Gerçek Açıklanmadıkça Bu Yangın Sönmez!


Son günlere özgü bir sözcük değil bu sözcük.

Aylardır bir kısım basının, ana muhalefet sözcü ve milletvekillerinin

ağzından eksik olmuyor.

Önce Dersim olaylarının bir isyan olmadığı, açıklamadıkları nedenlerle orada devletin on binlerce kişiyi katlettiği iddiası ortalığı sarstı.

Şırnak’ın Uludere’sinde, ne yazık ki 35 vatandaşımızın jet bombalarıyla katledildiğini içeren söylemler, haberler, iddialar; hatta devletin halkını bombaladığı gibi aşırı uçtaki manşetler günlerdir gündemdeki yerini koruyor.

Sözlükler; katliamı “kendini savunma imkânı bulunmayan çok sayıda insanın acımasızca öldürülmesi olayı” diye tanımlıyor ve bu tanım Uludere’de katliam yaşandığını söyleyenleri doğruluyor.

***

Dersim olayları ile Uludere olayını ana muhalefet Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, ilk gün; “Uludere’de 35 vatandaşımızın bombalanarak öldürülmesi olayı, 1943’te Van’daki 33 kişinin kurşuna dizilmesi olayının versiyonudur (uyarlamasıdır)” dedi.

Versiyon “uyarlama” benzetmesini yorumladı: “Van’da da Uludere’de de kaçakçıları katlettiler!”

1943 yılında özellikle İran sınırında kaçakçılık olayları artmıştı. Bölgedeki aşiretlerle güvenlik güçleri arasında çatışmalara yol açan bu olaylardan biri de Van’ın Özalp ilçesinde patlak verdi. Bir bölümü İran topraklarında yaşayan Milan aşiretinin Temmuz 1943’te büyük bir hayvan sürüsünü kaçırdığı yolunda ihbar üzerine gönderilen jandarma birlikleri, kaçakçıları İran’a kaçtıkları için yakalayamadı. Ardından aşiretin Özalp’te yaşayan 40 akrabası gözaltına alındı.

Mahkemenin yalnızca 5 kişiyi tutuklayarak geri kalanını serbest bırakmasından sonra facia yaşandı.

Özalp’e gelen Orgeneral Mustafa Muğlalı’nın emriyle sorgulamaları yapılmak üzere iki asteğmenin komutasında bir askeri birliğe teslim edilen 33 kişi, sınıra yakın bir yerde kurşuna dizildi.

Uludere olaylarında ise Irak’a geçerek kimi zaman mazot veya sigara getirdikleri bilinen kaçakçılar ile devletin güvenlik güçleri arasında çatışma yok.

Uludereli köylüleri askerler yakalayıp sorguya götürmek için yola çıktıktan bir süre sonra kurşuna da dizmedi.

Bu nedenle Uludere’yi Özalp’in bu yılki uyarlaması, “devletin planladığı bir katliam” diye yorumlamak, bilinen gerçeklere ters düşüyor.

Fakat kaçakçılık dışında teröre bulaşmamış; suçsuz, masum insanların jetlerle öldürülmesini hiçbir neden örtemez.

Gerçek mutlaka aydınlanmalı, sorumlular veya sorumlu kimse mutlaka açıklanmalı.

***

İki olay arasında tek benzerlik: Özalp’te 33 kişinin kurşuna dizilmesi olayında yaralı ama sağ kalan birinin ihbarıyla ortaya çıktı.

Uludere’de 35 kişi öldü; sağ kalabilen Servet Encü tek tanık.

Gazetelere düşen açıklamalarıyla, Uludere’de araştırma yapan 5 kişilik CHP heyetine verdiği bilgilere göre; köylüler, telefonla kaçakçı kafilesine yolları askerin tuttuğunu bildirmişler. Ancak tanık Encü “Bizde silah yok, dedik ve yola devam ettik” diyor.

Başbakan’ın, Genelkurmay Başkanı’ndan geniş bilgi alıp başkanlık ettiği Bakanlar Kurulu’ndan sonra gece yarısına doğru sözcü Bülent Arınç; Başbakan’ı kaynak göstermeden yaptığı açıklamada, “kafileye uyarılardan” söz ediyor. “Öncelikle işaret fişeği atılmış, top atışları yapılmış. Buna rağmen grup hareketlerine devam etmiş” diyor.

Başbakan Yardımcısı’nın hükümet adına vardığı sonuç şudur: “Olayda kesinlikle bir kasıt söz konusu değildir. İhmalin veya zafiyetin olup olmadığı inceleniyor!”

Fakattt sözcü Bülent Arınç, hükümetiniz:

Her türlü uyarıya, hatta köylülerle konuştuktan sonra askerlerin yollardan çekilmesine karşın, kafileyi jetlerle bombalama emrini kimin verdiği…

…kaçakçıların silah getirdiği istihbaratının kimlerden alındığı açık seçik, tereddüde meydan vermeden açıklamadan.. bu yangın sönmez!

Cüneyt Arcayürek
Cumhuriyet

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)