Gazeteciliği suç sayan iddianame


KCK soruşturması kapsamında 36'sı tutuklu yargılanan gazetecilerle ilgili hazırlanan iddiname, "gazetecilikten yargılanan yok" açıklamalarını geçersiz kıldı. İddianamede gazetecilik literatürüne "örgütsel haber" gibi yeni kavramlar kazandıran savcı, sağlık haberlerini, taciz haberlerini, "Devletin imajını bozacak haberler" diye niteleyerek, "terör örgütü" üyeliğine delil saydı. Savcı, gazetecilerin haber takip etmelerini ise iddianamede, "gazeteci görünümünde eyleme katılmak" olarak niteledi.

KCK adı altında 20 Aralık 2011'de çoğu gazeteci olan 36’sı tutuklu 44 kişiye yapılan operasyonla ilgili iddianame, İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi'nce kabul edildi. "KCK Basın Komitesi"nden olduğu iddia edilen gazeteciler için yazılan iddianamenin büyük bir kısmını, ev aramalarında çıkan not defterleri, kitaplar, CD'ler, saç tokası, küpe gibi deliller oluşturuyorken diğer bir kısmını ise gazetecilerin haberleri oluşturuyor.

"Devleti sıkıntıya sokan" gazeteciler

Gazeteciler, haber izlemek için gittikleri eylemlerden dolayı "örgüt propagandası yapmak" ve "eylemlere katılarak örgüte yardım etmek" gibi gerekçelerle suçlanıyor.

İddianamede, gazetecilerin KCK'nın Basın Komitesi üyesi oldukları ileri sürülerek, bunun kanıtı olarak da yazdıkları haberler, çektikleri fotoğraflar ve haber amaçlı telefon konuşmaları sayılıyor. Birgün muhabiri Zeynep Kuray ve Ömer Çelik’in de içinde yer aldığı gazeteciler için hazırlanan iddianamede, gazetecilerin, "Türk Devletini sıkıntıya sokacak, kamuoyu önünde küçük düşürecek haberler peşinde koştuğu..." iddia ediliyor.

Gazetecilerin 12’si “örgüt yöneticiliği”yle 32'si ise “örgüt üyeliği”yle suçlanıyor. Gazeteciler için ilk duruşma tarihi 10-14 Eylül olarak belirlenirken, gazetecilerin tahliye talebi ise reddedildi.

"Devletin imajını bozacak haber yapmak suçu"

İddianamede, Birgün muhabiri Zeynep Kuray’ın, uzun bir süre Meclis gündeminde de yer alan "Bingöl’de askeri operasyonda kimyasal silahlarla öldürüldüğü iddia edilen 8 PKK’lının" haberini yapması genişçe yer buluyor. Kuray’ın Bingöl'de sekiz PKK’lının öldürülmesinde kimyasal silah kullanılıp kullanılmadığını araştırması ve bu konuda uzmanlarla yaptığı görüşmeler iddianameye delil olarak konuldu. Haber kaynakları ile yaptığı görüşmelerin de dakikası dakikasına teknik takibe alındığı ve haber kaynaklarının da hedef haline getirilerek iddianamede açıkça yer aldığı görülüyor. Kuray'ın haber amaçlı iletişime geçtiği ANF ile yaptığı görüşmeler de iddianamede talimat olarak değerlendirildi. Kuray'ın yaptığı haber ise iddianamede “kamuoyunu manipüle etmek ve halkın bir bölümünü devlete karşı kışkırtmak” olarak değerlendiriliyor.

Depremzedelere yardımın haberi de suç

Kuray'ın Van depreminin ardından yapılan bir yardım kampanyasının haberini yapması ve burada yer alan hesap numaralarıyla ilgili bir yanlışlık dolayısıyla yaptığı telefon görüşmesi de iddianamede "terör örgütüne yardım" olarak nitelendi.

Adliye muhabirliği de "terör" suçu

Kuray'ın 25.11.2011’de haber izlemek için adliyede bulunması ve buradan haber geçmesi ise savcılık tarafından “savcılıkla şüpheli müdafileri arasında yaşandığı iddia edilen sorunları eş zamanlı olarak örgütün yayın organına bildirdiği bunu yaparken de soruşturma savcısının isimini vererek örgütün yayın organlarınca savcının hedef gösterildiği” ifadeleriyle yer alıyor.

Maaş istemek "örgüte yardım"

Kuray'ın haber yapmak amacıyla BDP Sultangazi ilçe teşkilatının açılışına gitmesi ve oradaki açılışı ve açılışın ardından yapılan yürüyüşü haber olarak geçmesi de savcı tarafından "örgüte yardım ve yataklık" olarak ifade ediliyor.

Savcının yarattığı kavram: "Örgütsel haber"

Gazeteci Zeynep Kuray'ın BDP milletvekili Özdal Üçer ile görüşüp demeç alması da iddianamede suç sayılıyor. İddianamede, Kuray'ın zaman zaman haber gönderdiği ANF'den telif ücretini istemesi ve gönderdiği haberlerin ne zaman yayınlanacağını sorması da iddianamede tuhaf bir biçimde yorumlandı. Savcı, iddianamede olağan gazetecilik ilişkilerini "Kuray örgütsel haber yapmaya çalışıyor" diye yorumladı.

