Denktaş'a Riyakarlık Yapanlar Utanmadılar


Riyakarlık


BAŞLIKTAKİ sözcüğün Türkçede tam karşılığı “İkiyüzlülük”. Böyle ikiyüzlüleri günlük yaşamda her gün görürüz. Gördükçe utanırız ama böylelerinin işi budur!
Sizin arkanızdan konuşur, yüzünüze güler.
Gerektiğinde ikili oynar.
Dün size demediğini bırakmamıştır, öldüğünüz zaman arkanızdan timsah gözyaşları döküp ne kadar değerli olduğunuzu falan anlatır!
Adına riyakarlık denilen bu yüz kızartıcı kavramın en somut örneklerinden birini şimdi kahraman Rauf Denktaş’ın ölümü sonrasında gördük.
Yaşarken onun arkasından konuşanlar, ulusal Kıbrıs davamızı reddedip Denktaş’la alay etmeye yeltenenler, onun ölümü sonrasında “Ne büyük adamdı, ne büyük işler yapmıştı” diye yazılar ve mesajlar yayınlamaktan utanmadılar:
“Kıbrıs’a yaptığı hizmetler unutulmayacaktır. Kahramanlığı ile gönüllerimize taht kurmuştur. Acımız çok büyüktür! Bu büyük devlet adamının anısı önünde saygıyla eğiliyoruz!..”
Sonra büyük tantanalarla onun Kıbrıs’taki cenaze törenine katılıp nutuk attılar.
Önünde saygı duruşunda bulundular!
Geçmişte yaptıklarını ve söylediklerini galiba unutmuşlardı!
AKP iktidarı, KKTC’yi her zaman sırtımızda bir yük, kambur olarak gördü. Türkiye’ye maliyeti şu kadar lira ve dolar oluyor diye, bu “Safrayı” hep atmaya kalkıştı.
Bunun en güzel fırsatı 2004 yılında AKP’nin karşısına çıkmıştı. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan, iki Kıbrıs’ın birleştirilmesi için bir plan hazırladı. Bu plan uyarınca KKTC ile Rum Devleti birleşecek, ağırlık Rumlarda olmak koşuluyla yeni ve tek bir devlet kurulacaktı.
Bu plan her iki devlette de referanduma sunulacak, iki taraf evet dediği takdirde işlerlik kazanacaktı.
O zaman Tayyipgillerin AB’ye girme hülyaları vardı! Üstelik bu planı AB destekliyor, “Plan kabul edilirse sizi alırız” diyordu.
Rauf Denktaş bu plana karşı çıkıyordu:
“Eğer evet dersek, Kıbrıs elimizden çıkacaktır. Türk askeri adadan çekilecek, Türk toplumu yeniden Rum egemenliği altına girecektir.”
İşin özü buydu.
Referandum öncesinde KKTC’de AKP destekli büyük propaganda başlatıldı. Denktaş’a hakaretler yağıyordu:
“Faşist, çek elini yakamızdan…
Referandumda evet!..
Artık özgür olmak istiyoruz…”
O küçücük KKTC’de ne kadar hain, liboş, satılık varsa, hepsi devreye girmişti. Aynen Türkiye’de olduğu gibi, orada da medyanın büyük çoğunluğu devşirilmişti ve onların elindeydi.
ABD ve özellikle AB fonlarından desteklenen bu satılıkların bir amacı daha vardı:
Sadece Türk askerinin değil, “Kabasakal” diye tanımladıkları ve düşman gördükleri bütün Türk göçmenlerin Kıbrıs’tan uzaklaştırılması.
AKP politikaları, KKTC’de egemen olmuştu…
Ve iktidar bir konuda dua ediyordu:
“İnşallah iki taraf da evet desin de, şu KKTC belasını başımızdan defedelim. Bu KKTC paraya doymuyor. Memur maaşlarını bile bizim bütçeden ödüyoruz…”
İzlenen politikanın adını da koymuşlardı:
Ver kurtul!
KKTC’nin Cumhurbaşkanlığı koltuğuna Denktaş’tan sonra oturan Mehmet Ali Talat isimli biri vardı ve tümüyle AKP’nin adamıydı.
Tayyip-Talat ikilisi referandumda evet çıkması için yoğun çaba harcıyordu.
24 Nisan 2004 referandumu için Tayyip’leTalat arasında yapılan bir telefon konuşması kayıtlara geçti.
Aydınlık gazetesi bu konuşmayı önceki gün bir kez daha yayınladı. Bazı bölümler şöyle:
Tayyip: “Halk yüzde 65’le onun (Denktaş’ın) karşısına dikildi. Olay budur.”
Mehmet Ali: “Benim bütün maksadım şu: Denktaş’la bu yeni diplomatik atak sürecini sürdüremeyiz.”
Tayyip: “Mehmet Ali Bey ben size bir şey söyleyeyim mi. O (Denktaş) artık bitmiştir…”
Mehmet Ali: “İşte onu diyorum. Ben de onu söylüyorum…”
Evet, bu sözleri söyleyenler ve Rauf Denktaş’tan böyle söz edenler, dün onun cenaze töreninde saf tutmuşlardı…
Ne de övücü sözler söylüyorlardı!
Demek ki Denktaş bitmemişti.
Bitirmeleri mümkün olmamıştı.
KKTC’de referandum öncesinde silahlar çekilmişti. O kadar ki, bazı yerlerde Türk bayrağı bile çiğneniyordu. Türkiye düşmanlığı doruk noktasına varmıştı.
Evet oyu verilmesini isteyenlerin ilginç bir sloganı vardı:
“Yes be annem!”
Yes çıkarsa ceplerine AB pasaportu konulacak, isteyen herkes vizeye gerek olmadan AB ülkelerine gidecekti.
AKP’nin hesabı ise biraz daha farklıydı!
Yes çıkarsa KKTC belası başımızdan gidecek, para tasarrufu sağlanacak, üstelik Türkiye’nin AB üyeliği yolunda çok önemli bir adım atılmış olacaktı!
Ama olmadı! Evdeki hesap çarşıya uymadı!
Yoğun propaganda yağmuru altında KKTC referanduma evet derken, Rum tarafı hayır dedi ve iş böylece yatmış oldu!..
Ve Tayyip, referandumdan hemen sonra bu konuda ne dedi, anımsar mısınız!
“Türkiye’nin son 50 yılda elde ettiği en büyük diplomatik başarıdır!”
KKTC’nin elimizden uçup gitmesini Rum kesimi önlemiş oldu. Herhalde Rum kesimine teşekkür ediyordu.
Dün Rauf Denktaş’ın cenaze töreninde timsah gözyaşları dökenleri, riyakarlık sergileyenleri görünce, geçmişte yaşadıklarımız aklıma geldi.
Faşist Denktaş!..
O artık bitmiştir!..
KKTC’yi başımıza bela eden adam!..
Bunları söyleyenler, dün o sivil kahramanın tabutu önünde saygı duruşu sergiliyordu!
Allah rahmet eylesin, bize bir daha böyle ikiyüzlülük göstermesin.

Emin Çölaşan
Sözcü

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)