Atatürk'ün Partisindeki Bilinçsizler

Sevgili okuyucularım, adı Hüseyin Aygün olan bir Tunceli CHP milletvekili çıkıyor piyasaya ve inanılmaz, acayip laflarla hem Atatürk dönemini, hem de kendi partisini zor durumda bırakıyor.

1937 ve 1938 yıllarında, Atatürk döneminde çıkan Dersim isyanı kanla bastırılmış, insanlar bombalanmış, karadan harekat yapılmış ve öldürülmüş. Bunun hesabı sorulmalı imiş!

Bu sözler ortalığı karıştırdı. Oltanın ucunda yemi gören sazan balıkları Hüseyin'in sözlerinin üzerine derhal atladı: AKP, Kürtçüler ve entel-liboş takımı.

Kimi Meclis'te komisyon kurup "Katliamı (!)" irdelemekten söz etti, kimi de o harekatta pilot olarak görev yapan rahmetli Sabiha Gökçen'in isminin, İstanbul'daki havaalanından kaldırılmasını istedi.

O günkü adıyla Dersim, Cumhuriyet dönemindeki ismiyle Tunceli isyanı, Cumhuriyet rejimine karşı çıkarılan irtica ve Kürtçülük isyanlarının ne ilkidir, ne de sonuncusu.

Cumhuriyetimizin başı, bu iki kesimle hep derde girmiştir. Her biri uzun uğraşlar sonunda bastırılmış, ancak yılanın başını ezmek mümkün olmamıştır. Uzantıları bugün de aramızdadır! Burada birkaç isyanı saymakta yarar var:

Hakkari'de Nasturi isyanı... Şeyh Sait isyanı... Şapka devrimi sonrasında çıkan isyanlar... Menemen'de Asteğmen Kubilay'ın başının kıtır kıtır kesilmesi olayı... Ağrı Kürt isyanı... Son örnek:

1984 yılından bu yana süregelen ve giderek siyasal boyut kazanan Kürtçü PKK isyanı.

Bu son isyan nasıl silahla' bastırılmak isteniyorsa, Dersim dahil ötekilerde de aynı yöntem kullanılmıştır. İsyana karşı silah kullanılır.

Devlet, kendisine baş kaldıran kesimlere dünyanın hiçbir yerinde çiçek atmaz.

*** *** ***

Bugünkü adı Tunceli olan Dersim, Osmanlı'dan beri devlet açısından ulaşılmaz bir yer olarak kaldı. Zor coğrafyası nedeniyle oralara devlet giremezdi. Fakir ahali, geçimini eşkıyalık-soygunculuk yaparak sağlardı. Bölgede her zaman egemen olan, aşiret yapısı idi. Tek otorite aşiret reislerinden oluşurdu.

Cumhuriyet, Dersim'e girdi. Yollar, köprüler, okullar, kışlalar ve sağlık kuruluşları ile, bu bölgeye ilk kez hizmet ve uygarlık götürüldü. Ancak böyle olması aşiret reislerinin hoşuna gitmiyordu çünkü ellerindeki otorite devletin eline geçmeye başlamıştı. İsyan ettiler.

Atatürk döneminde bu konuda çeşitli raporlar hazırlandı, alınacak önlemler gözden geçirildi. Ama asileri, isyancıları yola getirmek mümkün-olmuyordu...

İsyancılar karakolları, köyleri basıyordu. Bunlara nasihat heyetleri gönderildi, hiçbir işe yaramadı. Bazı aşiretler ise devletten yana tavır koymuştu.

Atatürk bile isyan bölgesine gidip harekatı yönetmek zorunda kaldı.

Nice badireleri atlatan Cumhuriyet rejimi, o yıllarda Şeyh Rıza'nın Dersim isyanıyla boğuşuyordu.

Elbette ölenler oldu, üzücü olaylar yaşandı. Sayı bilinmese bile, birkaç bin kişinin öldüğü iddia ediliyor.

Efendim, uçak filoları bombalamış, halkın üzerine gaz sıkmış! Pilotlardan biri de rahmetli Sabiha Gökçen imiş.

Evet, Gökçen o harekatta pilot olarak yer aldı ama babadan kalma birkaç köhne uçağımızla!.. O dönemde Türk Devleti, hangi modern uçak filosuna sahipti!

*** *** ***

CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, bu Dersim isyanını gündeme bilerek getirdi. Amacı Atatürk dönemini karalamak, o dönemden hesap (!) sormak, daha da ötesinde AKP'nin, Bülent Arınç gibilerle birlikte Kürtçü kesimin, AKP yandaşı entel-liboş kesimin ellerine koz vermek ve kafaları karıştırmaktı.

