Sosyal Medya İkircikleri


Ekranlara ve klavyelere sattığımız ruhlarımız artık ölmek üzere, dayanamıyorlar tutsaklığa. Görmemizi, duymamızı, dokunmamızı yani hissetmemizi engelliyorlar. İnsanları tanımıyoruz gerçek bizden haberleri yok bu korkunç sahiplerimiz yüzünden. Fotoğraflara indirgenmiş beğeni algıları ile yönetiliyoruz. Fotoğrafını beğendiğimiz kişilere aşık olup birkaç ay sonra kullandığımızı ve kullanıldığımızı anlayıp ruhumuzdan bir parçayı daha kaybediyoruz. Yani gerçeklerin ortaya çıkmasını; önemli olanın karakter, ruh ve sevgi olduğunu kabullenemiyoruz. Yalnızca fotoğrafımıza, gezdiğimiz yerlere, yediğimiz yemeklere “cool” ve “marjinal” profillerimize bakıp birkaç çekici cümle yazan insanlara cevap verirken hiç düşünmüyoruz gün gelip bir kaza geçirsek,  artık marjinal olamasak onların gözünde yerle yeksan olacağımızı. Bu cümleleri kuran tutsak ruhların karşılıklı aç ve bencil dürtülerini tatmin ettiğini göremiyoruz.

Büyük yazar Shakespeare çok daha önce söylemiş bunu “Beğendiğiniz bedenlere, hayalinizdeki ruhları koyup, bunu AŞK sanıyorsunuz.” Gerçek olma dürtümüz ortaya çıkıp es kaza doğal davrandığımızda  “ne yapıyorsun sen ya?” şeklinde hayalkırıklığına uğradığımız ama bunu kendimize yediremediğimiz dönüşler alıyoruz. Oysa bizimle yazışarak, bomboş cümlelerle ilgi açlığını gideren umut süpürgelerinden daha fazlasını beklemek yalnızca aptallık. Kendimizi kandırıyoruz.  Onlar bize gerçekten sarılır mı? Her halimizle her koşulda sever mi? Koklayarak öper mi? En umutsuz anımızda elimizden tutup kaldırır mı? Yapmaz, yapamaz ama aralarında çok zeki olanları vardır yapar gibi gösterirler kendilerini çok tehlikelidir bu süpürgeler, uzun zaman içlerine çektikleri bizleri açlıklarında yok ederler. Düşünsenize bütün sınıf arkadaşlarınızı toplayıp bugün güzel miyim beğenenler el kaldırsın desek ne kadar saçma olur değil mi? Bu yemeği yedim beğendiniz mi? Burayı gezdim gezebilir misiniz? Yapılan araştırmalar sosyal medyada uzun vakit geçiren insanların depresyona olan eğilimlerinin arttığını gösteriyor. WhatsApp tarzı iletişim kanalları sebebiyle iletişim kalitesi tatmin edicilikten uzak ve yapay. Yüzyüzeyken birbirine oynayan insanlar bu mecralarda şahbaz oluyor. Uzun süreli ilişkilerden çıkmış insanlar bir süre sonra buralardan uzun süre tatmin edilmiş ilgi isteklerini tekrar tatmin etmek için kurbanlar arayıp aylarca onlarla oynuyorlar. Bunu en yakın arkadaşımda bile gözlemledim evet pişman oldu ama bir insanı kullanmıştı bile. Telefondan kalkan gözlere bakın karanlık, hüzünlü ve yorgun. Vücudun manyetik alanı sürekli bozuluyor dengemiz kaçmış durumda ama insanoğlu kendini kandırma konusunda usta, düşüş kötü olsada hep inkar ediyor. Eski ilişkilerin ve iletişimin netliği yok artık bu acımasız insanlar aylarca peşinden koşturup ilgiyi kaybedince yumuşuyorlar kurbanları kaçmasın diye. Sevgi ve iletişim bu değil kesinlikle çok daha saf çok daha net ve gerçektir. İnsan sevdiğiyle oynamaz, oynayamaz sevmese bile saygı duyduğuna böyle yapamaz bu kullanıp atmaktır.

Günümüz ilişkileri kullan-at şeklinde yüzeysel ve yapmacık. Bir yazıda okumuştum; kelimeleri bile kullanmayıp yalanlarımızı, uydurduğumuz herşeyi “emojilerle” kapatıp öyle satıyoruz karşı tarafa. Çok doğru söylüyor saçma sapan kelimeler uyduruyoruz aptalca resimler atıyoruz çünkü biz gerçeği yaşamıyoruz, oyun oynuyoruz. Bu oyunu süslemezsek inandırıcılığı azalıyor bunu çok iyi biliyoruz. Herkes çok iyi müzikler dinliyor mesela bize ne bundan kendini kendince ifade etmek daha zor değil mi? Satıyoruz kendimizi göz göre göre. İçi boş çıkan Pandora’nın kutularını görünce önce kendimize sonra çevreye itiraf edemiyoruz. Sonra çaaat diye “unfollow” ediyoruz. Böylede “net” böylede “gerçeğiz” işte.

Senanur Çiftçi
gencyazarlar.org

Yorum Gönder

1Yorumlar
Yorum Gönder