KKTC’yi Tanıtmayanlar


Eski AKP milletvekili Fevzi İşbaşaran’ın Denktaş’ın arkasından söyledikleri, son 10 yılda uğradığımız kültürel erozyonun bir göstergesi oldu. Kuşkusuz Denktaş’ı hedef alan bu seviyedeki sözler, Başbakan Erdoğan’ın Denktaş için söylediği “o adam bitmiştir” düşmanlığının bir yansımasıdır.

Eski AKP’li milletvekili İşbaşaran’ın Denktaş’ı darbecilikle suçlaması da, KKTC kurucu Cumhurbaşkanı’nı Ergenekon soruşturmasında hedef alan merkezle uyum içinde olduklarını gösterir.

AMERİKANCI YÖNETİMLERİN ORTAK SESİ

Biz o sözlerdeki başka bir gerçeği sorgulayacağız bugün.

Eski AKP’li vekilin şu sözleri Türkiye’deki Amerikancı yönetimlerin ortak tutumudur: “KKTC, Genel Kurmay’ın ilan ettiği bir devlettir. Zaten devlet olarak tanıyan da yok.”

Bu sözler sadece İşbaşaran’ın değil, Özal’ın, Çiller’in ve de Tayip Erdoğan – Abdullah Gül ikilisinin sözleridir.

Bu sözler Annancıların sözleridir!

TANIMAYA KALKANLARA ENGEL OLDULAR

Bu Amerikancı yönetimler, aynı zamanda KKTC’nin tanınmasının önünde “engel” olan ülkelerdir.

Dikkat edin, “KKTC’nin tanınması için çalışmadılar” demiyorum, “KKTC’nin tanınmasına engel oldular” diyorum.

Azerbaycan’ın, Pakistan’ın ve Bangladeş’in çeşitli dönemlerde KKTC’yi tanıma isteğinin önüne geçip, “Aman durun, böyle bir şey yapmayın. Bizi de ABD ile karşı karşıya sakın getirmeyin” dediler.

ÖZAL DÖNEMİ

Özal’ın dönemiyle başlayalım.

Tarih 1987. KKTC Dışişleri Bakanı Kenan Atakol, KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın talimatıyla beş ülkeye yönelik bir tanınma ziyaretine çıkıyor. Atakol, Maldiv Adaları, Birleşik Arap Emirlikleri, Umman Sultanlığı, Pakistan ve Bangladeş’i ziyaret ediyor.

19 Ocak 1987 tarihli Cumhuriyet gazetesinden devam edelim:

“Türkiye’nin ayrıca, açıkça KKTC’nin tanınması talebiyle sahneye çıkmayacağı, ancak uzun dönemde tanıma sürecini açacak olan ‘eşit muamele’ kavramını ortaya atacağı belirtiliyor. Ancak, açıkça KKTC’nin tanınmasını istememekle birlikte, Türkiye’nin İslam ülkelerinin KKTC ile kültürel, ticari ve sportif alanlarda temas etmeleri yolunda bir çağrının bildiride yer almasını arzuladığı anlaşılıyor. Türkiye’nin Kıbrıs konusundaki beklentilerini düşük tutmasının iki nedeni var: 1. Türk tarafı BM Genel Sekreteri’nin hazırladığı son belgeyi kabul ederek Rumların bu öneriyi reddetmiş olmasının ışığında uluslararası alanda avantajlı bir konuma geçti. Tanınma konusunda bir karar çıkartılması, Türk tarafının BM Genel Sekreteri’nin yürüttüğü süreçten ayrıldığı şeklinde görülebilir ve dolayısıyla avantajlı durumunu yitirmesine yol açabilir. 2. Türkiye’nin KKTC’nin tanınması konusunda zirveden bir karar çıkartabilmesi için İslam zirvesinde yeterli siyasi desteği toplayabilmesi güç gözüküyor. Türkiye, istediğini elde edemeyerek zirvede prestij kaybına uğramak istemiyor.”

AKP DÖNEMİ

Tarih 2004. Türkiye yine Rumların reddettiği bir BM Genel Sekreteri planı sonrasında uluslararası bir avantaj elde etti. Daha doğrusu Türkiye’yi yönetenler Türk milletine böyle söyledi. Ve Türkiye yine bu avantajı kaybetmemek için, değil tanınma, ambargoların kaldırılması için bile uğraşmadı!

Tarih 2005. Türkiye bu kez İslam Konferansı Örgütü’nün genel sekreteri oldu. 18 yıl önce zirvede prestij kaybetmemek adına KKTC’nin tanınması girişiminde bulunmayan Türkiye, prestiji elde etti ama hâlâ bir girişimde bulunmadı!

Bulunmadığı gibi, geçen bu yıllar içinde KKTC’yi tanımaya kalkan ülkeleri durdurdu, engel oldu!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)