Buldum Buldum


(Zekeriya Beyaz sağolsun)
Daha önceki iktidarları da yererdik, beğenmezdik, eleştirirdik ama bu iktidar gelinceye kadar, sözlerin yetersiz kaldığı, ne söylense bir eksik kaldığı böyle kötü bir dönemi anımsamıyorum.
Siz biliyor musunuz?
Hiç mi iyi bir şey yapmamışlar? Neden tek bir olumlu işlerini bulamıyorum bunların?
Yaptıklarını düşman ordusu olsa yapmaz diyordum ama nedenini bulup çıkaramıyordum.
İnsan ne olursa olsun, atası dedesi nerden gelirse gelsin, atası dedesi ne suçu işlerse işlesin, bu suçundan ne cezası alırsa alsın, söz konusu vatansa kin tutulamaz, kan davası güdülemez değil mi? derdim.
Bunlar neden başkalar? Neden bu öfke, bu kin, bu nefret, neden ? derdim.
Ülkemizin kurucu iradesine, kurucusuna neden böyle dört koldan saldırı, neden böyle düşmanlık? diye sorardım.
Neden vatanı satarken acımıyorlar?
Neden kurumlarımızı gâvurun malı gibi yağmalatırken, hem de çoğu kez gâvura yağmalatırken içleri yanmıyor?
Dağlarımızı altın arayan küresel çetelere zehirletmeyi nasıl içleri götürüyor?
Sularımızın HES’lerle kurutulmasına, yağmalanmasına nasıl razı geliyorlar?
Halkına genetiği değiştirilmiş gıdaları nasıl lâyık görüyorlar? GDO’lu tohumlarla yapılan tarımla ülke toprağının bozulmasına ve girişine izin verilen zararlı GDO’lu ithal gıdalarla, halkın genetik yapısıyla oynanmasına, hastalanmasına, üremelerinin engellenmesine kadar giden bir sürü tehlikeyle karşı karşıya olunmasına nasıl gözlerini kapıyorlar?
Sağlığı ticari bir araç olarak , hastayı müşteri gibi görmeleri nasıl mümkün oluyor?
Habire karayolu, köprü, yüksek beton binalar yani tabutluk gibi evleri niye yapıyorlar? Veya yapmak istiyorlar? Niye bu karayolu yapımına sevdalılar? Bu yolla hem diğer ulaşım yollarının (deniz- demir), halka yararlı olacak ucuz ve sağlıklı ulaşımın yolu kapanıyor, hem büyük paralar mı kazanıyorlar? Niye halk yararına değil de para kokusuna hizmet?
Tren yollarını trenler işlerken , trenler çalışırken tamir edip halkı zarara sokmamak, ülkelerin savaşta ve barışta, bir felâkette en önemli hayati ulaşımı olan tren ulaşımını kesmemek varken, niye çeşitli bahanelerle bu ulaşımı kökten kesiyorlar?
Haydarpaşa Garı İstanbul’un Türk tarihi değil mi? Niye tarihimizi, anılarımızı elimizden alıyorlar?
Niye tarihi okullarımızı, okulları kent dışına taşıma bahanesiyle bizden koparıyorlar?
Tarihi binalara niye düşmanlar? Niye bunları ya otele, ya alışveriş yerine çeviriyor, içlerini boşaltıp hayalet yapıyorlar?
İktidara geldiklerinde ilk işleri İstanbul’dan Karadenizin ta ucuna kadar giden, tarifeli vapur seferlerini kaldırmak olmadı mıydı? Bu, araba, yük ve en önemlisi insanımızı taşıyan vapurlar haraç mezat satılmadı mıydı? Nedendi bu acele? Neden ilk işleri buranın gemi seferlerini yoketmekti? Deniz yolunu kapatmaktı?
Elin, eli yüzü kanlı küreselcilerinin, bölgenin haritasını değiştireceğiz, yeniden çizeceğiz dedikleri, ülkemizi bölmeye niyet etmiş BOP’a karşı olmak yerine, neden BOP’un eşbaşkanı oldular? Bu işbirliği nedendi?
