Atatürk dün de büyüktü bugün de büyüktür


Adam, “solcuyum” diye övünüyor.
Yüksek perdeden atıp, tutuyor.
“İşçi sınıfı” deyip duruyor.
“Burjuvazi” sözünü dilinden düşürmüyor.
“Proleter” kavramı üzerine “destanlar” yazıyor.
“Enternasyonalci” olmakla şişiniyor.
Atatürk’ü, beğenmiyor.
Kemalizm’i, küçümsüyor.
Milli olmayı “faşistlik” sayıyor.
Ulus Devleti, çağ dışı ilan ediyor.
*** *** ***
“Söylev” neyi anlatır bilmez.
Lenin’in, Stalin’in, Mao’nun, Fidel’in Atatürk “hayranı” olduklarından haberi yoktur.
Kulaktan dolma, uyduruk söylemlere kanmıştır.
Küreselcilerin, yayılmacı güçlerin yalan propagandalarına inanmıştır.
Bakıyorsun, liberal pozlarında. Bakıyorsun, “demokrat.”
Bakıyorsun, gericiyle paslaşıyor. Bakıyorsun, bölücüyle anlaşıyor.
Mustafa Kemal Atatürk’ü, “diktatörlükle” suçluyor!

*** *** ***
Yurtsever olmadan, “sosyalist” olunmaz.
Milli olmanın bilincine eremeden, “enternasyonalci” kalınmaz.
*** *** ***
Sözü uzatmayacağım.
Zekeriya Sertel’in yazdıklarını aktarıyorum.
Bilmeyenler için yazıyorum. Zekeriya Sertel, sosyalisttir.
Atatürk’ü eleştiren yazılara imzasını atmıştır.
Ama Sertel, vicdanlıdır, gerçekçidir, namusludur.
Geçte olsa, gerçeği görmüştür.
Örnek alınması dileğiyle, Zekeriya Sertel’in özeleştirisini köşeme alıyorum.
O, çokbilmiş yarım “aydınların” bilgisine sunuyorum.
İşte o özeleştiri yazısı. Buyurun, buradan yakın.
*** *** ***
“Vicdanımda bir hesaplaşma yapmam gerektiğini duydum.
Sağlığında biz bu insana karşı hürriyet ve demokrasi savaşı yapmıştık.
Onu demokrasi ve hürriyet getirmediği için adeta suçlu sayıyorduk. Onun hareketlerini diktatörce buluyorduk. Çünkü o vakit ormanın içindeydik. Ağaçları görüyorduk ama ormanı bütün büyüklüğü ile göremiyorduk.
Şimdi geçenleri daha aydın görebiliyorum.
Atatürk, memleketin sosyal, siyasal ve ekonomik hayatında büyük devrimler yapmıştı. Halifeliği ve padişahlığı yıkmış, yerine bir cumhuriyet rejimi getirmişti. Halkın sosyal hayatında ve geleneklerinde birçok esaslı değişiklikler yapmıştı.
Halife ve padişahtan yana olanlar Ona cephe almışlardı. İttihatçılar Ona suikast tertiplemişlerdi. Emperyalistler memleket içinde isyanlar çıkarmışlardı. İstanbul’da bütün halifeci, padişahçı ve gerici basın Atatürk’e karşı yaylım ateşi açmıştı.
Bütün bu koşullar içinde hürriyet ve demokrasi gelişebilir miydi? Tersine, devrim düşmanlarına karşı az çok ters davranmak gerekir.
Atatürk de iç ve dış düşmanlara karşı ihtiyatlı, tedbirli bulunmak ihtiyacındaydı.
Böyle olmakla birlikte Mussolini ve Hitler biçiminde diktatörlüğe gitmedi.
Kişi yönetiminden çok meclis egemenliğine, yani halk egemenliğine önem verdi.
Bütün koşullar Onun doğulu bir diktatör olmasına elverişliydi.
Fakat asker olmasına rağmen ‘benevolent diktatorship’ diye adlandırdıkları biçimde yumuşak, sevimli ve akıllı bir otorite kurdu. Bu otorite diktatörlükte olduğu gibi korkuya değil sevgiye dayanıyordu.
Ona bu kuvveti veren şey, halkın kendisine sevgiyle bağlı olmasıydı…
Biz eleştirilerimizi özgürce yapabiliyorduk. Nazım Hikmet, en devrimci şiirlerini Onun devrinde yazdı…
Atatürk dün de büyüktü, bugün de büyüktür, yarın da büyük kalacaktır.
Biz, uğrunda savaştığımız özgürlük ve demokrasiye ancak Onun açtığı yoldan ulaşabiliriz.”

Celal Durgun
celaldurgun@hotmail.com



 (Kaynak-Sinan Meydan – AKL_I KEMAL


Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)