Perinçek Ergenekon’dan beraat etse bile yaptığı savunma yüzünden 16 yıl yatacak


Hukuk açısından çok garip bir durumla karşı karşıyayız. Ergenekon davası nedeniyle yıllar önce tutuklanan Doğu Perinçek, bu dava nedeniyle henüz bir hüküm giymedi ama yaptığı savunmalar nedeniyle 16 yıl hapse mahkûm edildi.

Kısacası, Perinçek yaptığı savunmayla belki Ergenekon davasından beraat edebilir ama yine de 16 yıl hapis yatacak.

İş bununla da bitmiyor. Perinçek hakkında savunmalarında sarfettiği sözler nedeniyle açılan 5 davaya da devam ediliyor. Şu ana kadar karara bağlanan davalarda verilen cezalar 16 yıl, üzerine bir o kadar daha eklenebilir.

Başka bir ülkenin hukukunda bu var mıdır, bilemem, ama garipliğe bakın ki, yıllardır Perinçek’in “terör örgütü üyeliği konusunda karar verip bir hükme varamayan” mahkemeler savunmalarda işlenen suçlar konusunda çok hızlı davranabiliyor.

Peki bir savunmada söylenen sözler suç oluşturur mu? Bunun için dava açılabilir mi? Mahkûmiyet verilebilir mi?

Demek ki oluyormuş.

12 Mart ve 12 Eylül darbe dönemlerini hatırlıyorum.

Örneğin Dev- Genç davası sanıkları öyle savunmalar yapmışlardı, ortaya öyle ideolojik gerekçeler koymuşlardı ki, bunlar çoğu kez haklarında dava açılmasına neden olan ideolojik suçlamaların bile çok üzerine çıkıyordu.

Dev- Genç savunması daha sonra kitap haline getirilmiş ve “sol ideolojinin” temel kaynaklarından biri bile olmuştu.

Savunma hakkı kutsal olduğuna göre, suçlanan kişinin suçsuzluğunu kanıtlamak için mahkeme önünde her şeyi söyleyebilmesi gerekir.

Ayrıca ana dava devam ederken savunmada söylenen sözler hakkında dava açılması ve bunların çok hızlı biçimde sonuca ulaştırılması da bana pek adil gelmiyor.

Elbette mahkemeler, Perinçek’in savunma yaparken pek çok kişiye hakaret ettiğini varsayabilir, ki zaten açılan davaların hepsi Perinçek’in savunması sırasında Başbakan’a, Cumhurbaşkanı’na, devletin manevi şahsiyetine yönelik hakaret ettiği gerekçesini taşıyor, bu aynı aynı zamanda sanıkların savunma hakkını da elinden almakla eş değerlidir.

Devleti ilgilendiren bir davada sanık kişi savunmasında mutlaka devletten ve devletin yöneticilerinden de söz edecek, hele işin bir de ideolojik tarafı varsa bunu da ortaya koyacaktır.

İşte bu andan itibaren neyin hakaret olduğuna karar vermek çok zordur, yargıçlar ancak kendi kanaatlerini ortaya koyarak bir sonuca varabilir.

Bu da savunma yapacak herkesi tedirgin eder, korkuya iter, savunmaları zayıflatır.

Ama en önemlisi, bir itham karşısında olan kişi, içinde hakaret bile olsa eğer yaptığı savunma ile beraat ederse ne olacağıdır. Düşünsenize, suçlanıyorsunuz, ama bir suçunuz yok, bunu kanıtlamak kendinizi savunurken, bilerek bilmeyerek bir suç işliyorsunuz ve bu yüzden belki de asıl suçlandığınız konuda alacağınızın çok üzerinde bir ceza alıyorsunuz.

Buna adalet denilebilir mi?

*****

28 Şubat ve 27 Nisan’a da sıra gelecekmiş

Bayılıyorum iktidar sözcülerinin herkesi aptal yerine koyan çifte standartlarına.

Hüseyin Çelik yine çıktı konuştu. Nasıl demokrat, nasıl hukuka bağlı?

“Ergenekon’u biz mi başlattık” diyor. Mahkemeler, incelemiş, soruşturmuş ve dava açmaya karar vermişler.