PKK adlı on binlerce insanımızın ölümüne neden olmuş, on bine yakın askerimizin kanına girmiş, pusu kurarak, saldırarak, bomba koyarak can almış, devletine isyan etmiş, başkaldırmış bir kanlı çetenin üyeleriyle bunların bu gizli görüşmeleri, “PKK görevini yapıyor”, gibi terör örgütünü muhatap kabul eden, onları bir kurummuş gibi gören sözleri ne içindir?
Terör örgütü bile birbirleriyle Türkçe konuşup anlaşırken, başka ortak bir dilleri olmamışken, olamazken, ulusumuzun, Türkçeye eş, aynı değerde, önemde, güçte, konumda, ortak bir dili daha varmış gibi, bir küçük bölgede konuşulan bir yerel ağızdan dil yaratmak çabaları nedendir? Kime hizmet etmek için? Ne için? Neye gerekli bir dil daha bulmak?
Bir bakanın gittiği bir yerde bu yerel ağızla devlet görevlisi tarafından karşılanması neden?
İngilizceyle, dilimizi boğdurmaya kalkışmaları ne için? Amerikanca eğitim veren, Amerikan okullarının temsilcisi olan, bizden o kültüre köle yetiştirmeyi amaçlayan Fethullah okullarının önünü açmak, bu okulların reklâmını yapmak neden?
Devletinin eğitiminden eğitimin millîsini atar mı hiçbir devlet? Eğitim milletsiz olur mu?
Milleti olmayan bir devlet olur mu?
Milleti olmayan, tek ve bütün olmayan bir devleti bizim coğrafyamızda barındırırlar mı?
Devletinin televizyonunda, uyuz bir maçı bile İngilizce diliyle anlattırır mı bir kurumun yöneticileri?
Atasına küfrettirir mi, küfür serbest olsun diye Atasını koruma yasasını kaldırmaya bile kalkışır mı bir devletin yöneticileri?
Bir devlet, kendi dilini bırakıp başka ağızları öne çıkarır mı? Bu ağızlara 24 saat yayın hakkı, alt yazısız, sınırsız özgür yayın tanır mı? Devleti yönetenler bunu neden yaptırırlar? Yaparlarken yürekleri sızlamaz, korkmazlar, hiç mi çekinmezler?
Kendi diline, bir ırkın diliymiş, bir köken diliymiş, böyle onlarca köken dilinden biriymiş muamelesi yapabilir mi, yaptırır mı gerçek devlet adamları?
Anıtkabir’e kadar dikebilirler mi gözlerini kötülük odakları, arsızlaşan yöneticiler?
Memurlarını sözleşmeli yapar, hepsini kendine kul köle eder mi bir yönetim? İşçisini sendikasız bırakır mı?
Çiftçisini yabancı bankalara borçlandırır mı, tarlasını tapanını sattırır mı, eloğluna peşkeş çektirir mi vatan topraklarını bir yönetim?
Eski Türkçeyi hortlatmaya kalkar mı, devrim yapmış, çağdaşlığı yakalamış , müslüman ülkelerin arasında hıristiyana köle olmamış tek millet olan Türk Milleti’nin kurduğu Cumhuriyetin bir yönetimi? Arapçayı ilkokula sokmaya kalkışır mı? Dinsel eğitimin yolunu tekrardan açar mı bu devirde hiç insan?
Devlet kurumlarını yeteneksiz kadrolarla sırf bizden bunun kafası, bizim yandaş takımından diye doldurur mu bir ülkenin yöneticileri? Dinler arası diyalog adı altında ülkesini hıristiyanlaştırmanın, Yahudiliğin rahatça yayılmasının önünü açar mı bir yönetim?
Misyonerlikten korkulmaz mı, neden kapalı kiliseleri açar, müzeleri tekrar kilise yapar , ev kiliselerini serbest bırakır ben dindarım diye övünen bir iktidar?
Müslüman benim dinim bana , senin dinin sana der ama hıristiyan böyle der mi? Tarihi boyunca demiş mi?
Nerden çıktı bu tek taraflı Yunanistan sevgisi? Zor durumdayız diye telefon etmişler, gaz vanaları açılmış. Komşundur, iyi geçin ama nedir bu sevda? Bizim mülkiyetimizdeki malları bir yasa çıkarıp onlara karşılıksız vermek, iade etmek, bu mallardan, vatan topraklarından, Türkçe yer adlarından vazgeçmek neden?
