Padişahlar bile şaraba mağlup oldular

Türkiye, içkinin en pahalı hale getirildiği ülkelerden birisi oldu. Çoğu insan, hükümetin rakı ve şaraba yaptığı zamları; ekonomik değil dinsel bir tutum olarak görüyor. Denilen odur ki AKP hükümeti, içkiyi dinsel gerekçelerle yasaklayamadığı için, sık sık zam yaparak içilemez hale getirmek istiyor.
Hemen belirtelim ki tarihte hiçbir devlet, hiçbir hükümet şarabı yenemedi. İçenleri astılar kestiler ama sokaklarda kan akıtılması kan renkli şarabın içilmesini engelleyemedi.
En dindar Osmanlı devlet adamlarından Ziya Paşa bile şöyle demiyor muydu:
‘İç bade sev güzel var ise akl ü şuurun
Dünya var imiş ya ki yoğ imiş ne umurun’

KURAN’DA ŞARAP VAR MIDIR?

Diyeceksiniz ki bu yasak nereden çıktı?
Öncelikle önemli bir bilgi vereyim: İslamiyetin başlangıcında ilk Müslümanlar şarap içiyorlardı. Kuran’da da öteki dünya hayatı övülürken, orada insanlara çok lezzetli şaraplar sunulacağı anlatılıyordu.
Biliyorum ki Kuran okumadıkları halde Kuran uzmanı geçinenler bana kızacaklar ama gerçek budur. İnanmıyor musunuz? O zaman Muhammad Suresi’nin 15. ayetini okuyalım:
‘Allah’a karşı gelmekten sakınanlara söz verilen cennet şöyledir: Orada temiz su ırmakları, tadı bozulmayan süt ırmakları, içenlere zevk veren şarap ırmakları, süzme bal ırmakları vardır.’
Yetmedi mi? Nahl Suresi’nin 76. ayetine bakın… Yetmedi mi; ‘Rableri onlara tertemiz şarablar içirir!’ diyen İnsan Suresi’nin 21. ayetine bakın. Yetmedi mi kadeh tokuşturmaktan söz eden Tur Suresi’nin 23. ayetine bir göz atın.
Uhud Savaşı’nda Müslümanlar yenildikten sonra Medine’de şarap içenler arasında kavga çıktı. Çünkü, herkes mağlubiyetin suçunu birbiri üstüne atıyordu. Peygamber, bu durumu gördü, üzüldü. Böylece, 625 yılı sonlarına doğru değişik aşamalardan geçen kesin bir yasaklama geldi. Maide Suresi’nin 90. ve 91. ayetlerinde içki; falcılık ve puta tapmakla eş tutulup ‘Şeytan işi, pislik’ ilan edildi. Yine de Bakara suresi 219. ayetinde içkinin zararları gibi faydasına da gönderme yapıldı.
Siz sanıyor musunuz ki bu Kuran yasağı Arap derebeylerini durdurdu? Örneğin Allah’ın kılıcı diye övülen Halit bin Velid, Ebu Bekir halife iken, şarap içip yoksul bir Arab’ın karısına tecavüz ediyor, kadının kocasını öldürüp kafasını kesiyor, tandıra atıp kızartabiliyordu ama kendisine dokunulamıyordu.
Bugün, Müslümanlar işte böyle bir adamı Alla’ın kutlu kişisi olarak görmekteler; adına yapılan camilerde saf tutup ibadet etmekteler.. Neyse…
Asıl rezalet ise Emeviler döneminde başladı. Emirülmüminin, yani Müslümanların emiri unvanını taşıyan Emevi padişahları şarap içip minbere çıkıyorlar ve Cuma namazını öyle kıldırabiliyorlardı. Bunlardan Velit öyle çılgınlaşmıştı ki Kuran’ı sarayın avlu duvarına dayıyor, ‘Haydi gücün bana yetsin bakalım!’ diyerek oklayıp parçalıyordu.
Artık ok yaydan çıkmıştı. Lakin, egemenler, kendi içtikleri ve hakkında övgü dolu şiirler yazdıkları şarabı halka yasaklıyorlardı.

OSMANLILAR DA İÇKİCİYDİ
Türkler, içkici bir millettir. İçki içip esrimek bir tür tapınmak idi. Beyler ve hakanlar da içki meclisleri kurarlardı. Bu mecliste hakanın eşi olan hatun da yer alır o da eşine içki sunar, onun elinden de içki içerdi. Bu içki kadehine ‘tolu’ denilirdi. Moğolistan’dan Hakkari Gevaruk Yaylası’na kadar uzan Türk dünyasında elinde dolu tutan bey (beğ/bek/bik) heykellerine rastlıyoruz ki bunlar aslında mezar taşlarıdır. Beyler bu sagrakla yani dolu ile (şarap kadehi ile) Yer altı tanrısına (Kara Han) saygı sunmaktadırlar. Bugün dolu diye anılan bu Türk geleneği Anadolu’daki Aleviler arasında az çok devam etmektedir.
Osman Bey; devletin temelini attığında onu baş bilen beyler tarafından ‘dolu içilerek’ kutlanmıştı. Yıldırım Bayezid’in içki yüzünden devlet işlerini bile ihmal edecek hale geldiği bütün Osmanlı yazmalarında yer alır. Fatih’in babası 2. Murad’ın tahtı genç oğluna bıraktıktan sonra çekildiği Manisa’daki bağ köşkünde her gece içki meclisleri kurduğu, dansöz oynattığı da tarih yazmalarında yer alır. Hiç kuşkusuz ki en büyük Osanlı padişahı olan ve dünya tarihinde yeni bir çağ açan Fatih Sultan Mehmet’tir. O da içki meclisleri kurdurup eğlenenlerdendi.

