12 Eylül doğumlular


68’lilere özenirim. Doğum tarihleri sorulsa bile iftiharla “Biz 68’liyiz” derler.
Aslında 1968, doğdukları değil, doğruldukları yıldır.
Öyle bakılırsa “Biz 80’liyiz”.
Ve aslında 1980, doğduğumuz değil, doğduğumuza pişman olduğumuz yıldır.
* * *
Sunay Akın, -ki şairdir, yazardır, meddahtır, tiyatrocu, televizyoncu, radyocu, müzeci, akademisyendir, dosttur hepsinden önce, dev cüsse içinde çocuktur- 12 Eylül’de doğmuş.
Darbe, 18 yaşında, hayatının baharında yakalamış onu...
O günden sonra da, 12 Eylül’ün getirdiği acılar nedeniyle, hiç yaşgünü kutlamamış.
Belki hâlâ 18’lik delikanlı gibi kalması ondan...
Bu 12 Eylül’de ailesi, dostları, meslektaşları, birlikte kutladık Sunay’ın doğum gününü...
Eşi Belgin ile dostu Nebil Özgentürk’ün hazırladığı sürpriz parti, çok neşeli ve sımsıcaktı.
Konukların bir kısmı, 12 Eylül’ün yaralarını ruhunda, bedeninde saklayan insanlardı. O tufanda eşini, dostunu, yaşama arzusunu, gelecek vizyonunu yitirmiş, zar zor ayağa kalkmıştı.
Maçkalı Sunay, şiire tutunup kurtulmuştu.
Şiirlerinden biri, masalarımızdaki kumbarada asılıydı:
“Yol kenarındaki/ yağmur mazgallarını/ kumbara sanıp/ harçlığımı atardım./
“Bu yüzden en çok/ denizden alacaklıyım.”
* * *
Gecenin sürprizi Zülfü Livaneli’den geldi.
Sunay’ın bu şiirini besteleyip stüdyoda seslendirmişti. O gece şarkıyı, önce Sunay’ın dostlar korosu olarak söyledik, sonra Kıraç, gitarını kapıp harika bir yorumla seslendirdi.
Ardından Kubat yüreğe işleyen bir bozlak söyledi.
Nev, “Zor”u söylerken Sunay’la Belgin’i dansa davet etti.
Ve Volkan Konak, “Sen yağmur ol ben bulut/ Maçka’da buluşalım” diyerek dedesinin komşusu Akın ailesine memleket havası taşıdı.
Aniden Yaşar Kemal çıkagelince “Herhalde o da Sunay için bir roman yazdı” diye düşündüm.
Yaşar Usta, 90’ına yaklaşmasına rağmen dimdikti. Yeni romanını bitirmişti. Merdivenler yüzünden partinin yapıldığı üst kata çıkamadı, ama Sunay’ı kutlayıp bizlerle sohbet edip gitti.
* * *
Yaşar Kemal her darbesini görmüştü ülkesinin...
Zülfü Livaneli, 12 Eylül’de sürgünde bestelemişti türkülerini...
Rıfat Ilgaz’ın oğlu Aydın Ilgaz, topaç çevirmeyi, babasıyla görüş için beklediği mahpushane kapısında öğrendiğini anlattı o gece...
Ve Sunay, darbeye öfkesinden 32 yıl kutlamayıp biriktirdiği yaşgünlerini bir arada kutladı, kimi darbe görmüş, kimi darbe almış dostlarıyla birlikte... Kol kola girip “Arkadaş”ı söyledik hep birlikte, eski günler anısına...
Evet, 80 doğumluyduk.
68’liler gibi neşeyle anlatacak renkli eylem öykülerimiz yoktu; biz olsa olsa yakılmış kitaplarımızı, işkence görmüş dostlarımızı, tarumar edilmiş yarınımızı anlatabilirdik çocuklarımıza...
Ama hiç değilse o darbenin yargılandığı, darbecilerin adının tabelalardan silindiği günleri de görmüştük.
12 Eylül’de doğan partilerin hiçbirinden iz kalmamıştı geriye... Dağılıp gitmişlerdi.
Oysa 12 Eylül’de doğan Sunay’ın partisi, ilelebet yaşayacaktı hafızamızda...

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)