“İlker Başbuğ’un tutuklanması da” tamamen yargının tasarrufu. Savcılar oturmuşlar, bakmışlar, karar vermişler dava açmışlar, mahkeme de bunları ciddi bulmuş ve eski genelkurmay başkanını tutuklamış.

Balyoz da öyle, Odatv de öyle. Aklınıza ne gelirse artık, şike de öyle.

Hüseyin Çelik iktidar adına “Biz nasıl müdahale edeceğiz ki?” diye soruyor en masum ifadesini takınarak.

Ama sonra kendisini tutamıyor, “28 Şubat’tın da 27 Nisan’ın da hesabı sorulacaktır” deyiveriyor.

Peki nasıl oluyor bu? Hani açılan davalarla hiç ilgileri yoktu, davaların açılacağından haberleri yoktu? Hani savcılar kendiliklerinden inceleyip soruşturma açıyorlardı?

Savcılar 28 Şubat ve 27 Nisan’ı soruşturuyor mu zaten, yoksa Çelik’in bu konuşması “Tamamdır, artık açın bu davaları” anlamına mı geliyor?

*****

Kaldırın bütün milli bayramları, rahat edin

Aslında işi kolay yoldan da halledebilirler. Kaldırsınlar bütün milli bayramları, Cumhuriyet’in temel taşları olan tarihleri bir iki demeçle “hatırlama gününe” çevirsinler olsun bitsin.

Böyle garip gerekçelerle, halkın bir bölümünü de sanki mantıklı gibi gelen açıklamalarla oyalamayı da bıraksınlar.

“Yok artık 19 Mayıs’mış, 23 Nisan’mış” desinler. Herkes rahatlasın.

19 Mayıs törenlerini “havalar soğuk oluyor, çocuklar üşüyor, hem derslerinden de kalıyorlar” gibi gerekçelerle iptal etmek halkı kandırmaktan başka bir şey değildir.

Asıl amaç Cumhuriyet’in değerleri ve devrimleriyle hesaplaşmak. Yargı bitti, ordu sindi, medya kontrol altında, iş dünyası el pençe divan, bürokrasi zaten emir eri, daha ne korkarlar, çekinirler ki?

Zaten “Yeni Türkiye” adı altında darbe dönemlerini gölgede bırakacak bir tür sıkıyönetim altında yaşıyoruz, milli değerler ayaklar altında, Atatürk adından söz etmeye kalkmak aşağılanmanın temel dayanağı olmuş, bari milleti oyalamasınlar.

“Bitirdik artık Atatürk’ün kurduğu cumhuriyeti” desinler olsun bitsin.

Hiç olmazsa milli günlerin örselenmesini abuk sabuk savlarla televizyon ekranlarında “çok iyi bir şeymiş” gibi gösterenlerin saçmalığından kurtuluruz.

*****

Dokunulmazlık kalktı mı?

Polis Leyla Zana’nın da zaman zaman kullandığı bir evi basmış, söylentiye göre kapı kırılmış, resmi açıklamaya göre çilingir marifetiyle açılmış, içerde arama yapılmış.

Evdeki bilgisayarlara, bazı dokümanlara ve telefonlara el konulmuş.

Peki nerede kaldı milletvekili dokunulmazlığı?

Cumhuriyet savcılığı “O evde Leyla Zana oturmuyor, sahibi başka biri, bu nedenle arandı” diyor. Leyla Zana ise evi kiraladığını, kendisinin kaldığını söylüyor.

Haberin duyulmasından sonra yapılan tartışmaları izledim. Hayretler içinde kaldım. Israrla, Cumhuriyet savcılığının “O ev başkasının” açıklamasına sarılarak operasyonu haklı göstermeye çalışanlar vardı.

Hukuk ya herkes için geçerlidir ya da hiç yoktur.

Türkiye’de birileri galiba hukukun olmadığını kanıtlamak için yarış halinde.

Leyla Zana’yı, izlediği siyaset, ideolojisi, rahatsız ve tahrik edici konuşmaları nedeniyle beğenmeyebilirsiniz, ama unutulmamalı ki Leyla Zana bir milletvekilidir, milletvekilleri için geçerli kuralları aynen işletmek zorundasınızdır.

Can Ataklı
Vatan

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)