Yeni anayasa (!) çalışmalarında Rum’un, bunların papazının, patriğinin işi ne? Kısıtlama kalkmalıymış. Heybeliada Rum Okulu açılmalıymış, devletin yasalarına uymayan biçimde. Bağımsız.
Bütün değerlerimiz tuz buz… Rus kızları aile yapımıza çok uygun, onlarla daha çok evlilik yapın neden der bir Dışişleri Bakanı?
Bordum’a, Ege- Akdeniz kıyılarına keyfi olarak, oraları sömürgesi saymak için, eski sömürgesi Hindistan’a gider gibi kıyılarımıza gelip yerleşen İngiliz’den bize ne ki, Andımız’ı okunmaktan gocunan İngiliz göz önüne alınacak ve bunların şikayetiyle “Andımız” kaldırılsın denebilecek, bu bahane gösterilecek. Neden Andımız, Gençliğe Hitabe, Atatürk devrimleri engel görünüyor birilerine? Vargüçleriyle bunları kaldırtmak, devletin yapısından kurucu iradeyi çıkarmak için uğraşıyorlar?
*
Buldum… Buldum…
Hepsinin nedenini buldum! Geçen akşam Zekeriya Beyaz hocamız tek bir sözle açıkladı. Bunların nedeni “Darülharb anlayışıdır” dedi.
O dedi, ben öyle ağzım açık kalakaldım.
Kusura bakmayınız ama ben de kendimi birşeyler bilir sanırdım, az buçuk kitap okumuş, batının ve doğunun önemli eserlerini bilen, Cumhuriyetin yetiştirdiği bir öğretmen sayardım kendimi. Meğer hiç bir şey bilmiyormuşum.
Bilmek için Atatürk düşmanlığının iç yüzünü bilmek gerekiyormuş. Düşmanlık güdenlerin kafalarının ardını görmek…
Divanı Harb ( Savaş Mahkemesi) sözünü duymuşum da bunu hiç duymamışım. İşgal zamanı işgal devletlerinin bize kurduğu mahkemedir bu.
Diğeri, Arapça tamlaması gibi değil de Türkçe gibi yazarsak, Darülharb.
Şu demekmiş:
“İslâm ahkâmının ( yasalarının ) tatbik edilmediği yer. “Sözlükte şöyle yazmışlar:
“Kâfir bir hükümdarın egemen olduğu yerler ve Müslümanlarla gayrı müslimler arasında henüz barış akdedilmemiş olan memleketler İslam hukukunda Darülharb sayılır. İslami görüşe göre dünya Darülharb ve Darülislam olmak üzere ikiye ayrılır. Darülharbi Darülislam haline getirmek cihadın ( din uğruna savaşmak) amacıdır.”
Osmanlıca- Türkçe sözlükte şu yazıyor:
“İslâm elinde olmayan, her zaman savaşyeri olabilecek yer.” ”Kavga meydanı” anlamına da geliyor.
Şimdi gelelim Zekeriya Beyaz Hoca’ya. Şunları anlattı bu konuda:
*
Devletten Çalma, Darülharp
Darülharp savaş ülkesi demek.
Darülislâm huzur ülkesi demek.
Bunlara göre bu çalmak değil. Devletten çalma: Bu ganimettir. Çünkü bu devlet kâfirdir.
(Hangi devlet? Bunlara göre, Türkiye Cumhuriyeti Devleti! ) Benimseyenler küfrü benimsediği için kâfirdir, buradan çalmak ganimettir. Düşman öldürülebilir de… İftira edebilirler. Bir subaya iftira yapmak cihattır, sevaptır (Silivri örneği ).Yani zulüm yapmayı da meşru (hak- yasal) görüyorlar. Kul hakkı yok, çünkü onlar müslüman değil, bunlara göre.
Hamas, El Kaide, Taliban böyledir.
Bu çok yaygın boyutta var. Bir takım insanlar büyük zulümler yapıyor. Ama namaz vakti geçmesin diyor.
