Hasan Pulur yazdı:"Demek 50 yıl oldu…"

Demek 50 yıl geçmiş… Kurtuluş Savaşı için “Türk’ün ateşle imtihanı” derler.
Almanya macerası da “Türk’ün dili ayrı, dini ayrı, yediği içtiği ayrı insanlarla sınavıdır.”
Hem de ne sınav!
Kapı açılmıştı, “Alamanya kapısı” açılmıştı, işsizlik, yoksulluk ve tatlı hayaller…
Yalnız bu kapıyı açıp girmek sanıldığı kadar kolay değildi.
Tophane’deki İş ve İşçi Bulma Kurumu’nda sıraya girmek “umut gönüllüleriyle” doluydu.
Almanlar alacakları adamın “dişi”ne “çişi”ne bakmadan almıyorlardı.
Almanlar “ucuz işçi” alacaklar, Türkler de “DM-Doyçe Mark” zengini olacaklardı.
Hesap buydu!
* * *
Her şey hesaplanmıştı da “insan” hesaplanmamıştı, oysa insan hesaba kitaba gelmezdi, bunu hesaplayamamışlardı.
Hele Almanlar, hele Almanlar.
Dünyada kendilerinden başka insanlar da olduğunu anlayıp, şaşkına döndüler.
İnsanların “dişine” ya da “çişine” bakmak yetmiyordu. Sirkeci’den trene doldurup, Münih’te bando mızıka ile karşılamak da…
* * *
Ucuz işçi, hatta bedavaya gelmiş Türkler, Alman ekonomisinin çarkına düşmüşlerdi.
Çarkın içine düştükleri doğruydu da, hepsinin o çarkın dişlileri arasında öğütüldükleri söylenemezdi.
Oysa hesap o kadar kesindi ki!
Bu adamları ambarlara doldururuz, eline üç beş fenik veririz, sonra da verdiğimizi üretim ekonomisi içinde geri alırız.
* * *
Oysa onlar insandı.
O insanın acısı, derdi, kederi, aşkı, sevgilisi, çoluğu çocuğu yok muydu?
Bunlar da vardı ama, hesapta yoktu!
Hem çoğu da sanıldığı gibi gidici değil, kalıcıydı.
Para biriktirip memleketlerine gönderiyorlardı.
* * *
Bu insanlarla anlaşmak Almanlar için çok güçtü, o kadar yabancıydılar ki, ileride “en iyi Türk ölü Türktür” diyecek kadar.
Almanya’da kalanlar oldu, dönenler de oldu, uyup yaşayanlar oldu, içlerinden yazarlar çıktı, mühendisler çıktı, sinemacılar çıktı, toplum bilimciler çıktı, sanatçılar çıktı, hele futbolcular…
* * *
En popüleri de onlardı.
Hem “Türküz” diyorlardı.
Ve bunu iftihar ederek, gururlanarak söylüyor, lakin “tercih” denilince Alman Milli Takımı’nı tercih ediyorlardı. Almanlar onların da gözünü açmıştı.
* * *
50 yılda çok şey yaşandı, çok şey yazıldı, çok laf edildi, birinci kuşağın yerini ikinci kuşaklar, onları da “üçüncü kuşaklar” izledi…
Sırada dördüncü, beşinci kuşaklar var. Toplam 2,5 milyon nüfus…
* * *
Bu maceraya, elli yılın macerasına bir halk ozanı, sazıyla damgasını vurdu:
“Alamanya, Alamanya
Benden aptal bulamanya!”
Acaba!

Hasan Pulur
Milliyet
Tags

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)