Lefter Defteri


Samsun Gazi Osman Paşa İlkokulu’nda beşinci sınıftayım. Futbola meraklıyım. Lefter hayranıyım. Akşam okuldan eve gelince babamın okumayı bitirdiği gazetelerden Lefter’in fotoğraflarını kesip deftere yapıştırıyorum. Böyle bir Fenerbahçe defterim var. Aslında Lefter defteri de denebilir. Her nedense, bir de at resimleri kesip yapıştırdığım Güzel Atlar defterim mevcut. Her iki defter, bana verilmiş üç çekmecenin en altındakinde, okul defterlerinin en altında duruyor, zulada. Babam görmesin diye.

- Bu ne bu? Defter ziyanlığı! Defter ziyanlığı! Yapışkan ziyanlığı! Biçiminde bir fırça yemeyeyim diye.
Dönemin en güçlülerinden biri olan Macarlar’ı yenmiş ulusal takım için yazılmış;

“Naci’yi geçmek biraz zor Sen Lefter’i Macarlar’a sor”

marşı birinci sayfaları süslüyor defterimin. Hasta Fenerli’yim. O kadar Fenerli değilim belki, Lefter hayranıyım. Ay yıldızlı formayla gol atıp bize maç kazandıran Lefter’e “gavur” dedi diye, sınıf arkadaşım Hayrettin’e, hayatımın ilk yumruğunu atmışım. Yumruk o ana dek benim için filmlerde gördüğüm bir şey, hiç atmışlığım yok. Elimi sımsıkı yumruk yapıp var gücümle vuruyorum suratına. Elim çok acıyor, Hayrettin’e bir bok olmuyor.

Galatasaray Lisesi’ne girince, ne girmesi, sınavı kazandığımın belli olduğu akşam Naci amcam bir Galatasaray rozeti takıyor bana. Artık Galatasaray’lıyım, Lefter’e hayranlığımı hep gizleyerek.

Amcam Karagümrük’ün onursal başkanı. Hafta sonları Vefa stadında Karagümrük maçlarına gidiyoruz. Karagümrük’te liseden Özkan ağbimiz oynuyor. Çok başarılı. Onun Galatasaray’a alınması konuşuluyor şeref tribününde. Benim aklım o sırada oynanmakta olan Fener maçında.

Atmıştır herhalde Lefter…

Okulun revircisi Ayı Ramazan aşı zamanlarında;

-Bu Fenerli! diye, muhbir arkadaşlar tarafından ihbar edenlere çok sert sokuyor aşı iğnesini. Hiç de Fenerli olmayan arkadaşlar için;

-Koyu Fenerli Ramazan ağbi! gibi muhbirlikler de oluyor, şakacıktan. Onlara düşmana bıçak gibi saplıyor iğneyi Ramo.
Ayı Ramazan kürt. Grand Cour’daki maçlar sırasında, o revir penceresinde belirdiğinde geleneksel olarak;
-Ayı Ramazan! Kürt Ramazan! Sloganı atılıyor. O da revir penceresinden üstümüze kovayla su döküyor, sanki ayı değilmiş gibi. Kürtlüğünden gocunduğu yok. Bizim de böyle bir sorunumuz yok zaten. Okulda Kürt Ethem var, öğretmenimiz Kürt Ali var. Karadeniz’in doğusundan Laz Akın, Çu Zeki var. Çerkez Ali, Çingene Zafer var, Yahudi, Ermeni, Rum arkadaşlarımız var. Bunlar doğum yerlerine göre belirlenmiş sıfatlar. Samsunlu’yum diye, bana Laz diyenler var.

Aşağılayıcı sıfatlar değil hiçbiri. Aşağılayıcı olan Ramazan’a ayı denilmesi. O da suyu bunun için boca ediyor beynimize, Kürt olduğu için değil.

O zamanlar milyon dolarlar almazdı futbolcular.Lefter ağbi Galatasaray Lisesi’nin önünden, benim parmaklıklar arasından onu hayranlıkla izlediğimi görmeden, yürüyerek geçerdi. Hiç ferrari ile, porsche ile geçtiğini görmedim. Belki de yürüyerek Dolmabahçe Stadı’ndaki maça gidiyordu… Ada’dan vapurla gelmiş Sirkeci’ye besbelli, Karaköy’den Tünel’le ulaşmış Beyoğlu’na, İstiklal Caddesi’ne yürüyor. O sırada lisenin önünde, sağ eli havada, kılı kıpırdamadan kapıya saygı duruşunda bulunuyor, tepeden tırnağa sarı kırmızı giyinmiş, Galatasaray’ın çok renkli amigosu, dolmuş şoförü Karıncaezmez Şevki. Lefter’i görünce dönüp ona bir selam çakıyor, Lefter ağbi ona gülümseyerek el sallıyor ve yeniden lsienin kapısına yönelik saygı duruşuna geçiyor Şevki.

O okulda kurulmuştur çünkü Galatarasay futbol kulübü Ali Sami Yen ve arkadaşları tarafından. Şevki’nin kapıya saygı duruşunun sebebi budur. Lefter’e saygısının sebebi şu: heykeli dikilecek bir ulusal kahramandır o.
Büyükada’ya da bir Lefter Küçükandonyadis heykeli yakışır yani.

Ferhan Şensoy
Aydınlık

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)