Sülfürük Asit ile Altın Madenciliğini Erzincan İliç'te istemiyoruz!!!


YİYECEKLERİNİZİ SİYANÜR,SÜLFÜR,NİTRİK ASİT,ARSEN İLE YIKAR MISINIZ?BİZ DUR DEMEZSEK GIDALAR SOFRAMIZA BU ZEHİRLİ KİMYASALLARLA YIKANMIŞ HALDE GELECEK.

Erzincan İli İliç İlçesi Çöpler,Sabırlı ve Yakuplu Köylerinde, yerleşim alanlarına yakınlığı 180 metre, ülkenin en önemli ve hayati nehirlerine(Fırat,Dicle,Karasu) ve baraja yakınlığı ise 350 metre olan, üstelik depremselliği had safhada olan bir bölgede 2010 yılından bu yana yürütülen altın madenciliği kapsamında İLİÇ, ERZİNCAN, SİVAS, MALATYA, ELAZIĞ, DİYARBAKIR, TUNCELİ, ERZURUM, ADIYAMAN VE GAZİANTEP illeri 23 yıl boyunca milyonlarca ton zehirli, boğucu, yakıcı, dağlayıcı, kimyasal ve aside bulanacak , Fırat nehrinin en büyük kollarından biri olan KARASU nehri ile beslenen Keban Barajı ve devamında Fırat nehri üzerinde bulunan Karakaya ve Atatürk barajları kısacası yediğimiz içtiğimiz ,dokunduğumuz herşey bu zehirli kimyasallarla yıkanacaktır.Dolayısıyla Türkiye’nin tarım üretimi ve gıda güvenliğini açıkça tehlike altındadır.

TEMA vakfı temsilcilerinden, aynı zamanda İTÜ Kimya Metalürji Fakültesi Metalürji ve Malzeme Mühendisliği Fakültesinde eğitimci Prof. Dr. İsmail DUMAN’a göre; ;

“​Nihai ÇED raporunda yer alan ,işletmede kullanılacak “Kimyasallar ve Miktarları” tablosundaki rakamlara bakıldığında,işletmede 19 yıl süresince 1,72 milyon ton zehirli ,yakıcı,dağlayıcı ve boğucu kimyasal madde kullanılacaktır.Ayrıca aynı tablodaki rakamlara göre İliç’teki doğal varlıklar yılda 325,19 yılda 6175 kamyon dolusu SODYUM SİYANÜRE maruz kalacaktır.Bu da yetmiyormuş gibi bu doğa parçasına yılda 445,19 yılda 8455 tanker dolusu konsantre SÜLFÜRİK ASİT reva görülecektir.Bu da yetmezmiş gibi işletme ömrü boyunca bu tesise 390 tanker dolusu NİTRİK ASİT gelecetir. Bu kadar asidi söndürmeye elbette yetmez ama 4655 kamyon dolusu SODYUM HİDROKSİT getirilecektir.Bunca kimyasalı 1000 hektar araziye yedirmeye kalktığınızda o toprak da,o kayaç da kendileri birer zehir haline gelir.

