Huzur özlemi


Bunaltıcı günler yaşıyoruz. Ama sıkıntı sorunlardan ziyade bunları tartışma biçimimizden kaynaklanıyor.

İktidar sözcüleri, liderden başlayarak her gün konuşuyor. Yandaş medya manşetleri ile köşelerinden bu koroya destek veriyor.

Müthiş bir uyum içinde kimi müjdeliyor, kimi eleştiriyor, kimi suçluyor ve tehdit ediyor.

Uğultunun toplum yaşamında yarattığı sonuç, sebebini çoğumuzun anlayamadığı bir bağımlılık, gerginlik, güvensizliktir.

AKP iktidarı bugüne kadar bu stratejiden yarar sağlamıştır ama Uludere faciasından sonra yaşadıklarımız, sanki iktidara tarzını değiştirmesi için ihtar veriyor!

Çünkü çok yakın bir gelecekte halk, huzur özleminin bu yönetim anlayışı ile asla gerçekleşmeyeceğinden emin olmaya başlayacaktır.

İktidar önderleri halkta “Oh diyeceğimiz günler gelmeyecek mi?” isyanı patlak vermeden tedbirlerini almalıdır!

İlker Başbuğ’a tuzak

Dün başkentte başdöndürücü bir Uludere trafiği yaşandı. Bir gün önce parti gruplarında sarfedilen tehdit ve hakaret sözcükleri ülkenin havasını zehirlediği için bu geliş gidişler haliyle hayra yorulmadı.

Gün, Cumhurbaşkanı’nın Başbakan’ı kabulü ile başladı. Sonra Genelkurmay Başkanı Çankaya’ya çıktı. Toplantı sürerken MİT Müsteşarı dâhil oldu.

Orada neler oluyor merakı yükselirken bir haber daha geldi: Kuvvet komutanları Başbakan Yardımcısı Arınç’la buluşmuşlardı.

Bu sırada iktidar destekçisi Yeni Şafak’ın haberi internet sitelerinde tık rekoru kırıyordu.

Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ internet andıcı soruşturması kapsamında bugün şüpheli sıfatıyla ifade vermeye gidecek.

Yeni Şafak’a göre Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Kıvrıkoğlu ile Harp Akademileri Komutanı Orgeneral Güner, “İlker Başbuğ tutuklanacak olursa istifa ederiz” diye rest çekmişlerdi.

Bu önemde bir haber, kaynak göstermeden verilmemeli. Çünkü yargıyı etkileme, yönlendirme ihtimali vardır. Neden?..

En başta Başbakan...

İktidar, askeri vesayete son verdiği fiyakasına gölge düşsün istemez.

Şimdi İlker Başbuğ’un tutuklanacağı yoksa bile “İki komutanın tehdidi işe yaradı” dedirtmemek gerektiği bahanesi ile baskılar başlayacaktır.

TSK ile kavgalı çevrelerin, yargı üstündeki etkileme güçlerini, tutukluluk kararı çıkmasından yana kullanacaklarını tahmin etmek zor olmasa gerektir.

Gerginlik siyaseti, her kötülüğe zemin yaratıyor. Katılımcı çözümlerin yolunu tıkamak dışında halka, dinamit üstünde oturuyor olmanın huzursuzluğunu yaşatıyor.

Fark etmeden biriktirdiğimiz bu duygunun bir gün patlayacağından korkmak lâzım.

Uludere gibi bir facia üstünde bile konuşma imkânı kalmamış bir siyaset düzeni acele kendini düzeltmelidir.

En başta da Başbakan korku üretme siyasetinden vazgeçmelidir!

***


Bu ayıp Gül’e ait!

Atatürk Kurumu’nun yeni üyesi Mümtazer Türköne “Atatürkçü olmayı kendime hakaret sayarım” demiş bir TV söyleşisinde.

Yaptığı saygısızlık ve nankörlük sebebiyle en ağır hakareti kendi kendine yaptığının farkında değildir.

Ama asıl kötülüğü Atatürk’e ve onu seven millete karşı, bu tayin sebebiyle Cumhurbaşkanı Gül yapmıştır. Büyük yanlışını acaba o ne zaman fark edecek?

Ve bu bağışlanmaz hatasını düzeltmek için bir şey yapabilecek mi?

Türköne’nin saygısızlıkları sonuna kadar Cumhurbaşkanı Gül’ün defterine yazılacaktır!

Güngör Mengi
Vatan

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)