Mahkumların avukatla görüşmeleri de, telefonları da dinleniyor


İstanbul Özel Yetkili Mahkemeler tarafından tutuklanan muvazzaf askerler Hasdal’a, Hadımköy’e, emeklileri Silivri Cezaevine konuluyor. 28 Şubat 1997 soruşturması kapsamında tutuklanan muvazzaf askerler Mamak Askeri Cezaevine, emeklileri ise Sincan F tipi Cezaevine konuluyor. Yani, askerlerle ilgili davaların şimdi 5 cezaevi var.
Silivri’de devam eden davalarda, avukatların ve izleyicilerin bulunduğu bölümde mikrofonlar bulunduğu sıkça dile getiriliyor. Ancak, şimdiye kadar avukatlarla müvekkillerinin bir araya geldiği odada kamera bulunduğu ve oradaki konuşmaların kaydedildiği hiç gündeme getirilmemişti.
Telefonlar da, konuşmalar da dinleniyor
Sanmayın ki avukatla müvekkilinin konuşmaları dinlenmiyor. Elimdeki resmi bir belge, cezaevinde avukatla müvekkilinin konuşmalarının dinlendiğini ortaya koyuyor. İstanbul Özel Yetkili C.Savcılığı tarafından Kayseri C.Başsavcılığı’na gönderilen yazıda şöyle deniliyor:
“Kayseri Sarıoğlan ve Pınarbaşı cezaevlerinde ‘resmi evrakta sahtekarlık’ suçundan tutuklu bulunan H.A.H.’nın, tutuklu bulunduğu dönemde avukat Y.E ve diğer şahıslarla yapmış olduğu ziyaretleri gösterir ziyaretçi çizelgelerinin onaylı birer suretinin, avukat Y.E ve diğer ziyaretçilerle yaptığı görüşmelere ait ses kayıtlarının, yine şüphelinin tutuklu kaldığı süre içerisinde avukatı ve diğer şahıslarla yapmış olduğu telefon görüşmelerine ait ses kayıtlarının gelen görevliler vasıtasıyla temin ettirilmesi rica olunur.”
Komutanların söyledikleri dinleniyor mu?
CHP’nin avukat kökenli milletvekili Levent Gök, dün telefonda bu konuyu anlatıyor, tutuklanan emekli subay ve generallerin avukatlarıyla yaptığı konuşmaların dinlendiğini belirtiyordu. Bu konuyu, Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevaplandırması amacıyla da TBMM Başkanlığı’na soru önergesi veriyordu. Gök şu önemli iddiayı gündeme getirdi:
“Sincan 1 No’lu F tipi Cezaevi’nde avukat görüş odalarının tamamına sabit kameralar takılmıştır. Bu kameralar aracılığı ile avukat-müvekkil görüşmesinin izlendiği bir uygulama yaklaşık iki aydır sürdürülmektedir. Kameraların aktif çekim yaptığı kesindir. Duruma tepki gösteren avukatlara, kameraların ses kaydı almadığı yolunda verilen bilgi doğru kabul edilse bile avukat-müvekkil görüşmesinin gizliliğine halel getirildiği açıktır. Kamera kaydı sayesinde, görüntüde yer alan yazılı herhangi bir bilginin, belgenin ifşası, savunma hakkına açıkça bir saldırıdır.
Cezaevi idaresinin avukat ve müvekkil görüşmesini görüntülemesi ve konuşmaları kayda alması etiğe ve yasaya aykırı olduğu gibi uluslararası normlara da aykırılık teşkil etmektedir. Müvekkilin avukatıyla sırlarını paylaşmasına engel olan ve müvekkiline ait sırları saklama yükümlülüğü bulunan avukatın iradesini elinden alan bu uygulamanın avukatlık mesleğine bir saldırı olduğuna kuşku yoktur.”
Bu konuda, milletvekilinin sorusuna Bakan Ergin’in vereceği cevabı da tabii ki bu köşenin okurlarına duyuracağım. Bekleyelim bakalım…
O ifadeleri okudukça
Türk Silahlı Kuvvetleri’nde çok önemli görevlere gelmiş komutanların, Savcılıkta ve mahkemede verdikleri ifadeleri okuyunca içim acıyor.
28 Şubat soruşturması kapsamında Bir komutan, hakime şunları söylüyor:
“Söz konusu suçun tarafımdan işlendiğine dair herhangi bir belge bulunmamaktadır, hiçbir belgede de adım geçmemektedir. Eşimden boşandım ve bir çocuğumla beraber yaşamaktayım. Tutuklanmam, hem benim hem de çocuğumun ciddi mağduriyetine sebep olacaktır. Kaçma, delilleri karartma imkan ve ihtimalim yoktur.”
Hakim tutuklanmasına karar veriyor. Başka bir ifadeyi okuyorum: “Ben, 73 yaşındayım. Kalp ameliyatı geçirdim. Raporlarımda da belirtildiği gibi ciddi bir alt karamam var. Tutuklanmam sağlığım acısından ciddi mağduriyetime yol açacaktır.”
Hakim tutuklanmasına karar veriyor. Tutuklanan başka bir komutanın söylediklerini okuyorum: “38 yıllık meslek hayatım boyunca hiçbir illegal faaliyette bulunmadım. Halen EDOK’a vekalet etmekteyim. 40 bin kişinin komutanıyım ve halen aktif görevdeyim. Soruşturmanın tutuksuz olarak devam etmesini talep ediyorum.”
O komutanın damadı
Güven Erkaya, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı yapmıştı. Onun damadı da gözaltına alınan komutanlar arasındaydı. O komutan da ifadesinde, “İki ihbar mektubu vesilesiyle bu davayla ilişkilendirilmemin başlıca sebebinin dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı olan merhum Güven Erkaya’nın damadı olduğundan kaynaklanmaktadır. Türk mahkemelerinin intikam peşinde koşanlara aman vermeyeceğini umarak suçun şahsiliği ilkesi yönünde adalet istiyorum” diyordu. Ancak o da tutuklandı.
Komutanların ifadelerinde çarpıcı noktalardan birisi, kendilerine gösterilen bazı belgelerle ilgili “sahte” iddiasında bulunmaları. Bu belgeler sahteyse, birileri tarafından üretiliyorsa, sahi bunlar kim? Bunlar niçin ortaya çıkarılmıyor, çıkarılamıyor?


Saygı Öztürk
Sözcü

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)