​Altın üretim işletmelerinde çevresel risk yaratan tek madde siyanür değildir.Su fazındaki siyanürü okside edip atığı barajlamakla ortadan kaldırılamayacak esas çevresel risk ve kalıcı toksik etki ,siyanür tarafından mobilize edilen ağır metallerden kaynaklanır.Metal hidroksitlerin,özellikle de Arsen (As) bileşiğinin katı çökelti halinde bulunduğu bir pH değerinde pek çok başka Arsen (As) bileşiği sulu fazda bulunur ve bunlar bu halleriyle tehlikeli birer zehirdir.Fare zehri olarak da bilinen Arsen’in akut etkisi ,aşırı miktarda alındığında öldürücü olmasıdır.Kronik etkileri ise,cilt kanseri,duyu bozukluğu,refleks kaybı ve depresyon,kansızlık,kalp yetmezliği,kan kanseri,lenf sistemi kanseri,karaciğer tümörü (anjiosarkom),doğuştan sakatlıklar,gelişmesini tamamlamadan doğan bebekler,akciğer kanseri böbrek yetmezliği ve üremi sonucu ölüm ,akıl hastalıkları ve nicesidir
Yıllık toplam primer üretimi sadece 2800 ton olan altın,diğer metallerin toplam üretim atığının ortlama 8 katını tek başına yaratmaktadır.Üstelik bu atık,bir cevher zenginleştirme atığı olmayıp toksik bir kimyasal proses atığıdır.Dünyada her yıl milyarlarca ton kimyasal atık oluşturan altın üretimi getiri/götürü açısından bakıldığında kaçak nükleer atık depolamaktan daha ahlak dışıdır.
Kuzey Anadolu Fayı (KAF) ve Doğu Anadolu Fayı’nın (DAF) kesişme noktasında bulunan Yedisu Fayı 90 km uzunluğundadır ve Erzincan’ın doğusunda yer almaktadır.Bunun hemen güneyinde ise Munzur Fayı bulunmaktadır.İTÜ Deprem Araştırma Alt Grubundan Prof.Dr.Naci Görür’e göre 1974 yılından bu yana deprem üretmeyen Yedisu Fayında büyüklüğü 7’nin üzerinde bir deprem beklenmektedir.Ayrıca Erzincan ve çevresindeki barajların depremleri tetiklemede önem teşkil ettiğini belirtmek gerekir.Barajların dolumu ile elastik gerilimin artması sonucu kayaçların arasındaki sıvı boşluğu basıncı artarak depremleri tetiklediği bilinmektedir. Burada oluşacak ve atık barajının seddesini yaracak bir depremin sonucu TÜRKİYE’NİN GIDA GÜVENLİĞİNİN ELDEN ÇIKMASI demektir. Karasu Çayı ve dolayısıyla Fırat Nehri membaından mansaba kadar zehirli çamurla birlikte akacaktır.Buradaki zehirli çamurlar barajlara ulaştığında,Fırat Nehri’ndeki ve barajlardaki su yıllar boyu kullanılamayacak hale gelecektir;BU DA TARIMSAL ÜRETİMİN SONU DEMEKTİR.
NASA USGS verilerine göre küresel ısınma nedeniyle Türkiye nehirlerinin önemli bir kısmının 2040 yılını göremeyeceği tahmin edilmektedir.Son kalacak iki nehir Fırat ve Dicle olacaktır.Böylesine önem taşıyan Fırat ve Dicle nehirleri ,böylesine çılgın “madencilik” projelerine kurban edilmemelidir.

KISACASI BU İŞİN PARDON’U YOK.”

KISACASI, YER ALTI KAYNAKLARIMIZ VE EŞSİZ TABİATIMIZ YABANCILAR TARAFINDAN TALAN EDİLDİĞİ GİBİ ÜLKENİN GIDA GÜVENLİĞİ,HALKIN YAŞAM HAKKI ELİNDEN ALINMAKTADIR.Uluslarası kapitalist şirketlerin bu değerli, güzide ülkemizi fırsatlar ülkesi olarak görmesine ve de topraklarımızı kobay haline getirmesine, yine bu ülkenin duyarlı insanları müsaade etmeyecektir. Bizden sonrada gelecek nesillerimize bırakacağımız başka bir ülke yoktur. Henüz yapım aşamasına yeni başlanan ve 2040 yılına kadar sürecek olan bu çılgın maden projesinin iptali için yargıya da başvurulmuş olup, ülkesini, vatanını, toprağını seven gelecek nesillerini düşünen, milyonlarca insanların da olduğuna ve imza kampanyayı imzalayarak bizden desteklerini esirgemeyeceklerine yürekten inanıyoruz.Çocuklarımıza yaşanabilir bir ülke bırakmak için gelin bir olalım.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

KAMPANYAYA KATILMAK İÇİN TIKLAYINIZ

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)