AKP'nin Arka Bahçesi Oldular

Sevgili okuyucularım, her demokratik ülkede en etkili sivil toplum kuruluşları arasında sendikalar yer alır. Türkiye’de sendikalar milyonlarca emekçiyi içlerinde barındırır ama sesleri çoğunlukla çıkmaz.
Ülkemizin en büyük işçi birliği olan Türk-İş bunların başında gelir. Büyük bir sessizliğe bürünmüş, ipleri iktidarın ellerine teslim etmiştir.
Dünyanın bütün demokratik ülkelerinde işçi sendikaları ile hükümetler arasında sürtüşme, tartışma, hatta kavga çıkar.
Bizde ise tam tersidir!
Türk-İş yönetimi ile AKP iktidarı arasında al gülüm ver gülüm ilişkisi vardır.
Sadece sendikaların değil, Türk-İş’in de bütün geliri, işçilerin ödediği aidatla karşılanır.
Yerin altında madenlerde, tersanelerde, metal sektöründe ve akla gelen her yerde kan ter içinde çalışıp ayın sonunu getiremeyen emekçi, aylık gelirinin belli bir bölümünü bunlara verir. Daha doğrusu, sendika üyesi olduğu sürece aidatı aylık ücretinden peşin olarak –işveren tarafından- kesilip sendika hesabına yatırılır.
Bu süreç ortaya sendika ağalarını çıkarır.
Çok büyük maaşlar, lüks binalar, son model makam arabaları ve her türlü olanak, artık ağaların emrindedir.
Sendika ağası kaçın kurası uyanık adamdır! Delege ayarlamasını yapar, kendi adamlarını genel kurul delegesi seçtirir ve isterse ömür boyu o sendikanın başında kalıp işçilerin parasını afiyetle yer.

Sendika ağalarının ortak bir özelliği daha vardır.
Pek çoğu, iktidarla işbirliği yapıp işçi hak ve çıkarlarını satışa getirir.
Bugün Türk-İş’te durum aynen böyle.

X X X
74 milyonluk bir ülke ve milyonlarca sendikalı işçi düşünün. Türkiye’den söz ediyorum! Tekel işçilerinin yıllar önceki direnişi sonrasında ülkemizin herhangi bir yerinde herhangi bir grev olduğunu duyuyor musunuz!
Grev, direniş, gösteri, her şey sıfır.
Demek ki işçi kesimi çok mutlu! Gelirleri iyi, olanakları yeterli!
Böyle değil ama ortalıkta onları örgütleyecek, arkalarında durup onlara maddi ve manevi güç verecek sendikalar yok.
Bazıları tamamen sarı sendika. Başlarında AKP iktidarı ile işbirliği yapan satılık sendikacılar var. Sendika ağalarının keyfi gıcır. Yedikleri önlerinde, yemedikleri arkalarında. Onlar işçiye grev yaptırır mı?
Hele bir greve göz yumsunlar, hele bir direniş başlatsınlar, iktidar ağaların üzerine de denetim elemanlarını gönderir, yediklerini içtiklerini ortaya çıkarıp her birini mahveder.
Türk-İş Başkanı Mustafa Kumlu yıllardır aynı görevde, iktidar yandaşı olarak hizmet veriyor. Yanında aynı kafadaki sendikalar ve sendika başkanları!..
Ellerinin altında hazır asker, özel olarak seçtirilen ve onlara oy veren delege topluluğu…
Bu ağaları oradan indirmek çok zordur, hatta imkansızdır.