Şimdi bir bakıyoruz, ismi cismi bilinmeyen bu şahsı Tunceli'de partisinin listesine koyarak Meclis'e taşıyan Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte parti yönetiminden kesin bir tavır yok!

Hüseyin Aygün gibiler, bilerek veya bilmeyerek yukarıda değindiğim kesimlere çalışan Truva atları olarak görev yapar. Ağızlarından çıkanı kulakları duymaz, sözlerinin kimler tarafından nasıl kullanılacağının hesabını yapamazlar. Ya da yaparlar da, istedikleri zaten bu kargaşa ortamının yaratılması, çiğnemeleri için karşıtların ağzına sakız verilmesidir!..

Birkaç cümle ile ortalığı karıştırıp ünlü olmak, bilinmeyen isimlerini duyurmaktır!

Bir parti düşünün ki, "Atatürk'ün partisi" olarak bilinir!.. Ve o parti içindeki bazı bilinçsizler, Atatürk dönemini yıpratıp milletin gözünden düşürmek için ellerinden geleni artlarına koymazlar. Hem de nice yalanlar söyleyerek!

Bu nasıl bir genel başkandır, nasıl bir parti yönetimidir ki, yapılan bu terbiyesizliğe sessiz kalırlar, sadece birkaç isteksiz cümleyle Hüseyin'in disipline sevk edileceğini falan geveleyerek zaman kazanmaya kalkışırlar!

O şahıs derhal ihraç edilmeli, hizmetini bundan sonra, sözleriyle hizmet verdiği AKP'de ya da BDP'de sürdürmelidir.

Hiç kuşkum yok, aportta bekleyen bu kesimler yakın gelecekte, 1925 yılındaki Şeyh Sait isyanını, 1930 yılındaki Menemen irtica olayını da gündeme taşıyıp Cumhuriyet rejimini bir kez daha lekelemeye kalkışacaklar. Aynen PKK olayında yıllardır yaptıkları gibi.

Türk milletinin yüzde 30'a yakını, bir umut olması dileği ile bu CHP'ye oy veriyor!

Bir genel başkanın, bir partinin gerçek niteliği ve kararlılığı, böyle durumlarda ortaya çıkar. Böylesine duyarlı konularda Tayipgillerle, vesairelerle yapılan ağız dalaşlar ile değil.

Vay CHP vay, sana helal olsun!

*** *** ***

KISA KISA TÜRKİYE MANZARALARI!

TAYYİP, bedelli askerlik koşullarını bugün açıklayacakmış. Askerlikten yırtmanın, parayı bastırıp Burdur'da üç hafta askerlik adı altında ense yapmanın maliyetini bugün öğreneceğiz.

Biz beklerken, rezalet, ya da komedi başladı bile!

İnanlar şirketi yönetim kurulu başkanı Serdar İnan, kendi şirketlerinden ev alacakların bedelli parasını ödeyeceklerini açıkladı. Eğer evi bayan alacaksa, onun kardeşi, amcaoğlu veya bir başka yakınının bedelini şirket ödeyecekmiş.

Kurasız çekilişsiz askerlik!..

*** *** ***

Sadece İstanbul'un değil, Türkiye'nin önde gelen üniversite hastaneleri olan Çapa ve Cerrahpaşa tıp fakültesi hastanelerinde bugün acil olaylar dışında grev var.

Bu dev hastanelerin öğrenci yetiştiren hocaları, uzman hekim ve asistanları ile sağlık çalışanları bugün hasta bakmayacak, ameliyat yapmayacak.

Doktorlar, hükümetin sağlık politikasını suçluyor. Hastalar muayene ve ameliyat sırası beklerken, muayenehanesi olan doktorlar üniversite hastanelerinde muayene yapamıyor, en deneyimli hocalar ameliyata giremiyor.

Hükümet, onları özel hastanelere peşkeş çekiyor çünkü özellerin tümüne yakını, iktidar yandaşlarından oluşuyor.

Hükümet, Türkiye'nin dört bir yanındaki üniversite hastanelerini kasıtlı olarak batırmaya çalışıyor.

Yılların hocası konuşuyor:

"Her ile bir tıp fakültesi açıyorlar! Tıp fakültesi açmak kolaydır da, buradan hekim yetiştirmek zordur. Hocası olmayan bu fakültelerden hekim değil, kasap bile çıkarsanız başarılı olmaz, kendi kolunu keser!"

Emin Çölaşan
Sözcü

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)