Mustafa Balbay yazdı:"Diktatör Devrilince"

2010 yılı Aralık ayı ortasında Tunus’ta başlayan “Arap Baharı” 11 aydır çiçeklenemedi. Yer yer beliren çiçeklenmelerin de nasıl bir meyveye duracağı tam olarak belli değil.

Bütün Arap dünyasında toplumsal hareketler var. Öne çıkan ülkeler Tunus’un yanı sıra Libya, Mısır, Suriye.

Sosyal bilimlerin başlıca kurallarından biridir; otoriter rejimlerde diktatör devrilince toplumun dağarcığında ne varsa o yüzeye çıkar. Libya, Tunus ve Mısır’da ortaya çıkan yeni yönetim şekli seçenekleri böyle özetlenebilir.

1956’da bağımsız bir devlet olarak tarih sahnesine çıkan Tunus’ta, Burgiba’nın önderliğinde öteki Arap ülkelerinden daha farklı reformlar yapıldı. Kadın – erkek eşitliği anayasal bir hak olarak benimsendi, eğitim sistemi modernleştirildi.

Öteki ülkelere oranla Tunus’un evrensel demokrasiye daha yakın durmasının kökeninde bunlar var.

***

Libya’da geçici yönetim ayakta durabilmek için şeriatı temel bir yönetim ilkesi olarak benimsediğini duyurdu. Devamında nasıl bir yönetim yapısı oluşur; belli değil.

Libya’da öne çıkan muhaliflerin kaçı bahardan önce kışı Kaddafi ile birlikte geçirmiştir, sorusuna yanıt aransa sayının çok az çıkacağını sanmıyorum!

Muhalefete hiç hayat hakkı tanımayan Kaddafi’ye muhalefet tabii ki kendi içinden çıkacaktı, değerlendirmesi de yapılabilir. Ancak soru Kaddafi’den sonra nasıl bir yapının oluşacağı ise eldeki malzeme de bu.

Mısır’ın seyri daha değişik. Hüsnü Mübarek devrildi, yerine askeri yönetim geldi!

Bu nasıl bahar?

Burada da en azından görünür gelecek için elde bu vardı. Askeri yönetim iç barışı sağlamak için sık sık silaha da başvuruyor. Kahire dışındaki kimi şehirlerde düzenlenen gösterilere güvenlik güçlerinin müdahale etmesinin ardından ölümlerin olması, Tahrir hayallerini Nil’in derinliklerine gömmese de gölgeliyor.

Mısır hem Arap dünyası hem Batı açısında çok önemli bir ülke. ABD ve Avrupa kendisine uzak bir yönetimin gelmemesi için elinden geleni yapıyor.

1920’lerde Mısır’da kurulan, zamanla pek çok Arap ülkesinde benzeri örgütlenen Müslüman Kardeşler’in Kahire’nin yeni yapısının neresinde olacağı da belli değil.

***

Bu üç ülkenin şekillenmesiyle ilgili tartışmalarda yer alan motiflerden biri de “Türkiye deneyimi”. Daha doğru anlatımla AKP modeli.

Mısır, Tunus, Libya kendi içinde bile birbirine benzemezken AKP’nin bunların tümüne model olacağını düşünmek gerçekçi değil. Kaldı ki Başbakan’ın bu ülkelere yönelik gezisinden sonra esen hava her ülkede farklıydı; ortak nokta AKP modeline soğuk bakıştı.

Bu ülkelerin tümü bizim Akdeniz komşumuz. Sadece içi boş bir komşuluk da değil. Tarihsel bağlar bir yana, 1970’lerde filizlenen “Akdeniz ülkeleri” örgütlenmesi az da olsa yol almıştı. Ortak kurumlar oluşmuştu. Çok fazla ses getirmese de Akdeniz Olimpiyatları canlılığını koruyor. Bölgesel işbirliklerinin ayrı bir önem kazandığı günümüzde 16 Akdeniz ülkesinin işbirliği sıradan bir girişim değildi.

Hep Arap dünyası diye anıyoruz ama, bir yanıyla Akdeniz havzası yeniden şekilleniyor.

Geleneksel Türk Dışişleri, Arap Baharı’nı kışlıkları tamamen dolaba koymadan karşılardı. İçişlerine karışmazdı ama, uygun yöntemlerle birikimini paylaşırdı. Kırıcı, heyecanlandırıcı, yön verici demeçlerden kaçınırdı.

AKP bunun tam tersi bir yöntem izliyor. Bunu alkışlayan, büyük devlet olduk diyenler var. Büyük devlet söylemle olmuyor. Üstelik büyük devlet olmak büyük riske girmek de değildir. Her uluslararası plana ilk atlayan olmak hiç değildir.

Bütün bunlardan öte iç barışımız bu kadar kırılganken şu atasözünü de unutmamakta fayda var:

Evin camdansa başkasının evine taş atma!

Mustafa Balbay
Cumhuriyet
Tags

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)