İmam Hatiplileri Arapça Öğretmeni Yapacaklar

Sıra Geldi İlköğretimde Arapça Öğretmeye Sevgili okuyucularım, elime dün ulaşan bir belge, Türkiye’nin ve eğitim sisteminin bu iktidar tarafından nerelere sürüklenmek istendiğini gösteren acı bir gerçek. Burada defalarca yazdım. Adı kağıt üzerinde Milli Eğitim Bakanlığı olan bu kuruluşun milliliği artık kalmadı, çöp tenekesine atıldı. Bir Eğitim Bakanlığı düşünün ki, Atatürk ilke ve devrimlerinin öğretilmesini ders programlarından resmen çıkarmıştır… Sen bunları öğretmezsen, neyi öğreteceksin o küçük çocuklara? Onlara sadece aritmetik öğreterek mi geçiştireceksin? Şu belgeye lütfen bir bakınız! Adına Talim ve Terbiye Kurulu denilen, emirleri Bakan Bey’den alan bu kuruluş, önümüzdeki yıl ilköğretim okullarında Arapça öğretilmesine karar veriyor. Önümüzdeki yıl dördüncü ve beşinci sınıflar, onun hemen ardından altıncı, yedinci ve sekizinci sınıflar Arapça öğrenmeye başlayacak. Dördüncü, beşinci sınıf öğrencilerinin yaş ortalaması 10. Bu yaştaki çocuklar her sabah Bismillah deyip Arapça derslerine başlayacak. Yine belgeden görüyoruz, Arapça ders kitaplarının basımına yakında başlanacak, öğretmenler için kılavuz kitabı hazırlanacak. Belgenin altında Talim ve Terbiye Kurulu üyeleriyle birlikte Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in de imzası var. Peki ama Türkiye’de ilköğretim okullarında Arapça okutacak kaç öğretmen var? Onun da inceliğini söyleyeyim, ne kadar İmam Hatip mezunu varsa onları Bakanlık kadrosuna doldurup Arapça öğretmeni yapacaklar… Ve 260 bin öğretmenin işsiz gezdiği bu ortamda onları maaşa bağlayacaklar. Türk öğretmenlerin sayısı yetmeyeceğine göre, belki Arap ülkelerinden ithal malı Arapça öğretmenler getirecekler. Libya, Sudan, Mısır, Suudi Arabistan!.. Aynen ithal doktor getirmeyi düşündükleri gibi!.. *** Ancak sevgili okuyucularım, bu işin aslı çok başka. İşin içinde başka ve çok önemli bir iş var. Atatürk’ün en önemli devrimlerinden biri olan HARF-YAZI DEVRİMİNİ çiğneyip geçmek, onu yok etmek. Bu iktidarın sözcüleri hemen her gün karşınıza, ağızlarında çiğnedikleri bir sakızla çıkıp devrimlere saldırıyorlar: Şapka devrimi kadar komik bir şey olamazmış!.. Şapka devriminin fes, sarık, kavuk gibi çağdışı giysileri yasaklamak için yapıldığını bilmezden geliyorlar. Harf devrimi yapılmış, geçmişle bütün bağlarımız koparılmış!.. Atatürk, harf-yazı devrimini 1928 yılında yaptığında, Türk toplumu Arap harflerini kullanıyordu. Öğrenmesi son derece zor, sağdan sola yazılan çağdışı bir yazıdır. Türkiye bu devrimle Latin harflerine geçti ve uygarlık yolunda bir ileri adım daha attı. O yılların fakir devleti, ülkenin dört bir yanında yeni yazıyı öğretmek için kurslar açtı, milyonlarca insanımız bu yazıyı öğrendi, benimsedi. Şimdi herhangi bir iktidarın gücü yeterse, Türkiye’yi yeniden Arap harflerine geçirsin bakalım! *** Evet, şimdi gelelim işin çok önemli olan bir başka boyutuna. İlköğretim okullarında Arapça öğretmek nedir? Bir dil sadece konuşmaktan değil, yazmaktan da oluşur. Öğrenecekseniz, her ikisini de öğrenmek zorundasınız. Örneğin eğer Rusça veya Çince bildiğinizi iddia ediyorsanız, sadece o dilleri konuşmanız yetmez. Onların alfabesini, harflerini de bilmek, okumak ve yazabilmek zorundasınız. Eğer bizim küçücük yavrularımız ilköğretim okullarında Arapça öğrenecekse, o takdirde Arapça yazıyı da öğrenmek zorunda kalacaklar. Onlara bu da öğretilecek! Hangi Arapça? 1928 yılında yazı-harf devrimiyle kaldırılan Arapça! Böylece, bir devrimin daha altını oyma çabaları başlatılacak ve bu iş için ne yazık ki ilköğretim okulları ve küçük yaştaki öğrencileri kullanılacak. O küçük beyinlerin içine sağdan sola yazılan acayip bir yazı, ‘Arapça öğretiyoruz’ bahanesi altında sokuşturulacak. Sonra bu iş için kitaplar hazırlanacak, bir milyondan fazla kitap bastırılacak, bu amaçla yandaşlara yine trilyonlar aktarılacak ve Arapça eğitim başlatılacak. Bunlar işin parasal boyutu ve asıl amacın yanında çok önemsiz kalıyor. Bu iktidar devrimleri sadece ders programlarından çıkarmakla kalmıyor, aynı zamanda bu gibi yöntemlerle törpülemeye yelteniyor. Şimdi Ömer Dinçer isimli Eğitim Bakanı bir açıklama yapıp bu kararın gerekçesini kamuoyuna açıklamakla yükümlüdür. Bu iktidar şunu unutmasın: Şimdi karşı çıktıkları Atatürk devrimleri öyle kolay yıkılmaz. Öyle sağından solundan dolanıp yok etmeye kalkışmakla bu iş olmaz. Sonra gün gelir, bunların hesabı tek tek sorulur. Burada son sözüm de, bu belgeyi imzalamış olan Talim ve Terbiye Kurulu başkan ve üyelerine. Bazıları imam hatip kökenli ama hepsinin ortak özelliği, göreve bu iktidar tarafından getirilmiş olmaları. Bakan Bey emir vermiş, içlerinden bir babayiğit çıkıp “Ben bu karara katılmıyorum” diyememiş. Yazıklar olsun!

Emin Çölaşan
Sözcü

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)