İslâm zulmü yasaklar. Kediye köpeğe bile zulmedemezsin. Bunlar müslümana bu zulmü yapıyorlar.
Bir parti lideri, bir komployla uzaklaştırıldı, şimdi milletvekili. Ondan (Deniz Baykal) dinlediklerim:
Tekel fabrikalarını ve arazilerini satıyorlar, özelleştirme adına. Amerikalı istiyor. Verelim diyorlar. 915 milyona falan. Amerikalıya: “Sen kenarda dur. Yandaşa: “Sen şunu al, üçyüze. Devletin kasasına bunu at.” Birkaç ay sonra Amerikalı’ya: “Kaça anlaşmıştık? 915’e. Gel al. Arazileriyle al.” Amerikalı İngiliz’e gidiyor: “ Gel bunun üçte ikisini size verecektik. İki milyar doları verin bir bölümü alın.” İngiliz’e bir kısmını veriyorlar.
Demek ki bunun değeri 4-5 milyar dolar edermiş.
Nedir bu? Darülharpçiliktir.
Gâvur (!) olan milletin malını milletten almak! Bunların bu kanaatleri sapıklıktır!
Siz müslümana kâfir derseniz siz kâfir olursunuz. Topluluk halinde derseniz sapık olursunuz! İmam imamlık yapsın. Kaymakam için yetiştirdikleriniz kaymakamlık yapsın. Bu bir iş bölümüdür.
Bunlar sapıklıktır.
Bunlar dini reddetmektir. Menfaatperestliği din kisvesi altında devam ettirmektir.
Hazine malında tüyü bitmeyen çocuğun da hakkı vardır.Bunların günahı canilerinkinden elli katıdır.
Bunların zulmü canilerinkinden elli katıdır. Bunu Kur’anı kerim söylüyor.
Ganimet savaş meydanında olur. Bunun dışında zulümdür. Darülharpçılığı yapana baktığınız zaman hiç biri bu konuları bilmez. Bir takım adamlar, sözde din adamlarının fetvalarıyla gidiyorlar.
Bunun tarihçesi Muaviye ile başlamıştır. Önce kâfir ilân ederler, sonra saldırırlar.
Eski sapkınlık fikri yeniden doğdu. Altmışlı yıllarda Türkiye’ye geldi.
Türkiye’nin en büyük sorunu dinin saptırılması sorunudur.
Devlet gücüyle zulmetme, çalma…”
*
Bu bilgileri heyecanla bağıra çağıra verdi Zekeriya beyaz. Heyecandan, üzüntüden kıpkırmızı kesildi. Kafalardaki soru işaretlerini de sildi.
Darülharb konusunda bilgiağında yazılan yazıları incelerken gördüm, bu yazıların altına, yeşil boyalı, üstü Arapça yazılı bayrağını koymuş gazetelerden birine şöyle bir yazımla bir yorum yazılmış. Vatandaş sormuş (imlâsını düzeltmeden aldım):
“ yani türkiye darul harb mi oluyor. eğer darul harb ise türkiye biz müslümanlar niye oturuoruz koltuklarımızda.bu ülkeyi darul islam yapmak için neden cihat etmiyoruz.”
Bak bak neler oluyor, olur mu böyle saçma şey diyeceğine kardeşini boğazlamayı aklına getirebiliyor böyle uyutulan, kandırılan zavallı kişi.
Buldum buldum diye ortaya çıktığım bu yüzden. Tehlike sandığımızdan da büyük. “Kerbelâ’da peygamber soyunu katleden bu zihniyettir!” dedi Zekeriya Beyaz. Şimdi bu zihniyet, aptala sorduruyor:
“Yani Türkiye gâvur memleketi mi? “ Öyleyse biz neden oturuyoruz?”
Zavallım, beynini kullanamayan, beyni esir alınan cahilim, gerçeği nasıl bulacak, nasıl görecek? Küresel tuzağa düşmekten nasıl kurtulacak? Aklını başına nasıl alacak?
Doğruyu onlara nasıl bulduracağız?
Ülkemiz tamamen uçuruma düşmeden, iş işten geçmeden, vakit çok geç olmadan…
Siz bir yol buldunuz mu?


Feza Tiryaki
İlk kurşun

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)