X X X
Türk-İş genel kurulu Ankara’da toplandı. Yeni yönetim için seçim yapılacak…
Ve bu kez Kumlu’nun karşısına aday olarak Petrol İş Sendikası Başkanı Mustafa Öztaşkın çıkıyor. Arkasında bazı sendikaların desteği var. Seçimde 362 delege oy kullanacak da, kimin çıkarları için!
Yerin altında ve üstünde canları pahasına ekmek parası için ter döken işçilerin mi, yoksa AKP iktidarının mı!
Türkiye’de adına TÜSİAD denilen bir kuruluş var. Türkiye Sanayici ve İşadamları Derneği. Bunlar para babası, kaymak tabakanın da kaymağı olan işadamları. Her konuda ses verip Türkiye’yi kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirip yönetirler. Üye sayıları herhalde 500’ü geçmez.
Öbür yanda ise milyonlarca emekçiyi temsil etmesi gereken, ülkenin en büyük işçi kuruluşu Türk-İş!
Sessiz, tepkisiz, ürkek, kokmaz bulaşmaz, iktidarın emrinde ve hizmetinde, patronlarla arası hep iyi, AKP’nin arka bahçesi.
Mustafa Öztaşkın olayını işte bu nedenle önemsiyorum, kazanmasını ve Türk-İş’e yeni bir soluk getirmesini diliyorum ama çok zor.
X X X
AKP iktidarı, Türkiye’deki bütün kurumları olduğu gibi sendikaların çoğunu ve Türk-İş’i de ele geçirdi. Peki bu nasıl oldu, nasıl başarıldı?
Size burada somut bir örnek vereyim.
Türk Metal, Türkiye’nin işçi sayısı açısından en büyük, para ve malvarlığı açısından en zengin sendikası idi. Başkanı Mustafa Özbek ise ayrı bir alemdi! AKP iktidarının en amansız karşıtlarından biri olan Özbek’in bir de ART isimli “Muhalif” televizyonu vardı. Biz de orada birkaç yıl boyunca Mustafa Balbay’la program yaptık.
Günün birinde Türk-İş genel kurulu yapıldı. Mustafa Özbek ve ekibi, AKP’nin temsilcisi Mustafa Kumlu için oy kullandılar! Doğrusu bu çelişkiye hayret etmekten kendimizi alamadık…Ve Kumlu kazandı.
Bir süre sonra Mustafa Özbek Ergenekon davasından tutuklandı ve tahliye edilene kadar Silivri’de epeyce yattı. Fakat bu süreçte çok ilginç gelişmeler yaşandı! Onun en yakını ve sağ kolu olan Pevrul Kavlak sendikanın ikinci adamı idi. Özbek tutuklanınca, sendikanın başına Pevrul geldi ve sendika tümüyle AKP’ye teslim oldu! Sayıca ve paraca bugün de Türkiye’nin en güçlü sendikalarından biri ve iktidarın en büyük yandaşı!
Bu 180 derecelik dönüşün kısa sürede nasıl olduğunu, nasıl gerçekleştiğini, arada bazı pazarlıklar yapılıp yapılmadığını, tehditler olup olmadığını ben daha fazla bilemem! Lütfen yorumu siz yapın.
X X X
Bu iktidar ülkemizde yüzlerce özelleştirme yaptı. Türkiye’nin en büyük, en önemli, devlete en çok gelir sağlayan işletmeleri, fabrikaları, liman ve tesisleri, aklınıza gelen her şey, eşe dosta, yerli ve yabancı işbirlikçilere, yandaşlara satılıp peşkeş çekildi.
Yeni patronlar tasarruf yapma bahanesiyle onbinlerce işçiyi ve çalışanı işten çıkarıp sokağa attı.
Bunlar olurken siz hiç Türk-İş’ten bir tepki duydunuz mu?
Duymadınız çünkü orası emekçilere değil, AKP iktidarına hizmet veren bir arka bahçe.
Maaşlar olağanüstü, makam arabaları muhteşem, sekreterler dört dörtlük manken, sendika ağalarının keyifleri gıcır!..
O halde Türk-İş’i yine onlar kazansın, düzen aynen devam etsin!..
Çünkü herkes layık olduğu, hak ettiği yönetimle yönetilir. Aynen Türkiye gibi.
****
OKTAY YILDIRIM’IN KİTABI
Ergenekon davasından yargılanan ve dört yılı aşkın bir süredir Silivri cezaevinde yatmakta olan komando astsubay Oktay Yıldırım çok ilginç bir kitap yazmış:
“Mehmetçik. Tarihsel ve İdeolojik Kökeni.” (Kaynak Yayınları)
Silivri kitaplarının sayısı giderek artıyor. Ellerinde değil bilgisayarı, daktilosu bile olmayan tutuklular, el yazısıyla çok güzel kitaplar yazıyor. Yazarken elleri kolları tutuluyor, parmakları nasır bağlıyor. Bu da onlardan biri.
Oktay Yıldırım’ın kitabını ilgiyle ve bir solukta okudum, çok şeyi dağarcığıma kattım. Örneğin Mehmetçik sözcüğünün nereden geldiğini bilmezdim, şimdi öğrendim. Kitap bu kavramla birlikte askerliğin de tanımını ve özelliklerini Ortaçağ döneminden alıyor, Osmanlı’da askerlik olayını anlatıyor, günümüze getiriyor, geçmişin Türk ordusu ile şimdikini kıyaslıyor ve özellikle bedelli askerlik konusunda neler olup bittiğini irdeliyor.
Silivri tutuklusu Oktay Yıldırım’ı kutluyor, “Ellerine sağlık, çok ilginç bir kitap olmuş” diyorum.

Emin Çölaşan
SÖZCÜ

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)