Nefes almak da bayramdır mesela!

Bugün bayram… Değişen ne peki? Ya da dün neden bayram yapmadık, en azından hâlâ hayatta olduğumuz için?

Derin konular bunlar ve üzerinde bugüne kadar çok düşünüldü, yazıldı çizildi…
Ama hiçbiri Can Yücel’in aşağıdaki satırları kadar beni etkilemedi:

Madem bugün bayram, o satırları sizinle paylaşmanın tam zamanıdır:

***

“Hayata rasgele serpiştirilmiş ilahi ikramlar, kıymet bilen kullara her daim bayram yaşatır.

Nefes almak bayramdır mesela; günün birinde soluksuz kalınca anlar insan…

Görmenin nasıl bir bayram olduğunu karanlık öğretir; sevmeninkini yalnızlık…

Sızlamayan her organ, hele de burun direği bayramdır.

Bayramdır, elden ayaktan düşmemek, zihinden önce bedeni kaybetmemek, kurda kuşa yem olmayıp ‘Çok şükür bugünü de gördük’ diyebilmek…

Sevdiklerinle geçen her gün bayramdır.

Küsken barışmak, ayrıyken kavuşmak, suskunken konuşmak bayramdır.

Bir kitabı bitirmek, bir binayı bitirmek, bir okulu bitirmek, kâbuslu bir rüyayı, kodeste ağır cezayı bitirmek bayramdır.

Yoğun bakımda sancılı geceyi ya da kangren olmuş bir ilişkiyi bitirmek de öyle…

Vuslat da bayramdır öte yandan…

Endişe içinde beklediğinden mektup almak, telefonda ansızın sesini duymak, deli gibi burnunda tütenin boynuna sarılmak bayramdır.

En acıktığın anda dumanı tüten bir somunun köşesini bölmek, korktuğunda güvendiğine sarılabilmek, dara düştüğünde dost kapısını çalabilmek bayramdır.

Bir sürpriz paketinden çıkan hediye, tatlı bir şekerlemede üstüne serilen battaniye, saçlarını müşfik bir sevgiyle okşayan anne bayramdır.

‘Ona güvenmiştim, yanılmamışım’ sözü bayramdır.

Hiç aldatmamış, aldanmamış olmak bayram…

Yeni bir sözcük öğrenmek, bir tünelin sonuna gelmek, müzmin bir işin kapısını çarpıp uzun bir yola çıkıvermek bayramdır.

Zorluklara tek başına göğüs gerebilmek, gereğinde haksızlığın üstüne yalın kılıç yürüyebilmek bayramdır.

Yeni eve asılan basma perdeler, alın teriyle kazanılmış ilk rızkın konduğu çerçeveler, yüklü bir borcun son taksiti ödenirken sıkılan eller bayramdır.

Evde yalnızlığı noktalayan insan nefesi, akşam kapıda karşılayan yavuklu busesi, sevdalı bir elin tende gezmesi, nice adağın ardından çınlayan çocuk sesi bayramdır.

Sonrasında gelen ilk diş bayramdır, ilk söz bayram, ilk adım, ilk yazı, ilk karne bayram…

Güne gülümseyerek başlamak bayramdır.

‘İyi ki yanımdasın’ bayram, ‘Her şeyi sana borçluyum’ bayram,

‘Hiç pişman değilim’ bayram…

Evlatların mürüvvetini görebilmek, eve dolu bir torbayla gidebilmek, konu komşuyla yarenlik edebilmek, akşamları eskimeyen bir keyifle çay demleyebilmek bayramdır.

Zamanı donduran eski fotoğraflara nedametsiz bakabilmek, altı çizilmiş eski kitapları aynı inançla okuyabilmek, yol arkadaşlarının yüzüne utanmadan bakabilmek bayramdır.

Alnı açık yaşlanmak bayramdır; ulu bir çınar gibi ayakta ölebilmek bayram…

Bunların kadrini bilirseniz, kıymet bilmeyi öğrenirseniz her gününüz bayram olur.

Meraklanmayın, öyledir diye size deli demezler.

Deseler de böyle delilik, bayram artığı günlerdeki nankör akıllılıktan evladır.”

***

Kurban Bayramınız kutlu olsun!

*****

BAYRAMLIK!

Koyunlar keçiler ve koçlar için

Ne kadar bayramsa Kurban Bayramı

Bu barış var ya, bu barış

Cephedekiler için o kadar barış!

Can Yücel

*****

Günün Sorusu

Diyanet İşleri Başkanlığı’na 1 Ocak 2003’ten bugüne 29 bin 113 yeni personel alınmış… Çoğu müezzin kadrosunda olan bu personelin 4 bin 299’u Milli Eğitim Bakanlığı’na geçmiş ve okullara müdür ya da müdür yardımcısı olarak atanmış… Sorum Milli Eğitim Bakanı’na:

Yüz bine yakın öğretmen adayı atanmak için kadro açılmasını beklerken, Diyanet’ten müezzin transfer etmenizin özel bir nedeni var mı?

*****

Bakalım hırsızlığın, gaspın helalini de icat edecekler mi?

ABD’li bir firma, “helal şarap”tan sonra şimdi de “helal viski” üretmiş…

Kurban Bayramı öncesine yetiştirilip Müslümanlar için piyasaya sürülen içkide hem alkol yokmuş, hem de tadı diğer viskilerden farklı değilmiş…

Affedin ama… Ben bu işlerden hiç anlamıyorum!

“Kafa buldurmayan” içkiyi insan neden içer ki?

Madem çakırkeyif olmak gibi bir derdin yok; o zaman şart mıdır ille de bira, şarap ya da viski içmen?

Mesele ille de günah işlemeden o lezzeti tatmaksa… O kadar matah bir şey değil ki zaten bunlar!

Acı bir kere… (Çocukları kandırmak için yazmıyorum, gerçekten öyle değil mi?)

***

Dininin gereklerini yerine getiren bir insanın; zaten “haram” kılınmış şeylere tenezzül etmemesi, aklından bile geçirmemesi gerekmez mi?

Ediyorsa; bu, bir yerde “arıza” olduğunu göstermez mi?

Fırsatçıların da bu “arıza”ları kullanıp, paraya para dememesi, başka bir günah sayılmaz mı?

***


Yakında “hırsızlığın, gaspın, cinayetin de helali”ni icat ederlerse…

Kendime söz veriyorum:

Şaşırmayacağım.

Mustafa Mutlu
Vatan
06.11.2011

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)