BABA YASAKLADI OĞUL İZİN VERDİ
Padişahlardan Kanuni Süleyman ömrünün sonlarına doğru bir din adamının etkisiyle sofulaştı. Dönemin Avusturya elçisi O. G. De Busbecg ilginç bilgiler verir. Sultan Süleyman, genç oğlanlardan oluşan çalgıcı takımını dağıtır. Bunların mücevherlerle süslü çalgı takımlarını da kırdırıp yaktırır. İş bununla kalmaz. Busbecg yazıyor: ‘Peygamberin emrine aykırı olarak İstanbul’da şarap içmek pek yaygın bir hale gelmişti. Bir gün, Sultan’ın bir fermanıyla şarap içmek, imal etmek ve ithal etmek yasaklandı. Bu yasak Müslümanlardan başka Hıristiyan ve Yahudileri de kapsıyordu. (Ö) ‘
Bu yasaktan çok rahatsız olan bazı Rumlar bir kurnazlık düşünüp Sultan’ı yasaktan vazgeçirmek isterler. Sultan’ın geçeceği yolun kıyısındaki bağlardaki üzüm köklerini kesip yol üstüne yığarlar. Padişah bunu görünce şaşırır ve bir Rum’u çağırıp sebebini sorar. Rum der ki: ‘Sultanım siz emrettiniz biz de yaptık. Eğer artık şarap imal edemeyeceksek bu bağlar odundan başka işe yaramaz.’
Sultan kızar: ‘Be çılgınlar, bağdaki üzümün suçu ne? Şarap yapacağınıza üzüm yeyin. Şarap yapılmıyor diye elma ağaçlarını da kesip odun mu yapacaksınız?’
Osmanlı’nın en güçlü döneminde bile İstanbul’da çok şarap içildiğinin izleri Ebussuud Efendi’nin fetvalarından bile anlaşılıyor. Öyle ki ‘Bu şarap hoş şeydir, bunu içmeyenin avradını filanlayayım!’ diye sövenlerin olduğu görülüyor.
Halk böyle diyebiliyorken Şeyhülislam Ebussuud Efendi, bırakın şarap içmeyi kebap yeyip boza içmeyi bile günah ilan etmişti. Ama onun fetvaları da yel gibi gelip gitti.
Elbette Padişah Süleyman’ın bu yasağı uzun sürmedi. Onun ölümü üzerine yerine geçen oğlu Selim şarap imal edilmesine, alınıp satılmasına 23 Temmuz 1573 tarihli buyruğu ile izin verdi. Neden?
Çünkü yasağa karşın şarap ve rakı gizlice getiriliyor, satılıyordu. Devlet de önemli bir gelirden olmuştu. İstanbul kadısına emir veren padşah, artık şarap getirilebileceğini ama bunlardan vergi alınmasını istiyordu.
17. Yüzyıl’da 4. Murad, kendisi içmesine karşın, halktan içenleri bölük bölük öldürttü. Oluk gibi kan akıttığı halde içki içilmesini engelleyemedi.
Aynı yüzyılda Şeyhülislam Yahya Efendi şöyle diyordu bir şiirinde:
‘Mescide bırak iki yüzlü dedikoducular gevezelik etsinler.
Sen meyhaneye gel ki burada ne dedikodu var ne de o iki yüzlüler.’
Halka şarab içmeyi günah gösterenlerin, meyhaneyi camiden üstün tutan bu tür şiirleri çok çok yaygındır.
Osmanlılar zamanında sadece rakı (arak) ve şarap değil esrar ve özellikle de afyon çok kullanılıyordu. Afyon sakızı kullananlar için bugünkü Bayezid Meydanı’nın bulunduğu alanda küçük barakaların olduğu, çoğu insanın buralara gelip afyon aldıktan sonra kendilerinden geçtikleri ayrıntılı biçimde kaynaklarda bulunmaktadır.
İnsanoğlu böyledir. Yasağı ve günahı kırmayı çok sever…
Kimi türban yasağına başkaldırır, kimi içki yasağına…
Siz, Padişah Süleyman gibi, ‘Şarap içmeyin üzüm yeyin!’ deseniz bile…


Rıza Zelyut
Güneş

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)