve özelliklerinden birkaç tanesidir.Bu haklar hiçbir ideolojinin, dinin, görüşün ya da ırkın tapulu malı değildir. Aksini düşünenler yaşadıkları ilk olayda bunun farkına varacaklardır,çünkü davulun sesi uzaktan hoş gelir…Bir kimsenin özgürlüğünü elinden almak, dört duvar arasına koymak onu kısıtlamaz. Tam aksine onu özgürleştirir.Sizin rahatsız olduğunuz kişi dışardayken 1 kişilik iş yapar.Hapse girince artık öğretmen olup, yüzler yetiştirir. ”Kaba kuvvet” kullanmak haksız olduğunuzun ispatıdır. Çünkü kaba kuvvet kullanmakla siz ”Anlatacağım bir şey yok,size vereceğim bir güzelliğim yok.” diyorsunuz. Hal böyle olunca da birsürü genelgeçer durum ortaya çıkıyor.Mesela edebiyat diyelim,bahsetiğimiz durumun edebiyata etkisi şu :

Dünya edebiyatının üzerinde hemfikir olduğu bir alan varsa o da “hapishane edebiyatı” dır. Yazarların çeşitli suçlardan –bu çoğunlukla düşünce suçlarıdır- dört duvar arasına sokulmaları sonucunda içeriden dışarıya yaptıkları “yazın” katkısıdır. Ülkemiz bu alanda dünya ölçeğinde değerlendirildiğinde yeterince verimli konumdadır. Tarihsel olarak bakıldığında toplumumuzda düşünen, yazan ve muhalif olanlar, çeşitli dönemlerde baskı altına alınıp hapishanelere doldurulmuşlardır. İşin en ironik kısmı olayın yarattığı sonuçlarda yatar. Tehlikeli (!) düşüncelerinden uzaklaşması istenen yazarlar, içeride daha bir bilenirler ve dışarıda olduğundan daha fazla ve daha dikkat çeken önemli yapıtlara imza atarlar. Türkiye’nin düşünsel-edebî mirasını oluşturanların büyük bir bölümü hapishanelerde deneyim kazanmış ve oraları bir üniversiteye dönüştürmeyi başarmışlardır.


Samet Ülgen
gencyazarlarklubu@gmail.com
https://gencyazarlar.blog/

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)