Savcılık THY'deki taciz haberini de "terör" suçu niteliyor

Savcı'nın; Kuray'ın Türk Hava Yolları'nda yaşandığı iddia edilen bir taciz olayına ilişkin yapmak istediği habere dair yorumu ise "yok artık" dedirtiyor: "Türkiye Cumhuriyeti devletini zora sokuyor."

Sağlıktaki sıkıntıları haber yapmak da "terör" suçu

Gazeteci Zeynep Kuray'ın sağlık alanında yaşanan sıkıntılarla ilgili yaptığı haberleri de iddianamesine koyan savcı, bunlarla da Kuray'ı, "Türk Devletini zora sokacak, küçük düşürecek haber peşinde olmakla" suçluyor.

Kuray'ın pekçoğu hak ihlallerine ilişkin olan haberlerinin özetlendiği; arşivlediği haber ve fotoğrafların da ayrıntılı olarak yer aldığı iddianamede, haber için tuttuğu notlar da “örgütle irtibat” olarak yer alıyor. Hrant Dink anmasından sendikalı işçilerin direnişine kadar, arşivlenen haberlerin hepsi savcıya göre “örgüt propagandası” ve “devlet kurumlarını hedef tahtası yapmak.”

Deprem haberleri örgüt propagandası sayıldı

Birgün ve DİHA muhabiri Ömer Çelik için iddia edilen suçlamalar da tamamen Çelik'in yaptığı haberlerden ibaret. Çelik'in haber geçmek için gittiği eylemler iddianamede “eylemleri sempatizan kitleye DİHA aracılığıyla duyurdu” olarak değerlendiriliyor.

Çelik'in Van depremine ilişkin haberleri de savcı tarafından “TC. aleyhine kara propoganda” olarak nitelendi. Çelik'in insan hakları kapsamında yaptığı haberleri ise "halkı kışkırtmak" ve "örgüt propogandası" olarak nitelendiriliyor.

DİHA muhabiri Çağdaş Kaplan'ın da yaptığı haberler iddianamede "örgüt üyeliğinin" delili olarak sayıldı ve savcı, "Haber vermekten ziyade örgüt propagandası yapıyor" yorumunda bulundu. DİHA'nın KCK'nın Basın Komitesi'nin yayın organı olduğunu ileri süren savcı, Kaplan'ın yaptığı haberleri iddianamesinde "terör" suçunun delili olarak sıraladı. Savcı, Kaplan'ın gazeteci olarak takip ettiği eylemleri de "örgütsel faaliyet" olduğunu ileri sürdü. Savcının, Kaplan'ın "örgüt üyeliğine" delil olarak gösterdiği haberler arasında, BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş'ın açıklamaları da yer alıyor.

Savcıdan gazetecilik dersleri: "Normal gazetecilik", "örgütsel habercilik"

Savcı iddianamesinde gazetecilerin "normal gazetecilik" yapmadığını, "örgütsel habercilik" yaptığını ileri sürerek, gazetecilik literatürüne de yeni bir kavram ekledi. İddianamede, gazeteci İsmail Yıldız'ın "normal gazetecilik" yapmadığı, "örgütsel habercilik" yaptığı iddia ediliyor: “…şüphelinin katıldığı tüm eylemlere gazetecilik faaliyeti dolayısıyla katılmayıp tamamen örgütsel haber yapmak amacıyla görevli olarak katıldığı değerlendirilmiştir.”

Gazeteci İsmail Yıldız, iddianamede, hükümeti kötüleyen haberler yapmakla da suçlandı. İddianamede, "Örgütün amaç ve hedefleri doğrultusunda Türkiye’deki gündem üzerinde değerlendirmelerde bulunduğu, değerlendirmede bulunurken Türkiye Cumhuriyeti devletini, Hükümetini kötülediği…” denildi.

"Gazeteci görünümünde gazeteci"

İddianamede, gazetecilerin haberleştirmek için izledikleri eylemlere “gazeteci görünümü altında' eylemci/görevli olarak katıldıkları" da iddia edildi. İddianamede, "Söz konusu eyleme şüphelinin de (İsmail Yıldız) gazeteci görünümünde katıldığı ve buradan elde ettiği görüntü ve haberleri örgütün yayın organlarına aktardığı…” denildi.

KCK kapsamında 36'sı tutuklu 44 gazeteciye ilişkin iddianame gazetecilik örgütleri tarafından tepkiyle karşılandı. Türkiye Gazeteciler Sendikası(TGS) Başkanı Ercan İpekçi, Terörle Mücadele Yasası olduğu sürece her hangi bir gerekçeyle insanların "terörist" suçlamasıyla cezaevine atılabileceğine dikkat çekti ve yasanın kaldırılması gerektiğini vurguladı.

Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Başkanı Ahmet Abakay da TMY'nin kaldırılması gerektiğini vurguladığı açıklamasında, iddianamenin kendilerine göre yok hükmünde olduğunu kaydetti.

Dışarıdaki Gazeteciler’den Ayça Söylemez ise, "Bu iddianamenin tamamen gazetecilik faaliyetine yönelik olduğu çok net" dedi.

CNNTürk
Tags

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)